ŞİİR

ÇOCUKLAR
Çocuklar doğmaktaydı.
Kitapların kollarından,çocuklar doğmaktaydı ,kelimelerin yuvarlak sesli harflerinden.
Yeni yeni cümleler olmaktaydı.
Çocuklar,olmaktaydı.
Ana,baba,kardeş,abi,patron,çalışan,çöpçü,doktor olmaktaydı,adam olmaktaydı.
İnsan olmaktaydı.
Ve dolmaktaydı kalpleri;sevgi,nefret,ihtiras ve iman dolmaktaydı.
Donmaktaydı.Bir Dünya Savaşı'nın ortasında belki,hatta Sarıkamış'ta, çocuklar donmaktaydı.
Filistin'de ,Gazze'de senin, benim adını hiç bilmediğimiz sokakların çukurlarına dolmaktaydı kanları.
Açlıktan ölen çocuğun fotoğrafını çekmeye çalışan adamı duyanların kanları donmaktaydı.
Ve merak etmeyin çocuklar...
Zulmedenlerin miadı,kesinlikle dolmaktaydı.
 
ÇÜNKÜ ANILARLA SAVAŞAMAZSIN
Geçmişe dönme artık,onlar yaşayamazlar
Bırak benliğini özgür kalsın
Çünkü anılarla savaşamazsın
Çırpınma bu yokuşlarda,onlar bu acıya dayanamazlar
Bırak benliğini varsın,yansın.
Çünkü anılarla savaşamazsın.
Kapat kalbini hatıralara,onlar katlanılmazlar.
Bırak benliğini çerçeveden çıksın.
Çünkü anılarla savaşamazsın.
Sen vazgeçersen,salıverirsen;onlar başaramazlar
Bırak benliğini,koy kenara ,kalsın.
Çünkü anılarla başa çıkamazsın.
   ......
Sonunda ...terk ettin ya onları,onlar nefes alamazlar
Bırak benliğini,koş,arkanda kalsın
Çünkü anılarla yaşayamazsın.
****
RUHUNA ÖNCELİK VER
Ruhuna öncelik ver.Bırak,kalbinin dışına çıksın
Nefes alsın,yaşasın.İçine çeksin o da havayı.
Ruhuna öncelik ver.Kapat gözlerini.Yoklama ellerinle 'Ne var? 'diye.
Ruhun görsün,sen......sen bırak gözlerini.
Ruhuna öncelik ver.Kapa kulaklarını ,hayatında yer etmeye çalışan her sese her bağırtıya karşı.
Açma ağzını ,cevap verme.
Ruhun yeterince anlatmıyor mu seni?
Yeterince göstermiyor mu benliğini?
Ruhuna öncelik ver.'Dokunsan ağlayacak.'diyenlere uzatma elini.
Kalbini uzat.Onunla sar,onların kalplerini.
Ruhuna öncelik ver.Aydınlatmıyorsa bildiklerin,kanıtlayamıyorsa beynin söylediklerini.
Ruhun halletsin her şeyi,kabullenmeye hazır olan ruhun kabullensin.
Ruhsuz bedenlerde sadece nefes alan kalpler varsa 
Kimse biribirini duymuyor ve herkes çokça konuşuyorsa 
Herkes dokunup ağlatıyorsa sözleriyle birbirini
Beyinlerinin kabiliyeti aşmışsa sınırlarını
Yanlışları savunup doğruları kovuyorlarsa dokuz köyden
İşte o zaman ,sen,ruhuna öncelik ver.
****
AŞUK İLE MAŞUK
Anlatılmazlığın kimsesizliği
Kabul görmemişliğin çaresizliği
Bir Aşuk ile bir Maşuğun hikayesi
Sarmış kollarını Aşuk,Maşuğa belli
Ne geçit veriyor ne nefes aldırıyor
Sıkıyor gövdesini,daha da sıkıyor.
Daha da sarıyor onun bedenini.
Sevdiğiyle kavuşmak istiyor,kavuşturmak istiyor kalplerini.
Ama maşuk hassas,kırılgan ki
anlamaz sevdiğinin sevgisini.
Sevgisini nefret,sarılmasını boğmak sanıyor.
