KUŞ DÖKÜMÜ (KISIM 2)

17.BÖLÜM

 

-Gözlerini kapatsan iyi olur.

-Neyden söz ediyorsun sen?

-Senin iyiliğin için ,korkmaman için .

Neyden bahsediyordu.Anlamıyorum.Ellerimde Davy'nin kanı ve o hala yerde yatıyor ,kan kaybediyor ama bizim beyimiz hala show derdinde diye düşünürken evin tahtalarından gelen büyük çıtırtılar ve farklı homurtu ve kıvranış tarzındaki hafif bağırışların önümde yatan Davy'den gelmediğini anlıyorum.

Kafamı yavaşça Davy'nin yerde yatan cansız ve gittikçe kansızlaşan bedeninden çevirirken;yavaşça diyorum çünkü çıkan gürültülerin kimden geldiğini anladığım için yeterince korkmuş durumdayım ve ne olduğunu anlamak ,görmek için olabildiğince yavaş hareket ediyorum.

Ama gerçekle eninde sonunda yüzleşiyorum.Başımı kaldırdığımda gördüğüm inanılmaz şey karşısında donup kalıyorum.Bu sefer de Jack hızlı hareket ediyor.Hemen Davy'nin yanına geliyor.aynı zamanda da benim şaşkınlığımın yeterince farkında ama daha önemli bir sorunu olduğu için hiç önemsemiyor.Aslında ben de 2 dakikalık bir donukluktan sonra kendime geliyorum.Davy'i kucağına almış Jack'i görüyorum.O halde nasıl kapıdan çıkacaklarını merak ediyorum.

 

18.BÖLÜM

 

Davy sedyede yatıyor.Yanında doktorlar ve hemşireler ve de ben koşuşturuyoruz.Onu ameliyata yetiştirebilmek için.Karnındaki şömine demirini çıkartabilmek için.Onun ölmemesi için .

Ben artık koşmayı bırakıyorum. Geri kalanını doktorlar halledecek,diyor hemşirelerden biri.Koridordaki sandalyelerden birine yığılırmışçasına oturuyorum.Başımı ellerimin arasına alıyorum ve belli bir süre de öyle kalıyorum.

Olanları düşünürken yanıma hastane polisi geliyor.Ne de olsa hasta karnında bir şömine demiriyle hastaneye geldi.Kayıttaki sekreter ona haber vermiş olmalı.Kafamı kaldırıp polis memurunun yüzüne bakıyorum.

-Arkadaşınız için üzgünüm, ama olayın nasıl olduğunu öğrenmem gerekiyor. Dedi.

-Anlıyorum, arkadaşımın evi benimkinin 40 -50 metre ötesinde , ona okulda yapılan müzikallerle ilgili bir şey sormaya gitmiştim.Ve ...

Biraz duraksıyorum.Konuşamıyorum çünkü  kelimeler boğazıma takılır gibi oluyor.Aslında boğazıma takılan şeyin sadece kendi tükürüğüm olduğunu biliyorum.Ama polise duygusal yönden harap olduğumu ve bu duruma gerçekten çok üzüldüğümü hissettirebilmek için bunu en az kendimin de hissetmesi gerektiğini düşünüyorum.Acınası bir ifadeyle:

 

-Ve onu öylece yerde yatarken buldum.

-Kimse yok muydu yan

ında?

-Hayır yoktu. Sanırım bir sakarlık yaptı ya da fazla alkollüydü, bilemiyorum.

-Anlıyorum, hanımefendi.derken pek de inanmışa benzemiyordu.Ama yapabileceği fazla bir şey yoktu ne suç vardı ortada ne de suçlu .Belki de inanmıştı.Her zamanki gençler işte fazla azdınız ve sonu böyle oldu,hak ettiniz siz bunu .Diyen bir ifade de olabilirdi bu bakış.Ama olayın üstünde pek durmadı.Sadece elindeki kağıtları doldurmamı istedi.İfade tarzı bir şeydi.Olayın nasıl olduğunu yani anlattıklarımı yazmıştı.Benden de altına adımı adresimi falan yazmamı istedi önemli bir şey olursa bilgilendirmek için .Evrakları doldurdum,polis memuruna verdim.Tam arkasını dönüp giderken :

-Arkadaşınızı siz mi getirdiniz? Dedi.

-IImmm,hayır.

-Acilden giriş yapmışsınız ama ambulansla gelmemişsiziniz.

-Yani?

-Onu evde yalnız yatarken bulduğunuzu söylediniz ama onu siz getirmediniz öyle mi?

-Aslına bakarsanız biraz tedirginim ve üzgün bu yüzden yanlış anlatmış olabilirim. Onu hastaneye ben getirdim. Evet ambulansla getirmedim çünkü o kadar vakti olduğunu düşünmüyordum.O yakınlarda olan başka birinin arabasıyla acile getirdik.Daha sonra da adam gitti.Hepsi bu kadar .

-Umarım doğruyu söylüyorsunuzdur genç bayan ve dua edin de arkadaşınız uyansın.Çünkü uyanınca onun da ifadesi alınacak.dedi.Bilmiş ve suçlu olduğumu ima eder bir bakışla .

 

***

Hastaneye geleli on iki saat oldu.Davy ameliyattan çıkalı ise altı saat.Onu yoğun bakıma aldılar.Ben koridorda oturuyorum.Jack'ten hala haber yok.Ve artık koridorda yürüyenlerin ayakkabılarının tıkırtısı beynimde yer etmiş ritmik dans topluluğu misali zıplıyor.Bu yorgunluğumu fark eden bir hemşire:

-Bana boşuna beklemeyin,eve gidin bir gelişme olacağını sanmıyorum.dese de ben 'teşekkürler' manasına gelen bir baş sallamayla geçiştiriyorum.Zira buradan o kadar kolay ayrılamayacağımı biliyormuşçasına koridordaki sandalyede sabahladığımı görerek uyanıyorum.

 

19.BÖLÜM

Jack yaptığından hiç pişmanmış gibi durmuyor.Davy'nin yaralanmasının üzerinden tam bir hafta geçti ama bir kere bile olsa hastaneye uğramadı.Hastaneye uğramayı da geçtim okula gittiğim zamanlarda yanıma gelip bir kere olsun Davy'i sormadı.Olayların nasıl geliştiğini görmesem Davy'nin bu duruma gelmesine neredeyse sevindiğini düşünüyorken hastane koridorunun ucunda her zaman siyahlar içinde olan adam belirdi. Bana doğru yürüyordu.Yavaşça.Bu sefer ki yürüyüşü o kadar dikkatimi çekmişti ki her zamankinden farklıydı, bunun anlamıştım.Daha sakindi,huzur ve güven vericiydi.Onun için az önce düşündüğüm şeylerin hepsini kaybediverecek güçteydi.Yaklaştıkça daha da arttı bu duygular.Verdiği huzurun, olan tüm olumsuzların içinde bile beni sakinleştirdiğini ve rahatlattığını onu izlerken anladım.

 

Çok fazla etkilenmiş olmalıyım çünkü yanımda gelip bana birkaç kere seslenip cevap alamayınca beni hafifçe sarstığında anladım.Ona bakakalmışlığımı silkindikten sonra şu cümlelerle gizlemeye çalışacaktım ama o konuşmaya başladı.

-İyi misin?

-Evet.Sad..Sadece dalıp gitmişim.dedim.

-Onu fark ettim.Davy'le ilgili bir sorun mu var.

-Aslında var.Yani hatırlarsan karnına dengesizin biri şömine demirini geçirdiği için bir haftadır yoğun bakımda.Derken sesim hafif yükselmiş olmalıydı ki o bu kadarına bile dayanamayıp kolumu eliyle kavrayarak koridorun daha uzak bir kısmına doğru beni ittikten sonra:

-Biraz sessiz konuşsan hepimiz için iyi olur.dedi.

-Anladım .Sanırım olmazsam kendime hastane odalarından birini seçmem gerekecek.dedim kolumu onun elinden kurtarırken.

-Neyden bahsediyorsun sen? Dedi sinsi bir gülüşle.

-Ne de olsa karnıma her an bir demir yiyebilirim .dedim kendime aşırı bir güvenle , onun yüzüne sinirli ve alaycı bir ifadeyle bakarak.

-Saçmalama . Bunun isteyerek olmadığını  biliyorsun.Sen de oradaydın değil mi.

-Madem kaza diyorsun neden hiç ziyaretine gelmedin ?

-Gelmediğimi nereden biliyorsun?derken biraz daha kızmış gibiydi .Sanki onun iyi bir insan olmadığını düşünmem onu rahatsız etmiş gibiydi.

-Senin görmemen benim onu ziyarete gelmediğimi göstermez.

-Pencereden mi girdin 12.kattaki odaya?

-Evet, beni biliyorsun yani artık hakkımda daha fazla şey biliyorsun.

-Biraz normal olamaz mısın acaba zaten korkacak bir şey yok .Hastane polisine olanları anlattım.

Yüzü biraz daha bozuluyordu ama bu sefer ki ifadesi daha çok 'işte bu yüzden ' der gibiydi.Yine de 'nasıl yani?' diye sormadan edemedi.

Onu kızdırmak hoşuma gitmeye başlamıştı bu yüzden:

-İşte bütün olanları anlattım.Senin Davy'le tartışmanı, onu ittiğini,onu nasıl yaraladığını ve senin...

-Ahhh! Şaka yapıyor olmalısın.Ama bunu tahmin ettiğim için pencereden geliyordum.

Ne kadar panik olduğunu gördükten sonra kollarımı birbirine bağladım.Yüzümdeki tebessümle başımı hafifçe sallarken.

-Evet tabi ki şaka yapıyorum.Eğer seni ihbar etmiş olsaydım okula gelirlerdi demi seni almaya.Ya da kapıda enselenirdin.

Başını ve yerde olan bakışlarını kaldırdı.Bana doğru baktı.Artık tebessüm ediyordu.Ve :

-Şaka anlayışını sevdim .Edify .dedi.Birlikte Davy'nin odasına doğru yürümeye başladık.

 

20.BÖLÜM

Aylardır neredeyse  ilk defa bu kadar rahat bir uyku uyumuştum.Davy  hastane kalmaya başladığından beri bu kadar rahat ilk defa...Çünkü yaklaşık 4 aydır Davy'nin uyanmasını beklemiştim ,yoğun bakımdan çıkmasını ,taburcu olmasını.

Ve sonunda beklediğim oldu.Davy bugün taburcu oluyor.Birkaç gün önce uyandığında benim fazlasıyla yorgun olduğumu fark etmiş olmalı ki uykusuzluktan göz altlarımda morlukların olduğunu fark etmek hiç zor olmasa gerek eve gidip dinlenmemi şiddetle isteyince onu kıramadım.Ve eve geldim.

Yatağımın bu kadar rahat olduğunu anlamak için bütün bunları yaşamam gerçekten yaşayıp yaşamamam gerektiğini düşündüm.Yataktan yavaşça doğruldum.Oldukça keyifli bir şekilde yorganımı üzerimden attım.Ayaklarımı yataktan aşağı doğru sarkıttım ve sallandırmaya başladım.Bu çocukça hareket bile bana oldukça keyifli ve eğlenceli geliyordu.Nasıl olursa olsun ,ne şekilde olursa olsun yaşamak güzeldi ve aldığımız her nefes için şükretmek gerekiyordu ,diye düşünüyordum yüzümü yıkarken ve ardından dişlerimi fırçalarken.Yaşama sevinciyle dolmuştum adeta .(çalan şarkı beautiful day-Joshua Radin) Aslında bu sevincin  bir diğer nedeni Davy'le çok iyi vakit geçirmemiz olmalıydı.Çünkü onun yanındayken kendimi çok rahat ve sanki çok güçlü bir destekçim varmış da her durumda yanımdaymış gibi hissediyordum.

 

***

Davy uzun bir zaman okula gelmediği için taburcu olur olmaz direk okula gitmek istediğini söyledi.Ben de tabi ki ne kadar ısrar edersem edeyim sonuç yine aynı oldu.Onun sözü geçti ,okulda buluşma teklifi kabul ettirilmişti bana .Odaya tekrar geldim ne giyeceğime karar vermek için dolabın kapağını açtım.Ahşap ve eski olan dolabın kapağının gıcırtısı her zamankinden daha az rahatsız ediyordu beni.Dolabın karşına geçtim.Bir elim çenemde diğer elim belimde ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum.

 

Çok fazla düşünmenin gereksiz olduğunu bildiğim için kot pantolon ve kot ceketimi aldım.Ceketin içine  de beyaz sweetshirt ü giydim.Çantamı alelade doldurdum ve bir şey yemeden evden çıktım.

4 ayda yeterince kilo vermemişim gibi hala bir şey yemiyordum.Aslında yiyemiyordum.Geçen 4 ay boyunca Davy için endişelendiğimden bir şey yiyemiyordum şimdi ise kendim için endişeleniyorum.

Çünkü artık büyük sorun kalktı Davy iyileşti. Sırada 2. Büyük sorun var.O da seçtikleri kurban:BEN.

Karanlık düşüncelerime o kadar dalmışım ki merdiven basamağını fark  edemiyorum tam düşerken bir el beni tutuyor,düşmemi engelliyor.Kafamı kaldırıp baktığımda aynı el gözümün önüne düşen saçlarımı yavaşça geriye atıyor.

-Jack?Ne işin var burada ?

-Sanırım seni düşmekten kurtarmakla meşgulüm.diyor ve bana göre sevimsizce bir gülüş  beliriyor yüzünde.Hafif ciddileşiyorum.Konuşmadan boğazımı temizlermiş gibi ıhmm diyorum.

-Tamamm.Açıkçası Davy'i görmeye gelmiştim eve ama evde yoktu.

-Dün konuştuk da o hastaneden  direk geçecekmiş okula,eve uğramayacakmış.

-Hmm,anlıyorum.Sanırım artık Davy'le benim olduğumdan daha yakınsınız.diyor baya imalı bakışlarla.

Derin bir nefes aldıktan sonra:

-Yaptığın onca şeyden sonra ne bekliyordun anlamıyorum Jack .Sen onlara istediğini yapacaksın ama onlar yine senin etrafında fır mı dönecek.

-Fır dönmek mi , sadece  telefonla bana haber vermenizi isterdim.

-Davy'nin sana söylediğini düşünmüştüm.Yani aslına bakarsan senden hiç bahsetmedi ben de sormadım.Bana sorarsan sen de biraz zamana bırak.

 

-Fazla zamanımız yok .dedi alçak ama duyulan bir sesle.Bunu o da fark etmiş olmalı ki şöyle düzeltti:

-Çocuklar gibi küs kalmamızın manası yok demek istemiştim sadece.biraz duraksadı.Sonra konuşmaya devam etti:

-Sen haklısın zamana bırakalım en iyisi, ama onunla konuşmadan da hiçbir ilerleme kaydedemeyiz ki, ben de seninle geliyorum.

-Okula ? Tabi gelebilirsin orası senin de okulun sonuçta ama... sözümü kesiyor:

-Davy'nin beraber geldiğimizi görmesinden mi korkuyorsun. Bunu mu söyleyecektin?

-Evet.

-Zaten ben de bu yüzden seninle geliyorum ya.dedi.Koluma girip yürümeye başladı.Bir yandan da neden gelmek istediğini anlatıyordu.Ama konuşma bittiğinde ben bu nedenlerin hiçbirini hatırlamıyordum.O konuşurken özellikle tatlı ve nazik konuşurken sadece ona bakakalıyordum.

-Tamam mı,anlaştık mı? Dedi.

Hemen kendimi toparlayıp evet der gibi başımı sallayarak geçiştirmeye çalıştım.Konuşmamızın sonuna doğru otobüs durağına varmıştık.O hala konuşmaya devam diyordu bense onu izliyordum sadece.Şaşkınlıkla bir adam nasıl bu kadar değişik olabilir.Sanki doktor Jeykıll ve mr.Hyde gibi(Çift kişilikli bir kahraman) gibiydi.Bazen büyülüyordu bazen de ...

21.BÖLÜM

 

Müzikaller 2 haftaya kadar başlıyor. 4 ay boyunca Davy'e olan olaylar yüzünden hiç dans ve şarkı hazırlamaya vakit olmadı.Zaten onunla fazla ilgilenmeseydim de yine pek hazırlanmazdım.Çünkü ne müzikalle ne de bursla ilgilendiğim var.Hele son olaylardan sonra iyice hayattan kendimi soyutlamış ,gerçek hayatta değil de fantastik bir dünyada yaşıyormuş gibi hissediyorum.

Kendimi her şeyin odak noktası olmuş gibi hissediyorum ve bu da beni oldukça rahatsız ediyor.

Aslında esas kız olmamdan daha rahatsız edici bir durum vardı:

Esas kurban olmam .

 

Her ne olursa olsun. ( Davy'nin yaralanması ya da Jack'le aramızın iyi olması gibi durumlardan bahsediyorum.)Bu durumlar benim esas kurban olduğumu unutturmaya ve bu işin sonunun kötü bitmeyeceğine inandırmaya yetmiyor.

Kafamda deli sorular yanımda Jack ile beraber okula  geldik.Onun da tahmin ettiği gibi Davy benim gelmemi bekliyordu.Ve  onun istediği gibi Davy bizi birlikte gelirken görmüştü.Başını önce yere eğdi,sonra etrafa gözlerini kısarak baktı biz ona doğru yaklaşırken.Yanına vardığımızdaysa bu  durumdan yeterince rahatsız olduğu belirtecek bir oflama tarzında ağzını havayla doldurdu ve o havayı yavaşça Jack'in yüzüne doğru bıraktı.Daha sonra bir sessizlik hakim oldu.Sadece kısa bir süreliğine tabii.Jack hariç kimse birbirinin yüzüne bakmıyordu.Sonunda koluma yediğim hafif dürtmeyle karışık çimdik darbesiyle (ki bunun anlamı 'muhabbet açsana' gibi bir şeydi) kendime geldim:

-Günaydın!Bu gün kendini nasıl hissediyorsun Davy? Diye sordum.

-Şu ana kadar inan mükemmel hissediyor-.Derken Jack araya girdi:

-Hadi ama dostum bunu daha ne kadar sürdüreceksin?.

-Gittiği yere kadar ya da ben ne kadar istersem o kadar .

-Davy şimdi bana bunu yapamazsın.Birbirimize ihtiyacımız var bunu sen de pekala biliyorsun.derken gözleriyle beni işaret ediyordu.

Anlamı yanımızda Dream var daha fazla açık konuşamıyorum , ne söylemek istediğimi sen anladın demekti.

-Tamamm.Anlıyorum beyler zaten benim de dersim vardı.Size iyi tartışmalar .diyerek oradan uzaklaştım.

Benden sonra ne konuştuklarını tabi ki bilmiyordum ama fazla merak etmeme de gerek kalmamıştı. Çünkü Davy  ders sonrasında bana konuştuklarını bir bir  anlattı.O da artık farkındaydı ben de bu işin içindeydim ve ona göre tehlikedeydim.Söylediklerinden anladığım kadarıyla Jack yapmaları gereken bir iş olduğunu ,Davy'nin bunun için seçildiğini ,bu işi onsuz başaramayacağına inandırmış onu.Hatta buna bir isim bile vermişler:Yaver.

Ona yaverim diye sesleniyormuş.Davy ise bu yaverlik olayını oldukça ciddiye almış görünüyordu.Bana söylemiyordu ama Jack'in söylediklerini anlatırken gözlerinin içi parlıyordu.Artık Jack ona vaat ettiyse.

Konu derinleştiğinden ve sohbet ilerledikçe Davy'nin vereceği tepkiden korktuğumdan konuyu değiştirmeye çalıştım:

-Müzikal işini ne yapacağız?

Tamamen aklından çıktığını belli eden bir ifade vardı yüzünde:

-Hmm . Bunu hiç düşünmemiştim.Daha yeni çıktım hastaneden.Biliyorsun .dedi.

Hahaha.Güleyim bari hastaneden yeni çıktın ama aklın başka işlere iyi çalışıyor.Diye düşündüm.

-Tabi.Anlıyorum.dedim.Aynı zamanda aklımdan başka şeyler geçerken ,mesela 'Biz neyiz?'. 4 ay boyunca onun yanındaydım.Perişan haldeydim.Ve bu perişanlığım fark edilemeyecek gibi değildi.

Ama bütün bu özverilerime rağmen 2 kelimelik cümleyi ona soramıyordum.'Biz neyiz?'

-Efendim?Dedi.

Fazla sesli söylemiş olmalıyım ki beni duymuştu.'Anlamadım ' demişti.Hoş bir tebessümle.

Ben de tebessümden aldığım cesaretle:

-Biz neyiz?Sevgili mi,arkadaş mı,dost mu,ne?

Tebessümün yerini kahkaha almıştı.Hafiften sinirlenmeye başlamıştım.Bu kahkahanın alelade bir 'takılma' olduğunu düşünmesinden korkuyordum.Bütün korkularım boşa çıkmıştı.Elimi tuttu.Bir yandan da gülmeye devam ediyordu.Bana doğru döndü,kendini toparlamaya çalıştı, küçük bir öksürükle boğazını temizledikten sonra :

-Bu akşam benimle sinemaya geliyorsun Sevgilim .dedi.

Benim için şaşkınlık ve mutluluk kavramları birbirine girmiş bir haldeydi.

22.BÖLÜM

Müzikal provaları bugün başlıyordu.Dün akşamdan sonra kesin olarak bu seçmelere katılma kararı almıştım.Çünkü dün akşam kiminle partner olacağıma karar vermiştim.

Davy bunun için mükemmel bir seçimdi.Artık bana gösterdiği ilgiden emindim ve bunu sadece işinin bir parçası olarak görmediğinin farkındaydım.Ama Jack bunu benden önce fark etmiş olmalıydı  ki aylar önceki o tatsız olay yaşandı.

Çantam hazırdı.Provalara dersten sonra başlayacaktık.Elbette orada biz olmayacaktık.Başka gruplar ya da solo dansçı ve şarkıcılar da olacaktı.Bu yüzden karışıklık olmaması için tiyatro salonundaki provadan önce herkesten koreografilerinin  hazır olması istenmişti.Bizim de Davy'le böyle bir hazırlığımız olmadığından derslere girmeyip özel dans odasında koreografimizi hazırlamayı düşünmüştük.

 

***

Önce şarkıyı kararlaştırmalıydık daha sonra da şarkıya eşlik edecek dansı belirlemeliydik. Beraber söyleyebileceğimiz bir şarkı olmalıydı:(PİNK: JUST GİVE ME REASON )

Tabi ki bu şarkıyı sadece ikimiz söyleyemezdik ben Sally'e söyledim o da birkaç arkadaşıyla beraber gruptaki kız tarafını ,Davy de aynı sayıda erkek arkadaşını çağırdı onlar da gruptaki erkek tarafını oluşturuyordu.Koreografimiz kız ve erkek taraflarının birbiriyle atışması şeklinde olacaktı.Müzikal süresi on beşer dakika olduğu için önce kız tarafı kendi içinde bir şarkı söyleyecekti daha sonra erkek tarafı kendi içinde finalde de grup birlikte şarkı söyleyerek gösteriyi bitirecekti. 

Kız grubunun yalnız söyleyeceği şarkı:SHARON JONES & THE DAP KINGS-THIS LAND IS YOUR LAND .Kostüm olarak seksenli yılların puantiyeli etekleri rengarenk gömlekleri kullanılacaktı.Erkek grubu da dansa katılacaktı ama şarkı söylemeyecekti.

Erkek grubunun yalnız söyleyeceği şarkı:MICHAEL JACKSON-THEY DON'T CARE ABOUT US .Kostüm olarak tabiî ki Michael Jackson tarzı takım elbiseler kullanılacaktı.Kız grubu dansa eşlik etmeyecekti.sadece şarkının başını müzik eklentisiz olarak onlar söyleyecek daha sonra sahne tamamen beylerin olacaktı.

Finalde söylenecek olan şarkı birlikte söylenecekti.Tamamen günümüz kıyafetleri kostüm olarak seçilecek ve kız-erkek atışması şeklinde sona erecekti.Bu kadar farklı konseptler seçmemizin nedeni jüriyi,onların öncesindeyse kendi hocalarımızdan oluşan eleme jürisini etkilemek istememizdi.

Tiyatro salonundaki provanın vakti gelmişti bütün gün çalışmıştık ve elemeleri geçmeyi umuyorduk.

Bizim sıramız gelene kadar gösteri yapan gruplardan şu ana kadar sadece 2 grup elemeyi geçebilmişti.Bunlardan birisi Jack'in ve siyah giyen arkadaşlarının topluluğunun grubuydu.Söyledikleri şarkı:THE WANTED-CHASİNG THE SUN

İkinci grup ise Susane'ın kendisi gibi yılışık kızlardan oluşan grubuydu.Söyledikleri şarkı:KATY PERRY-TEENAGE DREAM.

Sonuçlar açıklandığındaysa 20 gruptan sadece 6'sı elemelerden geçebilmişti .Bunların içinde biz de vardık.Elemeleri geçmiş olmamız sorumluğumuzu daha da arttırıyordu.Üstelik elemeyi geçen grupların,farklı gruplarla ya da ekstra bir grup daha kurarak 2.bir performans daha gerçekleştirmesi gerekiyormuş.

Burs  vermek için gelecek jürinin gelmesine 2 hafta var.Bu süre içindeki tüm provaları eleme jürisinin önünde yapacağız ve 2. Performans için gerekli partnerlerimizi onlar belirleyecek.Müzikallere hazırlanan öğrenciler de bu süre içinde derslerden muaf tutulacak.Bir de jüriler seçilme şansımızın yüksek olması için müzikalin göbeği olan Hindistan'dan da şarkılar ve danslar seçmemizi söylediler.

Ayrıca bu 2 hafta içinde okulun kuruluş yıldönümü balosu var.Bu baloya gitmek için sabırsızlanıyorum,zira bu Davy'le gideceğimiz ilk balo olma özelliğini taşıyor .Tabi beni davet ederse.

23.BÖLÜM

 

Balo sabahı...Geçen haftadan bu yana bu kadar şey değişeceğini hiç düşünmemiştim.Davy'le aramızın bu kadar gerginleşeceğini.Ne oldu da aramız açıldı?Ne olacak Jack'in işleri işte.Kendi ırkının devamı için kendine kız arıyor ve bu aralar yeni bir tane bulmuş.Yeni kurban.Davy'den de kıza yakın durması kızı ona getirmesini istemiş.Davy ise önceleri bana belli etmemeye çalışıyordu.Ama son zamanlarda yanımda çok durmamalar,okulda sevgili olduğumuzu belli edecek her türlü davranıştan kaçınmalar.

Bir şeyler döndüğünü anlamıştım.Sonunda bugün patlak verdi.Sabahın erken saatlerinde eve geldi.Bir akrabası hastalandığı için şehir dışına çıkması gerekiyormuş.Baloya benimle beraber gelemeyecekmiş.Bana:

-Sen başka biriyle gitmek istersen gidebilirsin.

-Yok,aslında bakarsan bu tarz şeyler hiç bana göre değil .dedim bütün bir heyecanımı yutkunarak.

-Yani gitmiyorsun kesin olarak ,öyle mi?

-Evet,Davy rahat ol birinin kollarında ilk balo dansımı edeceksem o sen olursun.

Eliyle boynumu yavaşça kavradı.Alnıma ufak bir öpücük kondurdu.

-Hemen mi gidiyorsun?

-Evet tatlım,dün geceden valizlerimi hazırlamıştım.dedi.Arkasını döndü hızlı adımlarla uzaklaştı.

Kapıyı kapattım.Onun evini gören pencereye yürüdüm.Eve gidişini izledim.Tuhaftı hiç üzgün görünmüyordu.Hele baloya gitmeyeceğimi öğrendiği zaman sanki keyfi daha da yerine gelmiş gibiydi.

Eve girdikten sonra perdeyi kapattım.Odama çıktım.Saat erken olduğu için yatağıma geri döndüm.Fakat baloya gidemeyeceğime o kadar üzülmüştüm ki uyamamıştım yine de öğleden sonraya kadar yataktan çıkmadım.Hiçbir şey yemedim zaten iştahım da yoktu.Bir ara kalkıp temizlik yapmaya karar verdim ama sonra ona da üşendim.Salona indim kanepede öylece oturdum.

Oturdukça düşünüyordum ,düşündükçe sırf balo için lise girişinde kazandığım burslardan arttırarak aldığım kırmızı elbise aklıma geliyordu.Aman Allah'ım ne kadar da aptaldım.Paramı o elbiseye verecek ve daha sonra ortada kalacak kadar aptal.Bu aptallığımı kendi yüzüme vurmak için ve bir daha aynı hataya düşmemek için merdivenlerden yukarı odama çıkıyordum.Aldığım elbiseyi dolabın kapağına asacak ve ona saatlerce bakacaktım.Evet tamamen aklımda olan şey buydu.

Baloya iki  bilemedin üç saat kalmıştı.Büyük ihtimal ben de aynı zaman dilimi süresince kırmızı elbiseme bakarak onun içinde olduğum hayaller kuracaktım.

Eteği ayaklarıma kadar uzanan hafif sırt dekoltesi ve ön tarafta hafif yırtmacı olan sade, üzerinde ön yaka kısmında nadiren işlemelerin bulunduğu kırmızı elbisem.Onu bu gece giymek için almıştım.

Ve öyle de olacaktı.Baloya gitmesem de evde tek başıma olsam bile elbiseyi giyecektim.Dolabın kapağından elbiseyi aldım .Önce güzel bir duş aldım kendime geldim,o depresif hali üzerimden atmak için.Daha sonra elbiseyi giydim.Saçımı rastgele dağınık topuz yapıp alelade bir tokayla tutuşturdum.Banyonun kapısını açtığımdaysa gördüğüm şey beni gerçekten şaşırtmıştı.

 

***

-Sen buraya nasıl girdin?

-Bunu gerçekten soruyor musun?Çünkü bu sorunun cevabını bildiğini sanıyorum.dedi.Üzerindeki siyah kuş tüylerini silkelerken.