Kurtulmak için hatta
Çırpınmaya başlıyor,aslan ağzında kalmış ürkek bir ceylan gibi adeta.
Aşuk bakıyor,''Bir debelenme mi o,ne!?''
''Ne oldu, Maşuk?Yoksa sen de mi oldun,divane?''
Maşuktan ses yok.Hala kollarında bir debelenme aşuğun.
Kurtulmak istiyor besbelli
İnat etme,hadi!Bırak sevdiğini.
Aşuk açıveriyor kollarını sonra,
Maşuk'ta bir kaçış....
Aşuk da uzaklaşınca anlıyor
''Meğer sevdiğim benden ölesiye korkuyor.''
''Ah!'' diyor Aşuk.''Ah!Ne yaptım ben?''
''Korkuttum mu, sevdiğimi gösterirken seni,
Ya da incittim mi o,kırılgan bedenini?''
Maşuk ise uzaklaşıyor gittikçe 
''Kaçayım ondan ,öldüremesin beni mesafe yettikçe.''
Aşuk duyunca söyleneni daha beter bir 'Ahh!' çekiyor.
Eee... Bu 'Ah' da bizim Aşuğu öldürmeye yetiyor.
****
''-du''
Aldı,vurdu.
Koydu,vurdu.
Baktı,durdu.
Aldı,kirdi.
Sattı,nurdu.
Candı,can saydı,kalbinde kutsaldı.
Sattı,alan olmadı.
Aldı,bakan olmadı.
'Yar' dedi, yar sandı,aşkıyla susadı.
Dondu,durdu.
Yandı,durdu.
Bahardı,yaprakları kurudu.
Seherdi,güneşleri söndü.
'VAH' dedi kahırlandı,içi hepten çürüdü.
'Yok' dedi,vurdu.
'Var' dedi,vurdu.
'Sus' dedi, durdu bi sustu sonra,
İçindeki öfkeyi toptan kustu.
Öldü,öldürdü,aşkını kalbine gömdü.
'Can' dedi,gitti.'Canan' dedi, gitti.'Yar' dedi utandı bi sonra 'Tüh!' dedi ,bitti.
'Püf!' dedi,uçtu.'Oh' dedi, yandı.Küllerinden doğdu.
Aldı kılıcı eline,hayata yeniden davrandı.
****
YAZAYIM
İçimdeki siniri bir şekilde dışarı atmalıydım.
Şiddeti,huzursuzluğu,boşluğu...
Bir şekilde dışarı atmalıydım,bir şeyler yapmalıydım.
Sonra, o yaptıklarıma tövbeler etmeliydim.
Bir amaç edinmeliydim.
Başımı; iki elimin arasına almış ve o, çok eski,tozlanmış,bir ayağı aksamış masanın üzerine çöküp dirseklerimi vurmalıydım,kızarana kadar.
Yaralanmalıydım sonra;o yaramla uğraşmalıydım.
İyileştirmeliydim onu,bir meşgale bulmalıydım.
Boşlukta olmaz,boşluk olmaz,bir şeyler yapmalıydım.
Değiştirmek,göstermek,hissetirmek için bildiklerimi sevdiklerime,
bir şeyler yapmalıydım.
Sonra iyileşince yaralarım,tekrar alıp kafamı, iki elimin arasına duvarlara vurmalıydım.
Yapamıyorum ya, değiştiremiyorum ya, hissettiremiyorum ya bildiklerimi, sevdiklerime...
O zaman,bildiklerimi unutmalıydım.
Kendimi unutmalıydım.
Kaybetmeliydim ki yeniden bulayım,
Yanayım ki küllerimden doğayım
Öleyim de yeniden dirileyim
Boğulayım ki nefese susayayım
Donayım da buzlarım çözülsün
Ateşlere düşeyim de kalbim serinlesin,
Yazayım da ruhum sakinleşsin.
İçimdeki siniri bir şekilde dışarı atmış olayım.
Yazayım,hiç durmadan ve usanmadan ve şikayet etmeden,
yorulmadan, pes etmeden,ümit kaybetmeden...
Ve sonunda ne olacağını görene kadar yazayım.
****
KALEMİM
Bugün günlerden hayat,saatlerde sıkıntı
Ben geldim yine dostlar,içimde bir fısıltı
Üfürdü mü kulağıma nefesini,karşı koyamıyorum
biliyorsunuz.
Yazmanın hevesi.
Her bir harfi incelikle dokunuyor kulağıma.
'Merhaba'diyor.'Merhaba,ben geldim; nefretin,aşkın,mutluluğun,kibrin,öfken,sabrın...Ben geldim,sevgilin.'diyor.
'Kalemin geldi.İşte burada!'
'Daha kimi bekliyorsun benden başka,yazsana!'
'Farklı bir dert ortağın da mı var, bu kara ucundan başka?!'
'Endişelendirme beni,bak öfkelendirme kalemimi.'
'En çirkinini çizerim,en kötüsünü yazarım,benden gayrı sevdiğin varsa onun kuyusunu kazarım.
Ucumda alev saklıdır bilirsin,yakarım.'
...................
Parlarım,kızarım,küserim ama sonunda kuzu kuzu dönerim ait olduğum yere.
İşte şuraya,tam da benim saf kalpli,kar beyazı,vazgeçilmez engin denizimin yamacına.
Üzerine mürekkebimin kokusu sinsin istediğim;
Sevgili kağıdım.
Aç kollarını,seni yazmaya hazırım.
****
ASLINDA DEĞİL
Zor mu?
Aslında değil.
Basit mi?
Aslında değil,sadece biraz fazla anlaşılır.
Belki hafif tatmin edici 
Ama vurucu,bitirici ve yakıcı değil.
Tutkulu mu?
Aslında değil ve...olması da gerekmiyor zaten.
Sadece, biraz fazla duygulu.
Olması gerektiği kadar da umutlu.
Aşk mı?
Aslında değil.
Kayıp mı?
Değil.....
Karşılıksız,habersiz,vasıfsız belki ama
Sevda mı?
O hiç değil işte.
O zaman sıkıntı yok.
Rahat ol, geçmesini bekle.
Ne bileyim ,ben?
Ya da alış işte sadece.
Belki hatta bir umut...
Unut!..
****
DOKSAN DOKUZ
Tesbih taneleri...
Ne kadar da manidar
Doksan dokuz kere gözyaşı
Doksan dokuz kere mutluluk
Doksan dokuz kere hiçlik ve heplik
Doksan dokuz kat birlik,dirlik ve güvenilirlik.
İnce bir ipliğe tutunmuş doksan dokuz hayat.....
Ancak;keskin,sivri ve parlak
bir cisimle dağılabilir bu müthiş tabiat
Ardından doksan dokuz kere kahrolmuşluk,mahvolmuşluk,yok olmuşluk
hiç olmuşluk,boş olmuşluk ve solmuşluk...
Ama sonra doksan dokuz kere diriliş,toparlanış,sayıklayış hayatın nağmelerini dudaklarda
Ve nefes alış, öyle bir susamışlıkla hayata
Ancak;keskin,sivri ve parlak 
bir cisimle dağılabilir bu kusursuz tabiat
Ardından doksan dokuz kere düşüş yerlere;sürünüş bir öncekinin tozlarının uçuştuğu yollarda belki de..
Ve kayboluş,savruluş bilinmezliğin efendisine.
Ama sonra..... yine ve yine hatta.Doksan dokuz kere.
Belki bu son defa, tutunuş o çok sevmediğin ama bir o kadar da bağlandığın hayata.
Belki bu doksan dokuzuncu,sonuncu..
Soldurucu,öldürücü hayata elveda.
****
 
VARSIN,OLSUN
Varsın yarınlar olmasın,yaralarımız oldukça
Varsın merhem bulunmasın,yaralarımıza tuz bastıkça
İçimize küçük bir mutluluk kırıntısı girdi ya,
Hiç fırsatını kaçırmadan gelsin hüzün,onun peşisıra
Bir kere 'Oh!' dedik ya, 'Of!' dedirtmeden bırakmasın hayat
Sıkıntı çıkarmadan,sıkıntıyla yaşatmadan,sıkıntısız durutmadan
Varsın hep peşimizden koşsun ilmeğiyle
'Ne zaman yakalarım ben bunu?!'diye..
Varsın beslensiniçimize akkıttığımız gözyaşından
Hep içimize atmamıza değil,bazen içimizi bile atmamıza neden olsun varsın.