-Bu yaptığın hiç hoş değil Jack.İstediğin zaman kuş adam ya da ona her ne diyorsan ona dönüşüp buraya gelemezsin.

-Ciddi olamazsın.Aşırı alaycı bir tavırla giydiği siyah takım elbisenin cebine eline sokarken.

-Gayet ciddiyim.Üstelik senin burada ne işin var.Baloda olman gerekmiyor mu?

-Ben de size aynı soruyu soracaktım.Hanımefendi,sanırım kavalyeniz kaçmış. Dedi.Bu sefer alayı bir gülüş halini aldı.

-Davy'nin bir yakınıyla ilgilenmesi gerekiyormuş.Ben de baloya gitmeyeceğim.

Eliyle  giymiş olduğum elbiseyi olduğumu işaret ederek:

-Hiç öyle görünmüyor onsuz gitmeye çok hevesliymişsin gibi görünüyor.

-Jack uzatma ve git lütfen zaten-

-Zaten gitmek için öldüğün baloya sevgilin senle gelemiyor,değil mi bunu söylemeyecek miydin?Artık itiraf et bana yalan söylemene gerek yok.dedi sanırım bunun samimi ve dost bir tavırla söylemişti.Ben de bu samimiyete inanarak:

-Doğru.Öyle ,evet o baloya gitmek için ölüyorum ve kavalyem yok.Ayrıca benimle gelmesini isteyebileceğim birisi de yok.Başımı  hafif aşağı çevirdim ,bakışlarımı kaçırdım.Çünkü onun  buraya beni baloya götürmek için geldiği belliydi.

-Anladım.dedi işaret parmağını çenesine koydu.Sen beni adamdan saymıyorsun .Hmm .İlginç

-Seninle ilgisi yok.Ben sadece Davy'le gitmek istiyordum o kadar.Ayrıca senin Susane'la gideceğini düşünmüştüm.O baloya çok gitmek istiyordum ama Davy'nin bunu duyunca hoşlanmayacağını  bildiğim için gitmemekte ısrar ediyordum.Jack sonunda beni baloya götürmek için son hamlesini yaptı ve:

-Dream,sana hiç akıl okuyabilme yeteneğimden bahsetmiş miydim?dedi.

Şaşkınlık ve utançtan ölecektim ve bu duygularımı da biliyordu öyle mi?

-Benimle baloya gelmek istediğini biliyorum, ne kadar saklamaya çalışsan da.

-Seninle mi?Aklımdan hiç de böyle bir şey geçirmemişken kendini önemli hissettiğini sanması canımı sıkmıştı.

-Tamam ,tamam en azından baloya gitmek istediğini biliyorum ve bunun için başka alternatifin yok tamam mı.?Sen de bunu  kabul et artık.

-Tamam kabul ediyorum ama akıl okuma yalanına kandığımı hiç sanma.Çünkü okuduğunu bilseydim bunu çok önceden anlardım.

-Pekala berbat bir yalancıyım ,değil mi? Samimiyetle konuştuğuna inandığım dakikalar o kadar tatlı ve dost canlısıydı ki bu dakikalara kanmış olup onunla baloya gitmeyi kabul etmiştim.Üstelik saçlarımı bile o yapmıştı.

-Hala inanamıyorum senin gibi biri -

-Benim gibi ,yani kaba ,odun,öküz kızların ruh halinden anlamayan ve onları kendi çıkarları için kullanan birini mi kast ettin ?dedi.Aynın önündeki taburede oturuyordum, o benim saçlarımı yapıyordu.Boşluğuma gelmiş olmalı ki direkt bir ifadeyle:

-Evet .dedim.

Benimseyen anlıyorum haklısın diyen bir surat ifadesi takılmıştı yüzüne.Çok fark ettirmemeye çalışıyordu ama bozulmuştu onun böyle birisi olduğunu  düşünmeme.Daha önce de böyle olmuştu ona kızdığımda ya da onun zalim biri olduğunun düşündüğüm de bozuluyordu hatta belki üzülüyordu.

-Evveet!Saçlar tamam,bir de makyaj lazım.Dedi ,konuyla ilgili bir şey söylemedi ya da kendini savunmadı.

-Makyaja gerek yok.Pek hoşlanmam da sadece gözüme bir kalem çekmem yeterli.Kendimi fazla kaptırmış olmalıydım.Kime neyi anlatıyordum.Daha fazla saçmalamadan:

-Sen beni aşağıda bekle ben hemen geliyorum.

-Tamam , ben aşağıdayım.

Evi fazla incelememesi ve kurcalamaması için hemen göz kalemini aldım ve alelade sürdüm.Artık baloya gitmek için hazırdım.Merdivenlerden aşağıya inerken topuklu ayakkabım çok ses çıkarmış olmalı ki salonun ortasından yavaşça merdivenin ucuna doğru yürürken elini cebinden çıkardı.Yüzünde 'büyülendim,harika görünüyorsun' gibi bir ifadeden daha çok kurbanını kesmeden önce onu yemleyen sahibi gibiydi.Ya da ben öyle algılıyordum bilemiyorum.Zaten karışık bir ruh halindeydim ve dalgındım.O dalgınlıkla son basamakta eteğin ucuna takılıp düşüyordum ki Jack beni tutuverdi.Kendimi çok aptal hissediyordum sanki bilerek yapmışım gibi onunla yakınlaşmak için.

Kim bilir belki de bile bile yapmıştım.

24.BÖLÜM

 

Balo salonuna girmeden hemen önce Jack kolunu girmem için uzattı.Baloya davetli her çift gibi biz de balo salonuna öyle girdik.(Balo salonunun kapısından içeri girerken çalan şarkı:The Lumineers-Scotland).Herkes bize bakıyor gibi geliyordu.Jack ve Dream olacak gibi değil.Bu çocuk ,bu kızı, bu partiye nasıl getirir? Muhtemelen hepsinin aklında bu soru vardı.Ancak bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.Aslında nasılından daha çok niyesini merak ediyordum ki cevabı çok da uzakta aramamam gerektiğini anladım.

Salonun içine doğru ilerledikçe gördüklerimden daha çok emin olmaya başladım.Jack buraya beni bazı şeyleri anlamam için getirmişti.Salonda o kızla beraber Davy'i görmem için,Davy'nin beni değil de o kızı baloya getirdiğini görmem için.Davy'nin benden çok ona olan sadakatini anlamam için. (Çalan şarkı:Rachel Rabin-Raise  the dead)

Yıkılmıştım. Bir yakınıyla ilgilenmesi gerekiyordu ,değil mi?

 O kızla şuan o kadar yakınlardı zaten.

 

***

 

Şaşkınlığımın yerini kızgınlık onun da yerini yavaşça sakinlik ve özgüven alıyordu.Davy beni hala görmemişti açıkçası ben de bunun için oldukça çabalıyordum.Tabi belli bir yere kadar.

Pencereye yaslanmış olan Jack'in yanına gidiyordum.Susane yakınlarda görünmüyordu.Bizim balo salonuna girerken ki halimizden çok etkilenmiş ve açıkça etrafındaki insanların olan tepkilerin çekinmiş olacak ki baloyu terk etmişti tahminimce.Jack'in yanına vardığımda hiç konuşmadan durdum.Tuhaftır ki o da hiç konuşmadı.Etrafta en azından bizim için sessizlik hakimdi ta ki balonun havasından sıkılmış olan gençler sazı eline alana kadar gençlerden birisi ellerini çırparak we will rock you 'yu söylemeye başladı.Herkes de ona eşlik etti.Bu, partinin önünü açtı ve bazılarımıza cesaret verdi.Ne konuda mı ?:DANS

Jack elimden tuttu ve beni dans pistine doğru çekiştirmeye başladı.Ona hem beden dilimle hem de sözcüklerle dans etmek istemediğimi anlattım.Jack başıyla Davy'nin olduğu tarafı işaret etti.Davy'nin o kızla çoktan dansa başladığını ve gayet iyi eğlendiğini görmem için:

-Bence artık biraz eğlenmek senin de hakkın.dedi.Direnmeyi bıraktım,o haklıydı biraz eğlenmek değil mi,Davy'nin yaptığı tam olarak da buydu çünkü.

-Provalarda Susane'la yaptığım tangoyu izledin mi?

Başımı hafif eğdim gülümseyerek:

-Evet.Çok mmm,çok sert bir danstı.

-Tamam,hatırladığına göre onu biraz yumuşatalım senin için ve dansa başlayalım.

(Çalan şarkı:Kaliopi-Crno I Belo)

Korkmuyordum onun gözlerine bakmaktan ve ayrıca kendimi de alamıyordum.Gerçek şu ki bunun için çabalamıyordum.Aramızda bir etkileşim olacağı için değil olamayacağı için.Çünkü bu dans benim Davy'e olan sevgimi değiştirmeyecekti.Azaltmayacaktı.Ona olan sevgimi Davy'nin yaptığı şeyler değiştirebilirdi ancak, o kızla olan dansı azaltabilirdi.Dansımızın sonlarına doğru tıpkı filmlerdeki gibi salonun ortasında sadece biz kalmıştık.Bu da Davy'nin bizi fark etmesine neden olmuştu.Şarkı bittikten sonra yanımızdan yavaşça o kızla beraber geçerken Davy kıza:

-Tatlım , hadi burası oldukça kalabalık daha sakin bir yere geçelim.dedi.O kadar açık ve kaba bir cümleydi ki bu tamamen benim duymam için kurulmuştu.Baloya gelmeme ,Jack'le gelmeme,onunla dans etmeme çok kızmıştı anlaşılan.

Bu sırada oldukça duygusal bir şarkı çalmaya başlamıştı.Ben de Jack'i öylece bırakıp gitmek istemediğim için dansa devam ettim.Benim sırtım kapıya dönük olduğu için ona sordum biraz zor konuşuyordum ve yutkunduktan sonra kendimi toparlayıp:

-Gerçekten,ıhmm,gerçekten de gidiyorlar mı?

-Evet,gidiyorlar.

-Hmmm.Sesimin tonu değişmişti.

-Biliyor musun,bir an peşlerinden gideceksin sandım.

-Olur mu canım sana ayıp etmiş olurdum.

-Hayır.Olmazdın.

-???

-Kendine ayıp etmiş olurdun,beni değil kendini küçük düşürmüş olurdun.derken gayet ciddiydi.Ve haklıydı ben bu kadar basit biri değildim ve olmayacaktım da.

 

25.BÖLÜM

Davy'le birkaç gündür hiç konuşmadık.Yani balodan sonra hiç konuşmadık.Bugün tiyatro salonunda provamız var.Konuşmasak bile birbirimizi görmek zorundayız.Gelirse tabii.Ayrıca bugün yeni gruplar ve grup elemanları,partnerler belli olacak.Yeterince gergin olduğum için diğer grup arkadaşlarımın kim olacağı konusuna pek endişelenemiyorum.İnanın Susane bile olsa umurumda değil.

Tiyatro salonunun kapısından içeriye giriyorum.Hemen hemen herkes gelmiş görünüyor, Davy bile gelmiş.Ama ortamda gergin bir hava var.Özellikle Davy ve Susane oldukça sinirli,Jack ise onların bu durumlarından dolayı endişeli görünüyor.

Yanlarına gidiyorum,partner seçmenlerinden bir hoca:

-Hah, Dream biz de seni bekliyorduk.

-??

-Dün gece Jack'le yaptığınız dansa hayran kaldık bu yüzden ikinci grup eşleşmendeki partnerin Jack olacak.dedi gülümseyerek.Hatta şarkımızı bile seçmişler.Ve grup sadece ikimizden oluşuyor,   yani bizler başrolüz.Seçtikleri şarkı ise iki aşığın hikayesini anlatan  bir hint müzikali.(SEÇİLEN ŞARKI: FANAA'DAN-MERE HAİTİ MEİN)

Şimdi yüzlerdeki gerginlik, endişe ve kızgınlığın nedenini anlıyorum. Aynı ifade benim de yüzümde belirmişti.Bütün bu gerginliğin üstüne hoca hemen provalara başlamamızı istemişti.

 

***

Günün tamamını provalara ayırmıştık.Fazlaca yorulmuştuk,hem fiziksel hem de ruhsal olarak.

Sally'le beraber otobüs durağına doğru yavaş ve bitkin adımlarla yürüyorduk.

Bir ara Jack'le ve Davy'le olan konuyu açmaya çalıştı.Ama sorduğu sorulara cevap alamayınca sustu,yürümeye devam etti.Otobüs durağına vardığımızda şanslıydık ki otobüs çok geçmeden geldi.Otobüste de hemen hemen hiç konu

şmadık.Onun ineceği yer zaten benden önceydi.Beş -on dakika sonra indi.Onun inişiyle beraber derin düşüncelerime geri dalmıştım.

Balo gecesinde olanları düşünüyordum.Jack'i,Davy'i,Davy'nin yanında olan kızı.Eveet, Davy'nin yanında olan kız,nerelerdeydi.Bir hafta boyunca onu hiç görmemiştim.Balo gecesinden sonra onu Davy'nin yanında ne de başka bir yerde görmemiştim.O kıza ne olmuştu?

Bu düşüncelerle evime doğru giden patika yoldan yürüyordum.

Yorgunluğumu atmak için önce soğuk bir duş aldım ve ardından uyumak için hemen yatağıma sokuldum.Çok geçtiğini sanmıyorum.Kapının hızla vurulduğunu duydum.Yataktan sıçrayışla kalktım.Hızlı adımlarla merdivenlerden indim ve kapıyı açtım.

Gelen Sally 'di.Yüzünde çok korkmuş ve endişelenmiş telaşlı bir ifade vardı.Onu böyle görünce ben de telaşa kapıldım:

-Ne oldu?

Telaşla içeri girdi.Salona doğru yürüdü.Televizyonun kumandasını arıyordu.Sehpanın üstündeki kumandayı kaptığı gibi televizyonu açtı ve o korkunç haberi gösterdi.

O kız kasabanın tenha yerlerinde bir çöp konteynırının içinde ölü olarak bulunmuştu.

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum.Allah'ım bu nasıl olurdu? Haber gösterilirken altyazı olarak da bir hafta önceden kızın kayıp olduğu ihbarı yapılmış.

Haberle yıkılmıştım.Bu nasıl olurdu?O kız en son Davy'le beraber görülmüştü ki ihbara göre de öyleydi.En son Davy'leydi.Kendimi daha fazla tutamamış vestiyerden ceketimi alıp Davy'nin evine gidecektim.Tabi salonumda oturan Sally de benimle gelecekti.

-Dream nereye gidiyorsun?

-Bunun sorumlusuna hesap sormaya.

-Ne ,nasıl? Bunu yapanın kim olduğunu biliyor  musun ki ?

-Kuvvetli bir tahminim var ama ..

Şimdi aynı yumruklarla ben Davy'nin kapısını

çalıyordum.Kapıyı açtı, yüzünde bu hiddetin nedenini anlayamayan bir ifade vardı.Anlaşılan daha  haberi görmemişti.Kapıdan hızla içeriye girdim.Televizyondaki haberi gösterdim.Biraz şaşırmış gibi davrandı ama aslında bunu daha önceden bildiği için ona pek sürpriz olmamıştı.