Kırsın,döksün,üzsün ve ağlatsın bakalım.
Neyse...varsın,olsun bakalım.
Olsun da ...nasıl olursa olsun(!)
 
****
İSTİYOR
Bir yerlere,bir şeyler yazmak istiyor insan bazen
Bir yerlerde,bir şeyler bırakmayı.
Çizdikleri olsun istiyor.
Çizdikleri,olsun.
Çünkü çizebilmek istiyor insan.
Bazı şeylerin altını,bazı şeylerin üstünü çizmek.
Hatta, belki bazı şeylerin altını üstüne getirmek istiyor.
Alt-üst etmek istiyor.
Kısacası;insan,hep,istiyor.
****
Yaşamın çok güzel olduğunu söyleyemem.
Ama yazmak,başka.
Hele de yaşadığını yazınca insan ayrı bir haz alıyor.
Tuhaf...
****
İnsanlar aslında hiçbir zaman birbirlerini yeterince tanıyamazlar.
Zamanla sadece anlaşırlar.
Birbirlerini tanımazlar ,ama anlaşırlar.
Zor olan 2.'sidir aslında.Onlar da zor olanı başardıkları halde 1.'yi gerçekleştiremedikleri için yakınıp dururlar işte.
 
****
ÖZLEMİM,AŞKIM,SUSUZLUĞUM
Özlemim,aşkım,susuzluğum
Bundandır umutsuzluğum
Nefsimin içindeyken ben
Hayat bana küser ebediyen 
 
Özlemim,aşkım,susuzluğum.
Bundandır huzursuzluğum
Sevdiğim herkes ve her şey uzaklaşırken benden
birer birer
Cephede savaşan on bin er 
gibiyim,kendimle savaşırken.
 
Özlemim,aşkım,susuzluğum
Bundandır kusurluluğum
Hatalarım,vicdanım,savaşlarım,ganimetim.
Ama hep aynı şey,sonunda;kalbim öksüz ve yetim.
 
Özlemim,aşkım,susuzluğum
Bundandır tutkusuzluğum
Belki yok içimde yaşama sevinci
İçim hep dolu,
Dolu dolu ölüm kokuyor,gönül çiçekleri
Ulaşamıyor,varamıyor.
Onun bu kimsesizliği,kimseye yaramıyor.
****
SERT DUVARLAR
Örülmüş sert betonlarla kalbimin duvarları
Yakmıyor  artık içimi,sevdiklerimin ha yoklukları ha varlıkları....
Küsmüyor artık kimseye kalbim
ya da umursamıyor.
Zarar veriyor gerçek kalbime ama besliyor bu duvarları kiniyle
İşte bu yüzden yıkılması gerek,belki.
belki acı verecek ama yıkılması gerek.
Bir balyoz indirmek yarınlara 
Ya da bir çiviyle hatırlatmak geçmişi
Hangisi kaldırır bu sert duvarlara inmiş sessizliği?
Hangisi dayanır bu sert duvarların dayandığı ızdıraba?
Ve hangisi acır,bu sert duvarların içli ağlayışına?!
****
ŞİMDİLİK
Daha o,yeniydi.
Saks mavisi,tomurcuğunu yeni açmış,boynunu hüzünle bükmüş nazlı dağ çiçeği.
Yağmur damlaları yavaşça,süzülüyordu yaprağından
Bir gözyaşı gibi.
Ağlamıyordu belki ama bu,ağlıyor görünmesine engel değildi ki
Duygusuzdu belki ama bu,duygusuzluğunu saklamasına engel değildi ki
Belki bir ruhu bile yoktu ama ruhdar görünmesine engel değildi ki,bu kalpsizliği.
Sadece,canı vardı.
Öldüğünde yok olacak, bir canı.
Ama bu,ölümsüz görünmesine engel değildi.
Şimdilik......
****
SANKİ HAYAT
Hayat ,sanki bir sanatocağı
İnsanlar sever sanatkarları
Hayat,sanki bir ölüm yarışı
İnsanlar sever yarış yapmayı
Hayat,sanki geç kalmış bir türkünün uyanışı
Ve insanlar sever geç kalmayı
Hayat,sanki kalbimin her atışını koparıp alan bir cani
İnsanlar,sever canileşmeyi.
Hayat,sanki attığım her adımda benden uzaklaşan,bir türlü varamadığım yer gibi.
İnsanlar sever ,kendilerinden uzaklaştırmayı sevdiklerini
İnsanlar sever,üzmeyi,üzülmeyi,parayı,malı.
Eşyanın kıymetsizliğini bile bile,kıymetini büyütür gözlerinde.
Ve şüphesiz insanlar yaşamayı da sever.
Sanki hiç ölmeyecekmiş,sanki hiç toprağa girmeyecekmiş gibi.
Ruhunu öldürür yaşarken
Ölümsüz ruhunu öldürür,ölümsüz beden için.
Vicdanını öldürür,kalbini öldürür,imanını öldürür.
En sonunda da görünce öldürdüklerini
Aslında fark eder ki o,kendini öldürmüştür.
****
İNSANOĞLU
Bazen gölge isteriz serinletecek,bazen de sınırsız güneş
Nasıl mahluk bu insan,bulunmaz ona benzer,eş.
Bazen yalnızlık isteriz kendimize yetecek kadar.
Sonra da söylenmeye başlarız'Benim yerim niye böyle dar?'
Bazen dost,akraba,kardeş,arkadaş isteriz.
Ertesi gün bakmışsın ki bozuşuvermişiz.
Nasıl mahluk bu insan;bulunmaz ona benzer,eş.
Kimisi kötü,pis,kel;kimisi de tam anlamıyla keleş.
Bazen suskunluk isteriz kafamızı dinlemek için.
Sonra çok konuşunca deriz ki'Bu kafa ağrısı niçin?'
Bazen,doğru çok önemlidir;doğru duymak isteriz.
Eee....İşimize gelmeyince doğruya yüz çeviririz.
İşte biraz şöyle,biraz böyle,ancak biraz da dengesiz.
N'aparsın insanoğlu,hepimiz çiğ süt emmişiz.
Bazen 'Eyvallah' demiş,söz dinlemişiz.
Ama sonra, bir de baktın ki aslımızı ezmişiz.
İşte biraz şöyle,biraz böyle,lakin azıcık da dengesiz.
N'aparsın insanoğlu biz yine 'Biz' gibiyiz.
Bazen nankör fazlacık,doğrusu sallantıda.
Aman...Yalan mı söylüyor?Geliyorsa işine aldırma!
İşte biraz şöyle,biraz böyle,epeyce de dengesiz.
N'aparsın insanoğlu,bunca zamandır hadsiziz.
****
TEKRAR VE YİNE
Kirliydi şimdi,pisti,paslıydı içi.
Gıcırdıyordu eskimişlikten;sürekli atan kalbi.
Yazmak istiyordu kadın;yine ve yine
Tekrar ve yine
Sürekli istiyordu.
Kağıtla kalemin mükemmel dansını izliyordu
Kalemin kağıdı okşayışını izliyordu.
Yazmak istiyordu kadın;yine ve yine.
Tekrar ve yine.
Bildiği ve bilmediği ne kadar şey varsa hayatında 
dolsun istiyordu kağıt,onun bu anlattıklarıyla.
yoğrulsun
Tekrar hamur olsun,odun olsun,ağaç olsun istiyordu.
Nefes alsın kağıt kadın yazdıkça ve
yazmak istiyordu kadın;yine ve yine
Tekrar ve yine
Fidan olmuştu ağaç,şimdi tohumu toprağa yeni düşmüştü
sonra tohum da göğe yükseldi yavaşça,
Toprağa düşmeden önceki hali gibi
Bir filmi geriye sarar gibi...
Tüm serüveni yazmak istiyordu kadın.
Yine ve yine
Tekrar ve yine...
****
 
GAMSIZ ŞEYTAN
Siz beni kırık kalpli ürkek bir ceylan mı sandınız?
Hayır!Ben gövdesinde mızrak taşıyan hırçın bir aslanım.
Ve benim,bitmek tükenmek bilmeyen 
bu kanlı yasım.
Korkak savaşçılar gibi sadece ses çıkararak 
kendini belli edebiliyor.
Gamsız bir baykuş gibi şarkı söyleyerek
Tüküre tüküre hayata,hiçiliğe götürerek.