-Bu senin hatan bunu biliyorsun .

-Sen neyden bahsediyorsun.dedi gözüyle sally'i işaret ederek.

Sally'nin yanında ona bunları açıkça soramayacağımı düşünüyordu.Ama yanılıyordu.Sally:

-Neler oluyor burada?Biri bana da anlatabilir mi?

-Tabi .dedim Sally'e döndüm:

-Sally bu anlatacaklarım sana deli saçması gibi gelebilir ama gerçekte yaşananlar tam olarak böyle.Jack kuş adam ,Davy onun yaveri ve Jack'in türünün devamı için ona eş arıyorlar.

-????Bu dediğin şeyler doğru olsa bile ölen kızla tüm bunların ne alakası var?

-Seçtiği kız gerçekten kaderindeki kız değilse o kız ölüyor.dedim.

Sally gülmeye başladı:

-Kusura bakma Dream ,sanırım sinirlerim bozuldu.

-Bana inanmıyor musun? Davy'e sor.Sally Davy'e döndü.

Davy kollarını birbirine bağlamış.'Deli saçması şeyler bunlar' diyen bir anlamda kaşlarını kaldırdı.

-Dream son zamanlarda çok yoruldun ve Davy'nin o kızla partiye gelmiş olması seni baya yıpratmış olmalı.dedi.Bana inanmadığı çok belliydi.

Sinirli ve telaşlı bir halde elimi başıma koymuş salonun ortasında dolanıyordum.Bu duruma daha fazla dayanamayan Sally:

-Ben gideyim en iyisi bunu kendi aranızda halledin.

-Hayır Sally ,yalnız gitmiyorsun ben de seninle geliyorum.

-Dream bunun çok iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.Sen burada Davy'le kal ve aranızdaki şey neyse onu konuşup halledin.Beni de lütfen bu işe karıştırma.

Sesinin tonu değişmişti,sanırım korkmuştu ve başının belaya girmesini istemiyordu.Haksız da sayılmazdı.Bu yüzden yalnız gitmesine izin verdim.

Sally'nin gittiğinden emin olduktan sonra Davy:

-Ne yaptığını sanıyorsun sen,aklını mı kaçırdın?

-Hayır tam aksine aklım başıma yeni geldi.Olanları artık birilerine anlatmamız gerekiyor.

-Dream bunları kimseye anlatamazsın yoksa başımız belaya girer.

-Başımız ya tabi başınız, hep kendinizi düşünün siz Jack'le .Ya diğer insanlar,kurban verilen o kadar kız ne olacak?!Davy onlar ölüyor ve onları siz öldürüyorsunuz farkında mısın bilmiyorum ama.

-Benim değil ,Jack'in yüzünden .

-O kızları sen getiriyorsun ona ,yardım ediyorsun.Sen de onun kadar suçlusun.

-Dream anlamıyorsun.Bunu yapmak zorundayım.

-Neden?

-Seni,kendimi korumak için başkalarını kurban vermek zorundayım.

-Davy ,lütfen bunun başka bir yolu olmalı.İnsanların gözümün önünde, neden öldüklerini bilerek susamam.Suçlusu kim olursa olsun, sen Jack ya da bir başkası.Bunu sen durduramıyorsan ben durdurmanın yolunu bulurum.