Ama bunu tek bir yolla yapıyor:
Beni bitirerek.
Gamsız şeytan
Sadece,biraz merhamet.
Sadece,biraz yaklaşma bana.
Aslında,sadece,biraz defol git!
Ve bir daha gelme asla!
Gamsız şeytan
Sen,beni çok gamlı bir baykuş yaptın şimdi
yaptıklarınla
Ve belki bitirdin beni,
bitirdin mi sahi?
İyi öyleyse.Ne demeli şimdi?
Ne denilebilir ki?!
Söylenilecek ne kaldı ki,
Sadece,bitti.
Siz,beni kırık kalpli ürkek bir ceylan mı sandınız?
Hayır,ben gövdesinde mızrak taşıyan hırçın bir aslanım.
Çığlıklarım,korkularım,acılarım....
Sahte mi sanırsınız?
Hayır!En tazesi ve gerçeğidir benim acım.
****
LAZIM
Bir şefkat lazım bize
Kalbinin derinliklerine üfürsün de ,uçuşsun güvercinler diye.
Bir neşe lazım bize
Uzaklaştıralım hayat sıkıntısını
Türküler konsun dilimize çiçeklerden
Bir hayat lazım bize
Dilediğimizi yaşayalım
Ama sorumlu olmayalım,sebeplerimizden
Bir anne lazım bize
Tüm yaraları saran
Buğulu gözlerle bakan yaralarımıza
Bir kalp lazım belki de 
Yok,yok...Aslında bir dost lazım bize
Haa.. Bir de ruh.
Bol bol su lazım bir de,
çıkmaz çünkü o kirler
Biz ellerimizi temizlemedikçe.
Bir kader lazım,barış lazım,dünya,para,aşya,kavga,aşk,nefret;
sevgi ve küfret , bu lazım gelenlere.
Dayanmak,
sığınmak,
yaşamak,
bakmak,
Görmek,doymak ve hissetmek lazım asıl bize.
Lazımlar,lazım değil
Nazımlar bile hazır değilken bu çekilmezliğe
Su yüzünde yüzen gemiler gibi,
Biz de yüzelim bu hayat denizinde diye.
İnsan lazım,islam lazım....İman lazım.
Kaçmasın boğazımıza su,bir yudumda boğulmayalım diye.
****
MERHABA
Sıkıntılar sokağına,merhaba
Umutsuzluğun yarınlarına,merhaba
Sana da merhaba,geçmişin pişmanlığı
Geleceğin korkusu
ve şimdinin çaresizliği
Boşluğun caddeleri,bulvarları,merhaba
Mazlumların masumiyetini;zalimlerin zulmü
Size de merhaba
Yine buradasınız bakıyorum da.
Hep varsınız,zira insanlar oldukça olacaksınız da.
Yokluğunuzun var olmasını ne kadar isterdim,bilir misiniz?
Şu varlığınızın da bir an önce son bulmasını.
****
Karanlığın içide doğacak ışığın kayboluş tasası mıdır bu?
Yoksa,karanlığın bir kuple aydınlıkla yok edilebileceği düşüncesi mi?
Karanlığın kavgasında,aydınlık kılıçlarıyla vuruşmak temizler mi kavgayı,
Ya da karanlığı
Karanlığın içinde yetişir mi sevgi tomurcukları
yoksa...
Sadece kötülük mü patlak verir?
Ya ...kalbin karanlığı, düzensiz düşünceler..
Peki ya o...ruh;sevilebilir mi,yaşayabilir mi
Hak eder mi yaşamayı,karanlığın gölgesinde?
****
VAKİT
Bırak onları,yalanları;onlar hayal dünyasındalar
Sen gerçeklere bak.
Asıl olan gerçeklerdir
Aynaları bırak.
Yansımalarından kurtul
Sen'lerinden sıyrıl
Yavaşça buluştur toprakla,topraktan gelen bedenini.
Yavaşça dokun,derinine in,bütünleş her zamanki gibi
Özünü özümse,özünü özle,özlemle bekle.
Fışkıran ve çoşkuylataşan ırmaklar eşliğinde.
Ve şüphesiz sen,onlardan daha büyük bir şenlikle.
Şimdi,toprakla buluşan bedenini
Gözyaşıyla izleme;bu sonsuz gidişini.