                                                                                                 26.BÖLÜM
Bu gün ki provalarda gözetmenlik yapacak hoca hastalandığı için prova iptal edildi.İyi ki de iptal edildi.Dünkü öğrendiklerimden sonra Jack’in yüzüne nasıl bakardım bilemiyorum.Kendimi nasıl tutardım onun yüzüne tükürmemek için.
Bu bilgiyi öğrendikten sonra Jack’le karşılaşmamak için aceleyle tiyatro salonundan çıkıyorum.Çıkarken Sally’e bakınıyorum ama salonda göremiyorum çoktan çıkmış olmalı diye düşünüyorum.
Nihayet koridora çıkabiliyorum.Etrafı da kolaçan etmeden geçmiyorum diğer koridora.Ve son koridora dönüşte ‘küt’ diye birine çarpıyorum.
Elinde kolası olan bir çocuğa.Dikkatsizliğimin sonucu tekrar başa sarıyorum.Üzerimi temizlemek için lavaboya gidiyorum.
İçeri girdiğimdeyse bomboş gördüğüm lavabo karşısında rahatlıyorum.Derin bir ohh çekiyorum bu rezilliği kimse görmeyeceği için .Tam musluğu açacağım sırada tuvaletlerin birinden konuşma sesleri duyuyorum.Bu Sally’nin sesine benziyor.Konuştukları tuhafıma gittiği için dinlemeye koyuluyorum.
-Gittikçe tehlikeli olmaya başladı bu iş,Mrs. Lightman.
-Bakın anlamıyorsunuz,kız türü tehlikeye atıyor.Bana bunları anlatabiliyorsa diğer insanlara da anlatabilir.
-Bu tehlikeyi ortadan kaldırmalıyız.
Konuşmayı kesti,karşı tarafı dinliyordu.Karşı tarafın dediklerini onayladıktan sonra:
-Peki efendim,sizi yarın bekliyorum.
Konuşmanın bittiğini anlamıştım Sally kapının kilidini açıyordu.Ona görünmemek için hızlıca lavabodan çıktım.Köşe duvarının arkasına saklandım.Çıkmasını bekledim.Çıktığını görünce tekrar lavaboya girdim ve duyduklarımın şaşkınlığıyla üzerimi temizlemeye koyuldum.
Çevremdeki insanların hepsi beni kandırıyordu.O gün Sally’nin yüz ifadesini hatırlıyorum da nasıl da korkmuştu.Meğer bu korkusunun sebebi benim aklımı kaçırmış olduğumu düşünmesi değil de türün tehlikeye gireceğini düşünmesiymiş.Herkes kendini korumak için başkalarını tehlikeye atıyor ve bunun başlıca sorumlusu Jack o olmasa insanlar bu kadar korkmazlardı.Kimseyi de tehlikeye atmazlardı.Sally’nin konuştuğu her kimse ya da kimler onları bulacağım ve bu işe artık son vereceğim.
Kapı şiddetli bir şekilde vuruyordu.Diğer seferlerden farklı bu sefer gecenin bir vakti kim olabilir diye düşünmemiştim.Çünkü kapıdakinin kim olduğu hakkında bir fikrim vardı:Jack
Kapıdan gelme sebebi kendini göstermek ve yeterince sinirli olduğunu anlatmak içindir.diye düşünüyordum ki haklıydım.Hesap sormak için kapıma dikilen Jack’ti.
Kapıyı açtıktan sonra umursamaz bir tavırla salona doğru yürüdüm.O da arkamdan geldi, bu hareketle  iyice sinirlenmiş görünüyordu:
-Sen ne halt ettiğini sanıyorsun ha?!
Kollarımı birbirine bağladım.Ayağımın birini yere ritmik bir şekilde vurarak onun konuşmaya devam etmesini bekledim.
-Sana bu yetkiyi kim verdi sen kendini ne sanıyorsun,Sally’e olanları nasıl anlatırsın?Sana inanamıyorum.
-Ben de inanamıyorum.Gencecik kızları ölüme gönderdiğinize evet buna gerçekten inanamam.
-Dream, ciddi ol.Bunun yüzünde-
-Ne!Bunun yüzünden benim de mi başım belaya girer.Artık umurumda olduğunu mu sanıyorsun?Ve inan bana bunu durduracağım.Neye mal olursa olsun.Ve inan bana bunu bütün ciddiyetimle söylüyorum.
***
Jack gittikten sonra Sally’nin konuşmasını düşündüm.En ufak bir ayrıntı işime yarardı.Kadın yarın gelecekti.Onunla Sally’den önce görüşmem lazımdı.
Bu yüzden sabah ilk işim Sally’i görmeye gitmek oldu.Okula gitmedim çünkü okula gelmeme riskini göze alamazdım.Kapıyı açtığında beni gördüğüne çok şaşırmıştı.Bu iyiye işaretti , benden şüphelenmediğini gösterirdi.
-Dream ,senin burada ne işin var?
-Habersiz geldim kusura bakma ama dün seni göremeyince iyi misin diye merak ettim.
-İyiyim teşekkürler buraya kadar zahmet etmişsin.
-Buraya kadar zahmet ettiğime göre beni içeri alırsın herhalde.
-A, evet ,tabi geçsene.
-Bugün okula gidecek miydin?
-Aslına bakarsan kendimi biraz yorgun hissediyorum bu yüzden gitmeyecektim.
-Hmm ,anladım.Gözüm telefonunu arıyordu.Konuştuğu kadının numarasını oradan bulabilirdim ancak.Telefonu kanepenin yanındaki sehpada görür görmez:
-Sally rica etsem bana bir bardak su getirebilir misin?
-Tabi.dedi.Arkasını döndü mutfağa doğru gittiği sırada ben de hemen koltuğun yanındaki telefonu elime aldım:
-Su soğuk olmasın ama, biliyorsun müzikaller var .dedim.Buzdolabının açılıp kapanma sesini duyduğum için suyu değiştirmesi gerekecekti.Ki bu da bana zaman kazandıracaktı.
-Peki.Seni biraz bekleteceğim o zaman .dedi.Ve bu benim tam da istediğim şeydi.
-Hiç sorun değil.
Numarayı bulmuştum.Bu kadar hızlı bulmamın sebebi normal cep numarası olmamasıydı.Şirkete ait bir numara gibi duruyordu.Üstelik en son bu numara aranmıştı.Numarayı kaydettikten sonra hemen ayağa kalktım tam o sırada Sally suyu getirmişti.
-Gidiyor musun?
-Evet.
-Bu kadar çabuk mu?
-Mmm.Evet , sen de yorgunsun zaten daha fazla rahatsız etmeyeyim.
-Peki ya su,içmeyecek misin?
Suyu bir yudumda hızlıca içiverdim:
-İçtim işte ,teşekkürler,görüşürüz.dedim.Ve hızla oradan uzaklaştım.
-Görüşür-.
                                                                                                    27.BÖLÜM
Kafelerden birine oturmuştum.Telefon önümde ,masada duruyordu.Hala aramamıştım o numarayı.Kararsızdım ve sanırım biraz da korkuyordum.Ama bu korkudan daha büyük bir korku vardı içimde.Daha fazla insanın ölmesi .İşte bundan daha çok korkuyordum.
Bu yüzden hızla masanın üzerindeki telefonu aldım ve o numarayı aradım.
Telefonu açan bir kadındı.O gün Sally’le konuşan kadın olmalıydı bu kadın.Önce biraz konuşamadım.Sonra :
-Merhaba ,iyi günler .Mrs.Lightman’la mı görüşüyorum?
-Evet, benim siz kimsiniz?
-Ben Sally’nin vasıtasıyla size ulaştım ve sizinle şu malum konu hakkında konuşmak istiyorum.
-Pardon,anlayamadım ve Sally ‘i de tanımıyorum.
-Mrs.Lightman, lütfen bana oynamayı kesin.Her şeyi biliyorum.
-Siz kimsiniz, bayan?
-Ben sizin şu an ki en büyük sorununuz ve bu yüzden öldürmeyi düşündüğünüz kızım.
-Pardon, bu sefer gerçekten anlamadım.Malum konu doğru ama bizim öldürmek istediğimiz kişi siz değilsiniz.Bayan Edify.Dream Edify ‘dı değil mi?
-Evet, adımı- Sally söylemiş olmalı.
-Aslında sizinle görüşmek benim için de iyi olacak, lütfen zamanı ve yeri söyleyin.
-Siz kasabada mısınız?
-Evet ,geleceğimi biliyor olmalısınız.
-Biliyordum fakat bu kadar hızlı olabileceğinizi tahmin edememiştim.O zaman iki saat sonra Town Cafe’de buluşalım.Uygun mudur?
-İki saat sonra görüşmek üzere Bayan Edify.
***
İki saati geçmişti.Gelmeyeceğini düşünüyordum ,yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştım ki saçı topuz yapılmış takım elbiseli bir kadın bana doğru geliyordu.Onun olduğunu anladığım için yerime oturdum ve eşyalarımı bıraktım.O da geldi ,masaya oturdu.
-Merhaba.
-Merhaba ,gelmeyeceğinizi düşünmeye başlamıştım.
-Fark ettim,toparlanıyordunuz galiba,dedi üst üste yığılmış eşyaları başıyla göstererek.
-Evet , telefonda konuşurken nedense çok dakik biri olduğunuz hissine kapıldım da.Geç gelebileceğinize pek ihtimal vermiyordum.
-Anlıyorum.Neyse gelelim esas konuya.Beni buraya tam olarak ne için çağırdınız.
-Aslında bunu anlatmadan önce size birkaç sorum olacak.
-Tabi,yalnız sizden biraz acele etmenizi istesem çok yoğunumda.
-İnanın buna değecek,Mrs.Lightman.İlk olarak öldürtmek istediğiniz kişinin ben olmadığımı söylediniz,ben değilsem kim peki?
-Doğru,siz değilsiniz.Ses tonunu biraz daha alçalttı ve masanın bana olan tarafına doğru yavaşça eğildi.
-Bakın,bunlar çok gizli şeyler .Size her şeyi anlatamam ama madem sordunuz önce şirketimizden bahsedeyim.Biz genetik araştırmalar yapan legal bir şirketiz .Devletin yaptığımız çalışmalardan haberi var.
-Yani sizi devletle ilgili bir kuruma şikayet etsem hiçbir faydası olmaz öyle mi?
-Aynen öyle.İkinci olarak da öldürtmek istediğimiz değil, buna mecbur kaldığımız kişi insanların hayatını tehlikeye atıyor.Ayrıca sanıyorum ve öyle olduğuna kuvvetli bir ihtimal veriyorum ki bu adam sadece bizim ortadan kaldırmak istediğimiz biri değil.Dedi genişçe arkaya yaslanırken.Artık savunmayı bırakmış saldırıya geçmişti.Benden bahsediyordu.Benim olanları Sally’e anlatmamla buraya gelmişlerdi.
-Haklısınız , o tehlikeli birisi ama yine de kimse ölümü bir başkasının elinden hak etmez.Buna siz karar veremezsiniz.Bu yüzden size yardımcı olamayacağım.
-Dream seni anlıyorum ,bizler doktoruz katil değil.Aslında bakarsan ortada öldürmek falan yok sadece arkadaşının güçlerini elinden alacağız.
-Sally telefonda hiç de öyle konuşmuyordu.
-Sally bu işe kendini fazla kaptırdı zaten ona bu iş için pek güvenmiyorum.Ayrıca yeterli değil.Jack’i bize getirebilecek kadar ona yakın da değil.
-Yani Jack’e hiçbir zarar gelmeyecek.
-Bak Dream bu çocuk oyuncağı değil elbette  riskleri var ama  sana şunun sözünü verebilirim ki fiziksel olarak en az zararla onu kurtarmaya çalışacağız.Güçlerini kaybettikten sonraki ruh hali için garanti veremem.
-Pekala,anladım.Şimdi tam olarak ne yapmam gerekiyor.
-Ona fazlaca güven vermeni istiyorum.Çünkü bir soğukluk ya da tedirginlik olursa bunu hissedecektir.Daha sonra da hazır olduğunda onu söylediğimiz yere getireceksin.Tabi bunu olabildiği kadar hızlı yapmalısın.
-Tamam,kısa zamanda görüşeceğiz demektir o zaman.Derken eşyalarımı aldım ve:
-Size iyi günler Mrs.Lightman.
-Sana da Dream ,sana da. Yüzündeki gülüş onun ,beni rahatsız edici derecede memnun olduğunu gösteriyordu.
Kafeden çıktım ,otobüs durağına giderken konuştuklarımızı ve onun Sally’le konuştuklarını düşünüyordum.Net olan tek bir şey vardı :Tutarsızlık.
Kadının bana bir yerlerde yalan söylediği belliydi.Ama nerede.Sally’nin bu konuda yetersiz olduğunu düşünüyorken gayet samimiydi çünkü yüzünde küçümseyici bir ifade vardı.Diğer yandan kadın bütün konuşması boyunca rahat ve samimi görünmüştü ki o zaman mükemmel bir yalancıydı.
Normal insanlar bile günlük hayatta on dakikada en az üç kere yalan söylüyorsa bu kadında daha fazlası olmalıydı.
                                                                                                28.BÖLÜM
Jack’e bir şans daha vereceğim .Bu işi onun sonlandırması için onun buralardan gitmesini isteyeceğim.Umarım kabul eder çünkü kabul etmezse Mrs.Lightman’ın teklifini kabul etmek zorunda kalacağım ki o kadına yeterince güvenmiyorum.
Provalardan sonra onunla yalnız konuşacağım.Ne Davy ne de Sally’nin bunlardan haberi olmayacak.Konuşmamda ikna edici olmam ve samimiyetimi belli etmem için provalarda ona sıcak, içten davranmam gerekiyor.O yüzden tiyatro salonuna girerken yüzümdeki endişeli ifadeyi kaldırıyorum.Ve Davy’i rahatsız ,Sally’i de huzursuz eden bir gülümsemeyle yanlarına gidiyorum.
Hocamız geldiğinde biraz telaşlı ve bir şeyler unutmuş gibi görünüyor.Ve tahminim doğru çıkıyor:
-Çocuklar dün provalar iptal olduğu için size söyleyemedim, ondan önceki gün ise söylemeyi unuttum.Küçük bir problemimiz var.
-Nedir? Derken kollarını bağlıyor Jack ve biraz da merakla soruyor.
-Aslında sizinle ilgili değil.
Diğer cümleyi kurmadan kapıdan içeri Susanne giriyor.
-Haahh! Susanne da geldi.Sorun şu ki diğer ikinci grubu açıklamayı unutmuşum.Davy ve Susanne. Diğer grubun başında onlar olacak.Davy ve Susanne’a dönerek:
-Kusura bakmayın çocuklar size önceden haber vermeliydim çalışmak için en azından fazladan iki gününüz olurdu.
Susanne’ın keyfine diyecek yoktu.Salına salına sahnede duran Davy’nin yanına çıktı ve koluna girdi:
-Merak etmeyin hocam, onunla mükemmel bir ikili olacağız ve sıkı çalışacağız.
-Tamam ,peki o zaman hadi çalışmaya başlayın.
Şaşkınlıklar üst üste geldiğinden herkes kafasını dağıtmak için bir an önce işe koyulmuştu.Bense şu anki önceliğim farklı olduğundan pek önemsememiştim.Nasıl olsa Jack gidince Davy’le barışacaktık.Ama önce Jack’i ikna etmem gerekiyordu.O yüzden içimden aynı şeyleri tekrarlıyordum:Unutma sıcak ve içten.
Davy ve Susanne ‘ın biraz hazırlanması için hoca önce bizi izlemek istemişti.Ama biz de en az onlar kadar provasızdık.Karşılıklı yerlerimizi almıştık.Bu sefer ikimizde ne yapacağımızı bilmiyorduk .Hoca:
-Çocuklar sizden bir ricam olacak okulun balosunun olduğu gün yaptığınız dansı bir daha yapar mısınız?
İkimizin de yüzünde bir tebessüm belirmişti.Aynı anda ‘evet’ şeklinde kafamızı salladık ,müzik geldi ve dansa başladık.Bu gün aklımda olan iki kuralımı uygulamaya başladım.Sıcak ve içten olan kurallarım.  Dansın ortalarına doğru salondaki herkesin toplanıp bizi izlediğini fark ettim.Bunların içinde Davy ve Susanne da vardı.Ancak yine de onlarla ilgilenmiyordum ve bu kurallarımdan kaynaklanmıyordu. Danstan kaynaklanıyordu.O kadar güzel dans ediyorduk ki bunu bozmak istemedim,gözlerimi gözlerinden ayırmama rağmen ayaklarımız hiç hata yapmıyordu.Birbirimizle o kadar uyumluyduk ki bu sefer ben bile bu uyuma hayran kalmış ve bozmak istememiştim.Dans bittikten sonra hem Jack’e hem de bana bir özgüven gelmişti.Uyumumuza güveniyorduk.Bu yüzden sıradaki şarkıyı endişeyle değil mutlulukla bekliyorduk.Şarkıyı söylerken aynı zamanda dans etmemiz gerekiyordu.(Söyledikleri şarkı-Say Something)
***
-Dream! Arkamdan sesleniyordu.İlkinde duymamış gibi yaptım ama koşarak bana yetişti ve kolumdan tutarak:
-Yine aynı şey oldu.
-Ne oldu?
-Balodaki gibi ,şimdi de dans ederken bir ara dalıp gittin.
- Jack neyden bahsediyorsun,hala anlayabilmiş değilim.
-Dans ederken ne oluyor bilmiyorum ama sanki başka bir yerdeymişsin gibi dalıp gidiyorsun.
-Her insan dalıp gidebilir,aklı başka bir yerde de olabilir.Bunlar gayet normal şeyler.
-Aslında demek istediğim bir sorun mu var?Benimle ilgili.
Fırsat bu fırsattı.Demek ki dansta yeterince içtendim.
-Jack ,mmm,aslında evet seninle konuşmak istediğim bir şey var . Derken tam o sırada tiyatro salonun kapısından Davy çıkıyordu.Ben de özellikle onun duymasını istediğim için:
-Yalnız özel ,sadece sana anlatabilirim.
-Peki , o zaman akşam seni alırım evden.
-Akşam olmaz,yani o kadar bekleyemez,iki saat sonra sahilin oradaki bankta bulaşalım.
-Peki, sen nasıl istersen.Görüşürüz.
-Görüşürüz.
İşte olmuştu, onu konuşmaya ikna etmek gitmeye ikna etmek kadar önemliydi.İki saat fazla değildi,Davy’e kavuşmam için hiç de fazla değildi.Üstelik haftalarca benimle konuşmadığına ve Jack’le olan dansımızdan sonra yüzüme tuhaf bir tiksinmeyle baktığından beri iki saat hiç uzun sayılmazdı.
Bankta oturuyordu.Güneşin batışını izliyordu.Söyleyeceklerimi bir çırpıda söylemek ve bundan bir an önce kurtulmak için adımlarımı hızlandırdım.
-Hey,merhaba.
-Selam.
-Vaktinde geldim değil mi?
-Evet ,evet tam vaktinde geldin,otursana.
-Peki.Jack direk konuya gireceğim.Vaktini fazla almayacağım.
-Hmmm.İyice merak ettim şimdi konuyu. Gülüyordu.
-Dalga geçme lütfen ciddi bir konu.
-Pekala ,seni dinliyorum.
Parmaklarımı oynuyordum , nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum, başımı kaldırdım ve birden ağzımdan çıkıverdi:
-Gitmeni istiyorum.İlk cümleyle cesaret gelmişti diğerlerini artık hiç zorlanmadan söyleyiverdim.
-Aslında gitmene ihtiyacım var,Jack.Davy ve benim için.
-Dream,bunu yapma böyle bir şeyi yapmayacağımı biliyorsun.
-Lütfen,lütfen senden rica etmiyorum.
Sinirlerim yeterince kötüydü ki gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı hemen ardında da kelimeler ağzımdan…Elini tuttum:
-Sana yalvarıyorum,Jack .Nefes alamıyorum artık.Davy’nin yokluğu ne kadar zor bilemezsin.Bu kadar yakındayken bana öyle bakması,nefretle.
Ellerini elimden çekti,ayağa kalktı konuşmamızın bu yöne geleceğini hiç beklemiyor gibiydi.
-Aslında biliyorum, çok yakınındayken bile uzaklara dalması kadar can yakıcı bir şey olduğunu biliyorum ama gidemem Dream,üzgünüm.Gidemem.dedi ve hızla uzaklaştı.
-Ben de üzgünüm Jack, seni zorla göndereceğim için üzgünüm.
                                                                                          29.BÖLÜM
-Provalar bu gün akşam bitecek,Mrs.Lightman.
-Karanlık işimize yarar bizi gizler fakat orada başka insanlar da olacak.
-Evet tabi ki ,dans hocamıza Jack’le daha fazla çalışmamıza ihtiyacımız olduğunu fakat Jack’in beni dinlemediğini söyledim.Böylece hocamız daha geç saate kalıp çalışmamızı isteyecek.
-Yani biz geldiğimizde yalnız ikiniz orada olacaksınız.
-Aynen öyle.
-Tamam ,Dream akşam görüşmek üzere o zaman.
-Görüşmek üzere, Mrs.Lightman.
Yaptığım şeyin doğru olduğundan hala emin değildim.Ama Jack’le konuştum ve kendi rızasıyla gitmek istemedi.Şimdi ise sadece onun güçlerini alıp normal biri halinde aramıza salıverecekler. 
Tehlikesiz bir halde,kimseye zararı dokunmayan bir şekilde.İşte bu herkes için gerekli olan, benim de tek emin olduğum şeydi.
***
Akşam oldu,planladığım gibi ikimiz salondan daha geç çıktık.Jack dünkü konuşmadan sonra benimle konuşmak istemiyordu bu çok belliydi.Ama onun dikkatini dağıtmak için onunla konuşmam gerekiyordu.
-Jack!
Durmuyordu,durmaya da niyeti yoktu.Ben de onun bana yaptığı gibi arkasından koşup yetişmek istesem de benden hızlı olduğu için bunu başaramayacağım belliydi o yüzden ben de arkasından bağırdım:
-Özür dilerim.
Duraksadı.Söyleyeceklerimin geri kalanını merak ediyor gibiydi,bana doğru döndü ve yürümeye başladı.
-Dünkü konuşma için özür dilerim.’’Özrüm hoşuna gitmiş görünüyordu.Tam konuşup bir şeyler diyecekti ki gözleri yavaşça kapanmaya ve vücudu yere doğru düşmeye başladı.Beklenen olmuştu.
Mrs. Lightman ve ekibi gelmişti.Biz konuşurken Jack’in sırtına bir sakinleştirici vermişlerdi.Tabi bayağı ağır bir sakinleştirici.Ekipteki adamlar Jack’in yavaşça düşen bedenini kollarından tuttular.Ve siyah arabaya doğru sürüklemeye başladı.Mrs.Lightman oldukça memnundu.Bana yolu gösterdi , ben de onların arabasına doğru yürümeye başladım.
Yol arabayla gittiğimiz halde çok uzun gelmişti.Şehir dışında bir yer olduğu kesindi.Araba giderek yavaşladı ve sonunda durdu.’’Geldik’’ dedi Mrs.Lightman.Arabadan indik.Issız, ormanlık bir yerin ortasında terk edilmiş eski bir bina …
-Burası mı?
-Evet,böyle bir işlemi herkesin ortasında gerçekleştiremezdik değil mi, tatlım.Hem içerisi dışından daha iyi durumda ve gerekli ekipmanlarımız var,merak etme.
-Peki,hadi artık şu işi bir an önce bitirelim.
-Haklısın ,tatlım.Beyler hadi biraz çabuk fazla vaktimiz yok misafirimiz her an uyanabilir.
Jack’i hala kollarından sürüklüyorlardı.Hızlandılar ve birkaç dakika içinde içerideydik.İlk kattaki odalardan birine girdik.İçeride doktor olduğunu düşündüğüm önlüklü bir adam bizi bekliyordu.Adamlara Jack’i sedyeye yatırmalarını söyledi.Ardından da hepimizi dışarı çıkardı.Mrs.Lightman’a birkaç işaret yaptı o da adamlara binanın dışında beklemesini söyledi.Bana da burada beklememi.Ve doktorla beraber karanlığı giderek artan koridorda yürümeye başladılar.
Gerekli konuşmalar yapıldıktan sonra koridorun ucundan sadece doktor görünüyordu.Yalnız yürüyordu.Elinde yapacağı işlem için gerekli malzemelerle geliyordu.Açıkçası biraz da dikkatsiz ve tipinden anladığım üzere özensiz biriydi. 
Ki yalpalayarak yürüyüşü de benim bu tahminime kesinlik kazandırıyordu.Odaya girerken bana bir şeyler söyleyecek mi diye yüzüne baktım ama o hiç umursamadan ,bana çarparak odanın içine girdi.Bu tavrı beni çok rahatsız etse de sesimi çıkaramamıştım.Donup kalmıştım.Olacakları artık daha iyi idrak etmiş ve daha çok endişeye kapılmıştım.
Adam içeri girdi.Kapıyı aralık bıraktı ona olacakları görmem için.Jack’e olacakları.İçi sarı bir sıvıyla olan şırınganın havasını aldı.Daha fazla bakamayacaktım bu olanları daha fazla izleyemeyecektim.
Ve işte oldu.Şırınga sırtına saplanmıştı.Sıvının tamamı enjekte olmuştu.Artık her şey için çok geçti.
Şırıngayı sapladığım doktorun sırtından yavaşça çıkardım.Her şey çok hızlı gelişmişti.Karar vermem , kapıdan hızlıca içeri girip masanın üzerinde bulunan diğer dolu şırıngayı almam ve hiç tereddütsüz doktorun sırtına saplamam.Her şey saniyeler içinde olmuştu.Çıkardığım şırıngayı masanın üzerine bıraktım.Yere yığılan doktoru odada bulunan eski metal dolaba doğru sürüklemeye başladım.Dolabın kapağını açıp doktoru oraya kusursuzca yerleştirdiğimden emin oldum.Kapağı kapattım.Sedyede hala baygın halde yatan Jack’in yanına gittim.Onu uyandırmak için sarsmaya başladım.Koridordan gelen seslerle bu sarsmalar daha şiddetli hale geldi.Bu Mrs.Lightman’ın sesiydi.Giderek yakınlaşan ve netleşen seslerden anladığım ;fazla zamanımın kalmadığıydı.Şimdi tek duam ve umudum onlar gelmeden Jack’in uyanmasıydı.
                                                                                                     30.BÖLÜM
Aralık olan kapıyı kapattım.Ama bu sonucu pek değiştirecek gibi değildi.Sesler artık kapının önünden geliyordu ve Jack hala uyanmamıştı.Kapının kolu oynadı ve kapı açıldı.Mrs.Lightman kapının ucundan kafasını uzattı.Gözleri doktoru arıyordu.Bulamayınca:
-Doktor nerede?
-Bilmiyorum,iğneyi yaptıktan sonra çıktı.Sizi aramaya gitmiştir diye düşünmüştüm ben de.Gelmedi mi yanınıza ?
-Hayır, ben koridordaydım.Gelirken onu görmedim.
-Belki koridorun diğer tarafına doğru gitmiştir.O taraflarda da başka odalar var sanırım.İğneyi ve diğer malzemeleri oradan getirdi çünkü.
-Hay Allah!Başka bir şeye mi ihtiyacı oldu acaba?Sen iğneyi yaptığından eminsin değil mi?
-Evet ,evet gözlerimle gördüm.
-Tamam ben adamları onu araması için göndereceğim.Dedi yanındaki adama işaret etti, o da hızla dışarıdaki arkadaşına haber vermeye gitti.
-Adamlarım binayı arasınlar bakalım,bizim çılgın doktoru bulsunlar.
-Tabi,ben Jack’in uyanmasını bekleyeceğim.İsterseniz siz de gidebilirsiniz.
Yüzünde sinsice bir gülümseme vardı.Artık tamamen kapıdan içeri girmişti,doktorun ortadan kaybolmasına pek şaşırmamıştı:
-Hayır,tatlım.Ben de burada seninle Jack’in uyanmasını bekleyeceğim.
-Peki nasıl isterseniz.
Jack’in uyandığını gördüğünde ne yapacağını hemen hemen tahmin edebiliyordum.Avazı çıktığı kadar bağırıp adamlarını çağıracak ve sonra ikimizi de öldürtecekti.İşte sonumuz böyle olacaktı.
Diğer yandan binanın büyük ve karanlık olması ;doktorunsa kaçığın teki çıkması bize zaman kazandıracaktı.
Üç dakika geçmişti.Gözümü bir an bile Jack’in üzerinden ayırmamıştım.Tabi aynı zamanda Mrs.Lghtman’ın da.Dolabın içindekini görme ihtimaline karşılık.Lightman odada bulunan eski sandalyelerden birine oturmuş bacak bacak üstüne atmış bekliyordu.Ben de bekliyordum.Ama tetikte herhangi bir sorun çıkması anında Lightman’ı etkisiz hale getirecektim.Bunu hemen yapamıyordum.Çünkü Jack’i yanımda sürükleyerek götüremezdim.Daha kapıdan çıkamadan yakalanırdık.O yüzden ona ihtiyacım vardı.Onun uyanmasına.İşte tam bu sıralarda Jack’in parmağının kıpırdamaya başladığını gördüm.Zaman gelmişti.Lightman onun uyandığını görmeden kaçmalıydık diye düşünürken geç kalmıştık.Lightman’ın da gözü Jack’in üzerindeymiş ki uyanmak üzere olduğunu gördü.Beni kenara doğru ittirdi.Sedyeye yaklaştı.Jack gözlerini yavaş yavaş açıyordu. Şaşırmıştı.Bu çok belliydi.Ben de bu şaşkınlığından yararlanıp malzemelerin olduğu metal tepsiyi kafasına geçirdim.Olduğu yere düştü,bayıldı ama bu onu fazla tutmazdı.Acele etmeliydik.
Hemen Jack’in kolundan tuttum ve kolunu boynuma attım.Kendine tam gelmediği için yalnız yürüyemiyordu.Odanın kapısından çıktık.Jack şaşkınlıkla olanları anlamaya çalışıyordu.Ama ne olduğunu sormaya da hali yoktu.Koridoru hızlıca yürüyorduk.Adamlar Lightman’ın yanına doktoru bulamadıklarını söylemeye gelmediklerine göre hala arıyorlardı.Yani çıkış kapısı temizdi.
-Jack ,daha hızlı olmak zorundayız, hadi!Biraz dayan.
Gecenin ıssız karanlığında olmamıza rağmen hiç düşünmeden ormana dalmıştım.Jack yanımda ve hala sendeleyerek  gidiyordu.Yaklaşık on dakika falan ormanda yürüdüğümüzü sanıyorum ki Jack artık beni durdurup sordu:
-Neler oluyor Dream ,neredeyiz biz?
-Jack ,her şeyi anlatacağım ama önce buradan kurtulmamız gerekiyor,lütfen.Kendini toparlayıp bizi buradan çıkarmalısın yoksa ikimizi de öldürecekler.
-Ne!?Dream sen tüm bu şeylerin içine nasıl soktun bizi?
-Jack ,dediğim gibi her şeyi anlatacağım ama ölmezsek.
İyice kendine gelmiş görünüyordu.Yanımdan biraz uzaklaştı.Ağaçların olmadığı düz bir alan arıyor gibiydi.Bulduğunda ise …
Dönüşürken canının ne kadar yandığını anlatan iniltiler duyuldu.Ve tabi sonra o kocaman siyah kanatlar çıktı meydana .Beni yanına çağırdı.Kollarının arasına aldı sıkıca sardı:
-Hazır mısın ?diye sormayacağım.Çünkü hazır olmanı bekleyecek kadar vaktimiz yok.Dedi.
Korktuğumu biliyordu ve bu aslında gerçekten bir ‘Hazır mısın?’ sorusuydu.’Evet’ şeklinde başımı salladıktan sonra artık ayaklarımın altında olan bir yer hissetmiyordum.Çünkü artık ayaklarımın altında olan toprak,çimenler ya da asfalt bir yol değildi.Bütün orman,bütün şehir ve hatta bütün gökyüzü ayaklarımın altındaydı.
***
Şehir gece bile ne kadar aydınlık görünüyor yukarıdan bakınca diye düşünmüştüm.Kasabaya varmak üzere olduğumuzu düşündüğüm çok zaman yanıldığımı fark ettim.Jack ya sakinleştiricinin etkisinden yolları karıştırmış olacak ya da benim uçmaktan zevk aldığımı düşünüyor olacak ki eve gitmemiz gereken süreden daha uzun bir zaman sonra varmıştık.
Davy’nin bu olanların hiçbirinden haberi yoktu. Ama Jack’i buna inandırmak zor oldu.Tabi ki gidip Davy’le yüzleşti.Onun ne kadar şaşkın ,endişeli ve Jack’e bir şey olmasından korktuğu anlaşılınca inandı.Artık asıl sorun onların arkadaşlığı değildi.Bu olay ikisini bir araya getirmişti.Eskisi gibi aynı saftaydılar bana karşı.İkisi de bana inanılmaz kızgındı ve beni görmek istemiyorlardı.
Neden yaptığımı,nasıl yaptığımı sormamışlar mıydı?Elbette,elbette sordular.Neden yaptığımı açıkça belli etmiştim.Nasıl yaptığıma gelince Sally’nin bir hain olduğunu onlara söylememiştim.Ayrıca Lightman’ı ve şirketini de.Ortalığı kendi başıma nasıl kirlettiysem öyle de toparlamaya kararlıydım.
Aslında sordukları en önemli sorulardan biri‘ benim de gelecek sorunlarımdan biri gibi görünen şey’  de neden vazgeçtiğimdi.Neden durduğum, elimde ondan kurtulabilecek şans varken bu şansı neden değerlendirmediğim.Davy’le mutlu aşkı yaşama şansını neden teptiğim.
İşte benim için de asıl soru buydu.Cevabını yıllar önceden ki gibi bildiğim bu soruyu, kendime bile sormaktan korkuyordum.Yine aynı şey oluyordu.Ve ben, her zaman ki gibi kendi yalnızlığımda baş edecektim, bununla.Tıpkı diğerleri gibi.Acılarım,kayıplarım,göz yaşlarım,sevmeye bile korktuğum insanlara olan özlemlerimle baş ettiğim gibi.Tek fark , artık korkmuyordum.Sadece Davy’i kaybettiğim için içim kavruluyordu.Nefeslerim derinleşiyor  hatta bazen nefes almayı unuttuğumu bile fark ediyordum.
Şimdi kendi evimin salonundaki kanepeye yarı oturmuş yarı uzanmış vaziyette bu olanları düşünüyordum.Ve içinde Davy’le benim çok mutlu olduğumuz bir rüya görmeyi diliyordum.
(Çalan şarkı:The National –Hard to Find)
 