Ah!Vah!Eyvah'larla gönderttirme kendini
Çığlıklarla geldiğin bu dünyadan, sessiz çığlıklarınla gidiyorsun şimdi.
Nasıl kirlettiysen öyle temizleme vakti,şimdi.
Korkuyla mutluluk arasında mekik dokuma vakti.
Yaptıklarının bedelini ödeme;hatta kim bilir belki ödüllendirilme vakti.
Kimine vuslat,kimine hasret,kimine şükür vakti.
Vakit şimdi...
Ufka dönüş vakti.
 
 
****
Hasret yanmış ,kavrulmuş bir kestane kabuğu kokusunda şimdi.
Ve ayrılıkana kucağından daha sıcak
Ölüm bir nefes daha yakın gerçekliğe.
****
 
Kimse bilmiyor içimde dolaşan insanları
İçimdeki caddelerde,sokaklarda koşuşturan insanları
Karanlık sokaklarımı nasıl aydınlattığını bilmiyorlar,kara uçlu kalemlerimin
İnsanların en kara hallerinden doğar aydınlıkları,bilmiyorlar.
****
Ressamları takdir etmişimdir hep.Kalemleriyle hayat verirler çizdiklerine.Ama yazarların bendeki yeri ayrıdır.Onlar, hayatlarını kalemlere adamışlardır.Bu yüzden çizmek 'eyvallah ' da yazmak 'yaşamak' gibidir benim için.
****
Hayat o , eski hayat değil
Her şeyi atar olduk;sevgi at,edep at, hay'at!
****
Ne tam açtık ne tam tok
Şu dünyada bir varız zaten bir de yok.
****
Sıkılmanın sıkıntısı;aslında biraz da sıkılabilmenin rahatlığı var içimizde.
****
CAMLAR
Bu camlar,niye kirli gösteriyor gökyüzünü?
Bulutlar lekelenmiş sanki
Bu camlar,kirli gösteriyor gökyüzünü.
O zaman, bırakmalı camları...
Camları da camların arkasından bakmayı da
Bu camlar ,lekeliyor gökyüzünü
Çekilin camlar,çekilin önümden!
Gökyüzünü açın bana,siz arkada kalın
Göremiyorum, buğulu göğün hüznünü
Camlar.....çekilin aradan
Ben, sizsiz de anlarım onun kıymetini
Güzelliğini de anlarım,zaten orada durmuyor mu ki
Bu camlar, mahvediyor hayallerimi
Toz pembe yamaçlarım ,hep lekeli
Bu camlar,kirli gösteriyor beni
Bakışlarım, kötülükle mühürlenmiş gibi
Bak ,bak....
Bu camlar, seni de iyi göstermiyor 
Yüzün hafiften yıpranmış sanki
Ah bu camlar, niye var ki?
Kaldıralım onları ya da kıralım olmaz mı?!
Bu camlar;hasta,soğuk,sinirli
Bunların ardından bakmayalım birbirimize ,diyorum sana...
Bak!
Bu camlar,lekeli,kötü kalpli,kibirli.
****
Uzun ve soluksuz bir günün ardından ölümü izledim.
Hem  tehditkar hem de  rüyakardı.
Ben ilk defa onun sızısını gözledim şehrin alacakaranlığında
Korku doluydu gözleri
Ve kalabalık kokuyordu nefesi.
Onunla beraberken acıyla inliyordu zamanın kesesi
Akmıyordu saniye,kıpırdayamıyordu yelkovan
Akrebin kıskacı her daim tetikteydi ama o bile bir şey yapamıyordu kayıplara
Kurtarmayı bırak....durdurmayı bile başaramıyordu hatıraları
Hiçbir şey yetmiyordu,hiçbir şey yetişmiyordu rakamların feryadına.
****
Hüznün sızıntısının yüzüme vurduğu bir gündü.
Hayat zaten çok kısa;bugün,yarın ve dündü.
****
Yorgunuz dostlar...
Sonbaharda dalından düşmeye çalışan sararmış yapraklar gibi yorgunuz...
sisler içindeki silüeter gibi solgunuz
sudan bıkmış balıklar gibi bıkmışız hayattan
 nefes aldıkça daralıyor yüreğimiz,durgunuz.