                                                                                                  31.BÖLÜM
Yine,yeni bir gün.Ve yapılması gereken yeni işlerim var.Zaten ne zaman biteceklerini Allah bilir.Belki de hiç bitmeyecektir.
Üstelik başladığım noktaya geri döndüm.Sadece başımda daha fazla bela var ve ben yine yalnızım.Bu aralar ne kadar sık anar oldum bu kelimeyi biliyorum.Sizin kadar ben de sıkılmaya başladım kendimden.Ve, artık gerçekten nasıl yürüyeceğini bilemiyorum.Daha ne kadar devam edebileceğimi…
Tüm bu olanlara bir an önce son vermem gerekirken araya muhakkak bir şeyler girmeli değil mi?Bu gün şu burs için bahsettikleri büyük büyük jüri geliyor ve biz Jack’le hiç olmadığımız kadar kötüyüz.Müzikalde nasıl davranacaktık?Hiçbir şey olmamış gibi mi?
Hiç de öyle düşünmüyorum. Bunu unutmayacaklar. İkisi de bunu unutmayacak.Üstelik bu bursun onlar için önemli olduğunu sanmıyorum. Adamların derdi başka. Burs da neyin nesi değil mi?
Hala gelmediler zaten gösteriye, çok az zaman kaldı.Kuliste kıyafetlerimi hazırlıyorum ama ikisi de ortalıkta görünmüyor.Jack’i anlıyorum hadi o benim partnerim olacak ,onun için aşırı zor bir durum ama Davy grup arkadaşlarını yarı yolda bırakacak kadar mı kızgın bana.
Kapıdan gösteri için tamamiyle hazır olan Susane  giriyor, telaş ve büyük bir hışımla:
-Heyy!O kahrolası sevgilin nereye kayboldu?Hemen ara şunu gelsin.Gösteriye çok az kaldı ve hoca kızmaya başladı.
-Bilmiyorum.Ayrıca sanırım artık o benim sevgilim değil.
-Bak, küçük kız.Ne olduğunuz beni zerre kadar alakadar etmez ama hemen onu bulmazsan senin çok alakadar olacağın bir konu bulabiliriz.Haa!Ne dersin!?
Susane kararlı görünüyordu.Ne yapabilirdim ki.Davy arasam bile açmazdı telefonumu.
-Tamam ben ona bir şekilde ulaşırım.
-İyi olur.dedi.Ve aynı hışımla bir yandan da elbisesinin orasını burasını düzelterek gitti.Bense bulamayacağımı düşündüğüm birini aramanın anlamsız olduğunu bildiğim için kıyafetlerden giyeceğim olanı aldım ve kabine girdim.Giyeceğim elbise siyah ,üzerinde aynı renk dantel işlemeleri olan etek boyu dizin bir karış altında,kolları ise uzun ,yakasında dekoltesi olmayan tam da benim istediğim gibi bir elbiseydi. Üzerime de mükemmel oturuyordu. Ayakkabımsa yine siyah süit, bağlamalı topuklu bir ayakkabıydı.Kabinden çıktım.Etrafta bana bağırmak için hazır olan bir Susane yoktu.Çünkü gösterideydi.Davy’le beraber.Gösteriler başlamıştı.Jack’i hala göremiyordum belki o da Davy gibi son dakika golü yapmayı planlıyordu.
-Dream?
-Buyurun,hocam.
-Jack nerede?Onu göremedim.
-Yakınlarda olmasını umuyorum.
-Bir an önce gelse iyi olur.dedi.Tiyatro perdesinin arkasından salonda oturan protokolü eliyle işaret ederken.
-Peki, efendim.dedim sanki onu bulabilecekmiş gibi.
***
Zaman ilerliyor,gruplar gösterilerini tek tek bitiriyorlardı.Onlar gösterilerini sergilerken jüri de önündeki kağıtlara notlar alıyor , gösterileri değerlendiriyordu.Derken sunucu diğer performansın anonsunu yaptı:
-Ve şimdi gösterisini sergilemek üzere sahneye Jack Hoummer’ı davet ediyoruz.
Anonsun ardından alkışlar yükseldi. Şaşırmıştım. Sadece Jack mi .Benim adım yoktu.Kendini kurtarmıştı e tabii beni de ortada bırakmıştı.
Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim önce ama sonra kendimi toparladım.Ve hemen kendime bildiğim bir şarkı seçtim.Tek başına nasıl olacaktı bilmiyorum.Benim Jack’inki gibi bir ıslıkla gelecek tayfam yoktu.Ki o bunları daha önceden düşünmüş gibiydi.’Neyse’ dedim kendi kendime şimdi bunların sırası değil.Gidip hemen sunucu kızı buldum benim de ismimi ve şarkının anonsunu biten gösterinin arkasından yapmasını istedim.
Daha sonra da müziği ayarlayan çocuğu bulup ona da şarkımı ayarlattım.Geriye sadece grup kalmıştı.O da zaten bu saatten sonra bulunmayacak bir şeydi.
Telaşlı halimi artık sakinleşen  ve bekleyen tavrım alsa da şarkının bitişini kuliste devriye gezerek bekliyordum.O sırada gösterisi çoktan bitmiş olan Sally ve kız arkadaşları geldi.Kızlar kulisin içine dağıldılar.Sally benim yanıma geldi:
-Neyin var senin ,Jack’le gösterinize ne oldu?
Anlaşılan olan biten hiçbir şeyden haberi yoktu.
-Mm. Bilemiyorum. O biraz dengesiz ,sen de biliyorsun.
-Peki ne olacak şimdi?
-Kendime yeni bir şarkı seçtim,müzik de tamam .Dans figürleri desen ilk elemede beraber olduğumuz grubun dansı.Ama..
-Ama grup yok.
Tam da bu sırada sunucu benim adımı anons etmeye başlamıştı.Ben de aceleyle Sally’nin yandan ayrıldım:
-Bana dua et Sal.
-Ederim.
Sahneye çıkmıştım.Tüm tiyatro salonu doluydu.Ve tabi ki en önde jüriler vardı.Önce onları selamladım.Çok geçmeden arkasından müzik geldi.(Çalan Şarkı:Lorde –Royals)
Şarkının grupla söylenmesi gereken sırada sahnenin arka tarafında da ışıklar yanmıştı.Arkamda benimle dans eden bir grup vardı.Sally bir şekilde kızları ikna etmişti ve günü kurtarmıştı.En azından ben öyle sanıyordum.
Gösteriler bittikten kısa bir süre sonra kazananı açıklayacaklarını bildirmişlerdi.Artık hepimiz sonuçları heyecanla bekliyorduk kuliste. 
Burs  vermeye gelen bildiğim kadarıyla iki şirket vardı.Bunlar da zaten bilinen müzik şirketlerinden ikisiydi. Tabi ki her şirket kendi için sadece bir grup seçecekti.Geriye kalan dört gruba teşekkürlerini sunacak ve bir daha onların suratlarına bile bakmayacaklardı.
Sonunda beklediğimiz an gelmişti.Sevgili hocamız kulise gelmiş, sonuçları açıklamak için bizim sessiz olmamızı bekliyordu.Gürültü bitince kazanan iki kişiyi yani grup kaptanlarını açıkladı.Biri Sally’nin grubuydu.Diğeri ise tam bir can sıkıntısı sebebi olan Susane’ın,Davy’le olan galibiyetiydi.Sonuçlar belli olduktan sonra herkes dağılma havasına gitmişti ki hoca bir grup için istisna yapıldığını söylemişti.Bu grup...
Kazanamamıştım.Ama Jack  kazanmıştı..Tuhaftı kendimi fazla üzgün hissetmiyordum.Tam aksine bu yenilgi beni daha da kendime getirmişti.Normal bir insan olduğumu hatırlatmıştı.
Ayrıca düşünmem gerekecek olan ekstra bir sorunu da hiç var etmemiş oldu.Bu müzikal işleriyle daha fazla uğraşsaydım Mrs.Lightman’a  nasıl dur derdim.Onu engellemenin planlarını nasıl yapardım.Aslında şu an için pek de bir  planım var sayılmazdı ama yapacaklarımı biliyordum.Önce onu arayacak ve geçen buluştuğumuz kafeye çağıracaktım.Şüphesiz son görüşmemizden sonra onun da bu buluşmayı istediğinden eminim.Görüştüğümüzdeyse onun bana yalan söylediğini anladığımı ve Jack’i bu yüzden kaçırdığımı söyleyecektim.Tabi ki görüşmeye yalnız gelmeyecekti zaten ben de bu yüzden insanlarla dolu bir seçecektim.Yanındaki o siyah adamlar bana fazla yaklaşamasın diye.
Üzerimi değiştirdim.Kabinden çıktım.Kulis tamamen boştu ,koridora açılan kapı açıktı.Kapıdan gördüğüm kadarıyla koridor da epey sakindi.Hatta kimse yoktu.Ben de fazla kalmak niyetinde değildim.Arkamı döndüm kıyafetimi çantanın içine koyuyordum.Kapı hızla çarptı.Kuliste olmayan pencerenin açık kalıp rüzgarla kapının kapanacağı olasılığı … Yoktu.
İçeride kimin girdiğini görmem çok zaman almadı.Gelen Mrs.Lightman ‘dı.Anlaşılan o da benimle görüşmeyi çok istiyordu ki deşifre olmayı göze almış, okula kadar gelmişti:
-Selam,tatlım.Nasılsın görüşmeyeli.Uzun zaman oldu ya da bana öyle geldi.Umarım bu zaman içerisinde başkalarının kafasına metal tepsi patlatmamışsındır.
                                                                                                      32.BÖLÜM
-Hayır, bu zaman içerisinde sizin gibi biriyle karşılaşmadığım için kimsenin kafasına metal tepsi patlatmadım.
-Dream ,yapma bunu.Oraya kendi isteğinle geldin ,Jack'i de kendi isteğinle getirdin.Beni sen buldun.
-Doğru, tüm bu hataların yanında size güvendim.Söylediklerinize inandım.Bunların hepsini ben yaptım.Ama sonunda birkaç doğru da yaptım ,yalanınızı anlayıp Jack'i oradan götürdüm.Kafanıza o tepsiyi indirdim belki ama pişman değilim.
Söylediklerim Mrs.Lightman'ı fazlaca rahatsız etmişti.İyice yaklaştı eliyle kolumu sıktı.Niyeti belliydi tehditlerini savuracaktı açıkça.Ama bana dokunduğunda gördüklerimle tehditlerine verecek bir cevabım vardı artık.
-Bana bak Dream, Jack'i bize getireceksin ve yarım kalan işi bitireceksin.dedi.Kolumu bıraktı ,arkasını döndü ,kapalı kapıyı açmak için kapıya yöneldi.Kapının koluna uzandı.
-Oğlundu, değil mi?
Olduğu yerde kaldı.Kapıyı açmak için uzanan elini geri çekti.Bana doğru döndü.Şaşırmıştı.'nereden biliyorsun?' gibi bir bakış attı.
-Onlardan biriydi ve bu işin sonunda öldü değil mi?
-Sen bunları nereden biliyorsun?
Suratının aldığı ifade şaşkınlıktan daha çok hüzüne dönüşmüştü.
-Benim suçumdu.
-Onun ölümü senin suçun değildi.Yapabileceğin bir şey yoktu.Onu bulduklarında çok geç olmuştu bunu sen de biliyorsun.
 -Seyirci kaldım o zamanlar.Bir şey gelmedi elimden.Gözümün önünde eridi yavrum.
Gözleri dolmuştu.Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.Onun anne yanını.Odadaki sandalyelerden birine çökmüştü.Elleri birbirine yakındı ve konuşurken tırnaklarıyla oynuyordu.Artık tamamen teslim olmuş görünüyordu.
Şimdi onun vicdanına oynamanın tam zamanıydı.
-Jack'in de sonunun onun gibi olmasını istemeyiz.Oğluna yardım edemedin belki ama Jack'e yardım edebilirsin.Buna seyirci kalmayabilirsin.Lütfen.
-Haklısın.Şirket o zamanlar benim değildi.Ama artık tüm kararlar benim elimde.Buna dur demek benim elimde.
Kendini toparlamıştı,ayağa kalktı.Üzerindeki takım elbisesini çekiştirerek düzeltti.
-Sizi rahat bırakacağım, ama oğlumu nereden bildiğini hala söylemedin.
-Aslında bilmiyordum.Sadece tahmin ettim.Bu kadar acımasız olmanın bir nedeni olmalıydı.Canını yakan bir şeyler ya da birileri olmalıydı.Kendimden biliyorum.Zaten bu yüzden Jack'i size getirdim canımı yakan o olduğu için ,en azından ben öyle sandığım için.
-Pekala,öyle olsun.Görüşürüz.
-Umarım bir daha buna gerek kalmaz.
Kapıyı kapattı.Gittiğinden iyice emin olmak için bekledim,bekledim.Beklerken ona iyi ki gerçekleri söylemediğimi düşündüm.Gerçekler benim için hiç de iyi olmaya bilirdi çünkü.
Zaten nasıl anlatacaktım ki.Ben insanlara dokunduğum bazı zamanlar onların geçmişlerini görüyorum.Senin oğlunu da orada gördüm.Senin geçmişinde mi diyecektim.
Ya Davy'e, Jack'e ne diyecektim.Doktor bana çarptığında daha öncekilere ne yaptığını gördüğümü mü,onların öldüklerini gördüğümü.
Aslında bir an için buna izin verecektim.Jack'in ölmesine.Ama Jack'in saf ve masum bir kalbi olduğuna inanmasaydım.Balo günü dans ederken onun ensesinden tuttuğum zaman bizi gördüm.Yıllar önceki halimizi gördüm.Çocukluğumuzu. Biribirimize karşı nasıl sevecen olduğumuzu,benimle alay eden çocuklara nasıl karşı gelip beni nasıl koruduğunu hatırlamasaydım belki ölmesine göz yumacaktım.Bilemiyorum.Ama tek bildiğim ölüme çok yakın olduğumuzdu.
Bu gün eve pek de erken gitmeyecektim.Kabine girdim tekrar üzerimi değiştirdim.Sahne kıyafetlerimi giydim.Aklımda ne vardı bilmiyorum ,belki kutlamalar için Sallylere katılabilirdim.Ya da Davy'i bulup ona her şeyi anlatabilirdim.Buna yolda karar verecektim.
Okuldan çıktım.Seçmeleri kazanamama rağmen şu an bir karaoke bara gidip delice şarkı söylemek istiyordum.İlk defa kendimi bu kadar rahat ve zincirsiz hissediyordum.
Ta ki o arkamdan yaklaşıp kolumu çekene kadar.
-Hey, selam ,nasılsın?
Şaşırmıştım,kaç gündür benimle konuşmayan adam gecenin bir vakti,yolun ortasında tutmuş kolumdan bana 'nasılsın?' diye soruyor.Üstelik olanlardan sonra beni hiç dinlemedi.
-İyiyim ,sanırım.Sen nasılsın görüşmeyeli?Yani konuşmayalı.
-Mmm.Sanırım bana kızgınsın.Anlıyorum.Ama bunu telafi etmeme izin ver.
-Davy,bence artık daha fazla saçmalama.Yani olanlardan sonra beni hiç dinlemedin, üstelik beni suçladın ,ikincisinde haklısın ama sonuçta Jack iyi ve ben onu ateşe atmadım, onu orada yalnız bırakabilirdim ama yapmadım.
-Benim için miydi?Onu benim için mi geri getirdin?
Bu konuşmanın bu kadar acı vereceğini bilmiyordum.Kelimeler boğazımdan zar zor çıkıyor  gözlerim doluyordu istemsizce.
-Hayır,senin için değil kendim için.Senin için ,seni sevdiğim için birini öldüremezdim .Ve öldürmedim de.
-Bunun farkındayım,bunun için buradayım zaten.Senin üzerine fazla gittiğimin farkındayım.
-O zaman beni niye daha önce dinlemedin.
-Biliyorum,hatalıydım ama bir şans daha ver lütfen sana kendimi affettirebilirim.
-Nasıl?
-Benimle gel ,lütfen.
Nereye gideceğimizi merak ediyordum.Şehrin en yüksek binalarından biri olan binaya girdik. Oradan da binanın tepesine çıktık.Muhteşemdi.Romantik bir yemek masası hazırlanmıştı.Sade bir özür için fazla özenilmişti.
-Nasıl, beğendin mi?
Hala anlayamıyordum.Davy nasıl olmuştu da bir anda böyle değişivermişti.Nazik ,anlayışlı ve düşünceli olabilmişti.Sorusunu cevaplamadığım için huzursuz olduğumun farkına varmıştı.Ama yine de bozuntuya vermemişti.Eliyle masanın olduğu yeri işaret etmişti oturmamız için.
***
Davy'nin tüm bu çabalarının nedeni gecenin ilerleyen zamanlarına doğru ortaya çıkmaya başlamıştı.Konu nasıl olduysa Mrs.Lightman'ı nereden bulduğuma,nasıl bulduğuma gelmişti. Davy bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu Jack'in kaçırılması hakkında.Acaba onu buraya Jack mi göndermişti.İntikam için.Canına kast edeni bulmak için.
Sally'nin adını veremezdim.Zaten Sally'nin bile onu kullanarak Mrs.Lightman'ı bulduğumdan haberi yoktu.Ki bu halde Davy'nin de olmamalıydı.Bu yüzden ona yalan söyleyecektim:
-O beni buldu.
-Nasıl,Jack'in varlığından nasıl haberdar olmuş.
-Bilmiyorum.
-Peki neden sana gelmiş?Senin Jack'i ele vereceğini nereden biliyormuş.
-Sizi uzun süredir izliyor olmalı.
-Sizi mi? Bizi demek istiyorsun heralde.Sen de uzun zamandır buradasın sonuçta. 
-Belki,evet.Beni de izlemiş ve Jack'e olan nefretimi görmüş hatta kullanmak istemiş olacak ki beni buldu.Düşündüğü neyse onu da yapıyordu.
-Ta ki sen fikrini değiştirene kadar.Sahi Dream, fikrini değiştirmene ne sebep oldu?
 İşte,artık konunun sonu, Davy'nin yaptığı şeylerin amacı belli olmuştu.Bu saçma gösteriyi uzatmanın manası yoktu.
-Bazı şeyler görüyorum.
-Ne, neyle alakalı?
Bahsettiğim şey baya  ilgisini çekmişti.Ama bu meraklı tavrından duyduğum rahatsızlığı bir kenara bırakıp anlatmaya başladım:
-Geçmişle alakalı şeyler.İnsanların farklı anlarında -ki bu çoğu zaman herhangi bir duygu seviyelerinin yüksek olduğu zaman  oluyor sanırım-  o andaki duygusuyla ilgili şeyin geçmişini görüyorum.
-Peki, anladım. Jack'i de bu yüzden kurtardın.Ne gördün Dream?
-İğneyi yapacak olan doktor bana çarptığında daha öncekilere ne olduğunu gördüm.Öldüklerini.
-Jack'i oraya götürürken bunun olacağını bilmiyor muydun?!
-Hayır,sadece güçlerini alacaklarını söylediler bana.
-Bu imkansız, onun genetiğinden gelen bir şey alınamaz ya da enjekte edilemez ki.
-Evet, o zamana kadar bunu öğrenememiştim.
-Her şeyi anladım tamam ama bir şeyi hala anlamadım.
-Ben tahmin edeyim, oraya kadar gitmişken ve katil olarak gördüğüm birinin ölümüne neden izin vermediğim mi?
-Evet.
Şaşırmıştı,sorusunu nereden tahmin ettiğimi merak ediyordu.
-Ben de kandime bu soruyu sordum.Ama orada kurtardığım katil Jack değildi.Beni koruyan kollayan , masum çocukluk arkadaşımdı.Ve evet onun hala bir yanının masum olduğuna inanıyorum çünkü bunu da gördüm.O gün baloda dans ederken.Şimdi... bütün sorularının cevaplarını aldıysan artık gidebilir miyim?
-Dream sen beni yan-
-Ben seni gayet iyi anlıyorum.Gayet iyi ,git şimdi sahibine söyle ona borcum kalmadı.Yarım kalan işini bitirmek için gelen kadını def ettim.Bir daha sizi rahatsız etmeyecek.Artık güvendesiniz.Haa, unutmadan YAVER bey artık tamamen özgürsünüz.En azından benim tarafımdan azad edildiniz.
Ayağa kalktım.O da ayağa kalktı.Bunu söyleyeceğimi kestirememişti.Ondan vazgeçebileceğimi hiç düşünmemişti şu ana kadar.
-Bunun anlamı ,yani .. 
Konuşması tekliyordu.Onun bu kadar usta bir yalancı olduğunu bilmesem benden ayrıldığı için gerçekten üzüldüğünü düşünecektim.
-Yani bitti mi?
-Daha güzel bir kelimeyle ifade edilemezdi.Artık hepsi bitti.
 
33.BÖLÜM
Üzerimden bir yük kalkmış gibi hissediyordum.Tuhaftı ,sanki uzun zamandır yapmam gereken bir iş varmış da onu yapmışım , ödenmesi geciken faturaları ödemişim ya da çok fazla çalışmadığım sınavımdan bile iyi not almışım gibi bir rahatlama vardı içimde.
Asansörden inerken arkamda öylece kalan Davy'nin yüzü gözümün önünden gitmiyordu.Ama gördüğüm o ifadeye üzülmüyordum.Hatta her düşünüşümde gülüyordum.Artık onu eskisi kadar ciddiye almadığım içindi belki bu gülüşlerim.Ya da üzüntüsüne inanmadığım için.Aslında üzüntüsüne,sevgisine,şaşkınlığına,sahiplanişine inanmadığım içindi belki de. 
Belki de Jack gibi olmadığı içindi ya da onun yüzünden böyle olduğu içindi.Bilemiyorum, açıkçası nedenlerinden çok sonuçlarıyla ilgileniyorum bu durumun.
Şimdiyse üzerimdeki hafifliği kutlamak için Sallylerin partisine gidiyorum.Sokaklar gecenin bu vaktinde her zamankinden daha aydınlık geliyor.Tabi Jack'le gökyüzünde süzüldüğümüz o gece haricinde .
Bu kalabalık içinde kutlamanın yapıldığı yeri bulmam biraz zaman alıyor.Ama harcadığım zamana değiyor.Mekan harika görünüyor dışarıdan.İçerinin de öyle olduğunu düşünüyorum ki... İçeride olan insanları görünce fikrim değişiveriyor.
Tabi ki bursu kazananlar sadece Sally'ler değil.Jack ve Susanne da var.Ama onlar her zaman ki gibi kendi eğlencelerindeler.Diğer zamanlardan farklı olarak bu sefer o kadar rahatsız olmuyorum onların bu yakınlıklarından.Bu günü kendime ayıracağım  kimsenin de bunu  bozmasına izin vermeyeceğim.
***
Aldığı telefonla arkadaşlarının yanından telaşla ayrıldı.Kimden geldiğini tahmin edebiliyordum.Çünkü benim mekana girişimden bir kaç dakika sonra geliyor bu telefon  ve arayanın Davy olduğunu belli ediveriyor.
Ne konuşacakalarını az çok tahmin ediyorum ama yine de merakım, benim ve Jack'in peşini bırakmıyor.Konuşacaklarının detayını öğrenmek için takibe başlıyorum.Bu takibi başka bir yerden hatırlıyormuşum gibi geliyor.Susanne'dan..
O takibinde sonu hayırlı bitmemişti.Bunun sonununda öyle olacağından şüpheleniyorum.Ve büyük ihtimalle haklı çıkıyorum.İşte Jack sokağın sonunda çöplerin yığıldığı karanlık yolun kenarında durdu.Beklediği kişinin gelmediğini düşünmüştüm ki diğer taraftan görünen gölgeyle yanıldığımı anladım.
-Nerede kaldın?
-O kadar kişinin yanından nasıl ayrılayım bir anda?
Jack hem sitemle hem de heyecanla söyleniyordu.
-Bu kadar önemli olan ne,söyle hemen.
-Jack ,oluyor.
Konuştukları gittikçe daha duyulamaz hale geliyordu.Saklandığım binanın arkasından onların olduğu tarafa biraz daha yakınlaşmaya çalıştım.
-Ne oluyor Davy, yoksa ...
-Kehanet gerçekleşiyor.
Jack'in şaşkınlığı giderek artıyordu.Benim de öyle.
-Nereden anladın?
-Aslına bakarsan Dream'ın seni neden kurtardığından şüphelenmiştik ya,ve sen bana o dalıp dalıp gitmelerini anlatmıştın.
-Evet?
-Bu gün onun ağzını aradım, daha doğrusu artık ona oyun oynayamıyorum,anlıyor.Bana açıkça söyledi.
-!!?
-Görüleri olduğunu,geçmişten gelen görüleri.
-Yani bu demek oluyor ki ...
İkisi de aynı anda söylemişti son cümleyi:
-Geçmişten getirdikleriyle değiştirecek geleceği seçilmiş olan kişi ve kurtaracak gökyüzünde süzülenin hayatını.
-Davy,seçilmiş kişiyle ilgili kehanet yavaş yavaş gerçekleşiyor.Artık bundan eminim.
-Aslına bakarsan yalnız bu değil.
-Başka bir ipucu daha mı gerçekleşti?
-Onun gibi bir şey,Dream bu gün benden ayrıldı.
-Ben de bir şey oldu sanmıştım.Dav, o bunu bu aralar sık yapar oldu.
-Hayır, bu seferki farklıydı.İçtendi,kendinden emindi.Benden ayrılırken hiç üzülmemiş gibiydi. Uzun zamandır yapmayı beklediği bir şeyi yapıyormuş gibiydi.
Elini Davy'nin omuzuna koydu ,hafifçe sıktı.Bu onu teselli etmek için yapılan bir hareketti. Üzüntüsünü gidermek için .
-Bizim de istediğimiz bu değil miydi,dostum? Artık yapacak tek şey kaderimizi yaşamak, bekleyip göreceğiz.
Dedi.Yavaşça karanlık sokaktan çıkarlarken.Bense ne zaman oradan ayrıldığımı bilmeden hızlı adımlarla parti mekanına geri dönüyordum.Hızlı yürüyüşümle beraber, hızla atan kalbimin daha fazla atması için bir sebep de ,korkuydu.Artık heyecanlı aşk hayatının sarhoşluğu gitmiş yerini korku almıştı.Beni bekleyen sonun korkusu...
Ve kokuşmuşluğu ölülerin yalnızlığında,kalanlarınsa umursamayışları biten ömürlerini sevdiklerinin.
Bulmaya çalışırken kaybettiklerini, kaçırmaları ve yok etmeleri ellerindekileri.
İşte bunun korkusu, ölüm korkusu.
34.BÖLÜM
Ve tüm endişemle karaoke bara doğru yürüyordum.Her olay tüm ipucularıyla beni işaret ediyordu.Anlamadığım ve kaldıramacayacağım derecede çok işaret...
Beni gösteriyordu.Başından beri hiç inanmadığım bu hikaye beni kendi içine doğru çekiyordu.Beni yutmak için hazırlanıyordu.Kimsenin ben olmadığıma artık hiç de inandıramayacağım seçilmiş kişi olmama ihtimali giderek azalıyordu.Hatta imkansızlaşıyordu.
Şimdiyse tek planım bardan içeri girip Sally'e uygun bir bahane bularak oradan uzaklaşmak olacaktı.Jack ve Davy geri dönmeden yapmam gerekiyordu bunu.
Ama tabii ki önceden planladığım her şey gibi bu planımda tutmayacaktı.Çünkü içeri giridiğimde bir an önce bulmam gereken Sally beni bekliyordu.O da beni arıyordu.Ama iyi dilekler için değil.
-Neredesin sen?
-Buralardayım.Aslına bakarsan ben de seni arıyordum.Konuş-
Kolumdan sıkıca tuttu ve hızlıca kuytu bir köşeye çekti beni.Cümlemi tamamlamama izin vermeden araya girdi.Telaşlı,korkmuş ve kızmış bir şekilde hesap sormaya başladı:
-Mrs.Lightman .
-Efendim?
-Bu isim sana bir şeyler hatırlatmıyor mu?
-Hayır ne demek istiyorsun anlamadım,hem kim bu kadın?
-Yeme beni Dream,kadınla yaptığın anlaşmayı biliyorum.Daha doğrusu bozduğun anlaşmayı.
-Sall ,bak açıklayabilirim.
-Beni dinle küçük prenses ,senin macera tutkunla uğraşacak ne zamanım ne de halim var, tamam mı?Ayrıca neye bulaştığının farkında mısın sen?
-Senin nereden haberin oldu?
-Nereden mi hem beni kullanarak kadına ulaş hem de bunu gelip bana söylemesini bekleme.Ayrıca tehdit etmesini.
-Nasıl ya, ben onu göndermiştim buradan.
-Ahh(!) Zavallım.Kadın aslında seni de tehdit etmiş ama sen anlamamışsın.Seni uyarmam için bana gelmiş olmalı.Ve şimdi  sayende ikimiz de mezarı boylayabiliriz.
Sally fazlaca üzerime geliyordu.Söylediklerinde haklıydı belki ama o kadar kişinin içinde sergilediği davranışlarıyla pek de öyle sayılmazdı.İleri gidiyordu ve benim sabrım taşıyordu.
Bir kavga çıkması kaçınılmazdı.Nitekim öyle de oldu.Nereden geldiğini anlamadığım bir tokatla sarsıldım.Sanırım sadece ben değil tüm bar sarsıldı.Herkesin sanki dikkatini çekmesine gerek olan çok büyük bir şey gibi herkes ize baktı.Ve sanki herkes benden bir karşı atak bekliyordu.Ben de beklentiyi boşa çıkarmadım.İri olmayan cüssemden beklenmeyen bir bir atakla Sally'i yere serdim.Bununla da kalmayıp onu yerde dövmeye devam ettim.Saçı önce ben kaptığım için kavganın hükmedeni ve kazananı ben olmuştum.Sally'i iyice hırpalamadan ayırmışlardı bizi.Ayıranları gördüğüm  kadarıyla geç kalmıştım.Çünkü bizi ayıranlar Jack ve Davy'di.Kavganın neden çıktığını tabi ki sormuşlardı ama o kargaşanın içinde kimse ,onların sorgulamasına açık değildi.
***
Bar kavgasının üzerinden tam üç gün geçti ve fena bir hezimete uğramış olan Sally tam üç gündür ortada değil.Bu beni korkutmuyor değil ama bundan daha çok korkmam gereken şeyler olduğu için bunun üzerinde çok durmuyorum.
Açıkçası çok da ilgilenmiyorum çünkü artık onu ne okulda ne de başka bir yerde göreceğim.Sadece onu da değil.Davy'i,Jack'i ,Susane'ı buradaki tüm insanları...
Onlardan tamamen kurtulabimek için onları kendimden uzaklaştıramıyorsam ki-bu son olanlar bunu gösteriyor-ben uzaklaşırım.Aslında başından beri yapmam gereken şeyi yapar ve onları çıkarırım hayatımdan.İşte bu yüzden evi satılığa çıkardım.
Tüm bu şansızlıklarımın üzerimin üzerine bir merhamet göstergesi olarak belki de evime hemen bir alıcı buldum.Bir haftaya kadar evi almış olacak ve ben de buradan sonsuza kadar kurtulacağım.
Diye düşünürken ve salondaki eşyaları kolilere yerleştirirken kapı hızlıca vurmaya başladı.Kapıyı açana kadar bu vuruşu Jack'in ya da intikam için gelen Sally'nin yapmış olabileceğini düşünsem de kapıyı açınca bu düşüncem tamamen değişti.
-Buyurun, memur bey.
-Dream Edify?
-Evet ,benim bir sorun mu vardı?
-Bizimle geliyorsunuz,tutuklusunuz.
-Pardon anlamadım ,neden?
Açıklamyı yapmadan çoktan ellerime kelepçeyi takmış yaka paça beni götürüyorlardı.
-Size gerekli açıklamayı yolda yapacağız,zorluk çıkarmayın.Araca binin.
Şaka gibiydi.Bu şehirden gitmek için her şeyimi ayarlamışken şimdi de bu çıkmıştı.Karakolluk olmuştum.Hem de neden, Sally Braun'u kaçırmaktan.
-Ahhh! Gerçekten şaka yapıyor olmalısınız ,Sally benim arkadaşım.
-Öyleyse sevgili arkadaşınız üç gündür yok bayan Dream.
-Biliyorum.
Memur tam da bunun için buradasınız der gibi bir bakış atınca ben:
-Bakın,hayır yani anladığınız gibi değil .Ben de onu üç gündür görmedim.
-Peki onu en son ne zaman gördünüz?
-Üç gün önce karaoke barda.
-Evet, zaten bayan Braun da tam o gece kaybolmuş.Nedense.
-Tamam ,peki o zaman o gece bardaki herkesi sorgulamalısınız.
-Zaten genel bir sorgu yaptık ve herkes o gece sizinle çok feci bir şekilde kavga ettiğini söylüyor.
-Bu doğru ama -
-Aması ,ne üstelik o gecenin sabahında evinizi satalığa çıkarmışsınız.
-Evet,çünkü-
-Çünkü Sally bardaki kavganın öcünü almak için size geldi ama barda da olduğu gibi sizinle başa çıkamadı.Ve siz de onu ortadan kaldırdınız.Daha sonra da tamamıyle buradan kurtulmak için evinizi satıyorsunuz.
-Önce onun kaybolduğunu söylüyorsunuz şimdi de onu öldürdüğümü mü? Dedektif sanırım bu şehirdeki  olayları çözme oranına bakarsak sanırım bu işin suçunu bana atıp 'suçluyu yakaladık' diye halkın gözdesi olmak istiyorsunuz ama üzgünüm ben hiçbir şey yapmadım.Ve Sally Braun nerede bilmiyorum.Ayrıca avukat hakkımı talep ediyorum.Daha fazla konuşmayacağım.
35.BÖLÜM
-Bunu yapmana gerçekten gerek yoktu.
-Emin misin?O adam seni orada tutmaya istekli gibi duruyordu.
-Evet, ama ben zaten çoktan bir avukat istemiştim.
-Dream ,lütfen gerçekten o adamın seni avukatla görüştüreceğine inanıyor muydun?
-Hayır belki,sonunda Sally'nin bulunacağına inanıyordum.
-Belki,ama benim o gece senin yanında olduğumu söylemem ve şahitlik yapmam tam bir hafta sürdü.Düşün ki Sally'nin bulunması ne kadar sürecek kim bilir.
Evin dış kapısının önüne gelmiştik ama konuşma hala devam ediyordu:
-Peki, o zaman inat etmeyi bırakıp sana teşekkür etmeliyim.Sağol.
Dedim içeriye girmek için yeltenirken .Ama sonra anahtarın bende olmadığını fark edince durdum ve anahtarı istemek için elimi uzattım.O da unutmuştu anahtarın onda olduğunu polisler vermiş olmalıydı.Yavaşça koydu anahtarı elime:
-Üzgünüm.Yani olanlar için.
-Üzülme ,senin suçun değildi.'Değildi'değil mi?
-Ohh,hayır gerçekten benimle hiçbir alakası yok.Özür bunun için değildi.
-??
-Evini satmana ve buralardan gitmene sebep olacak kadar kötü biri olduğum içindi.
'Senin yüzünden değildi Jack.'diyemedim çünkü onun yüzündendi.Ama onu böyle üzgün gördüğümde sanki bunun sorumlusu benmişim gibi hissediyordum her seferinde.
-Kendini bu kadar suçlama .dedi.
Başka bir ses.Davy.
-Davy, sen ,nasıl? Sanırım yine dışımdan düşündüm.
-Hayır ,ben senin içinden geçirdiklerini söylüyorum.
-Dav ne oluyor dostum bana da açıklayacak mısın?
-Senin bilmediğin bir şey değil, yani düşünceleri okuyabildiğim.
-Dav...
Elliyle, kendisini susturmaya çalışan Jack'i hafifçe itti.Biraz sarhoş görünüyordu ya da itiraflarını gerçekleştirebilmek için kullandığı bir kalıp olabilirdi bu.
-Hayır ,Jack artık bilmesi gerek ,ki bazı şeylerden şüphelenmiş olmasa evini satmaya kalkmazdı.
-Davy ,ben bir şey duymak istemiyorum.Her şey yeterince açık zaten.
-Ohhh, hayır hayır, duymak zorundasın.Sen 'o' sun seçilmiş kız, kehanet gerçekleşiyor ve Dream sen bundan kaçamayacaksın.
Sinirimden ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum.'Yeter!Bu saçmalıkların tamamı için...gerçekten yeter artık.!' diye bağırmak istiyordum ama konuşmamla beraber ağzımdan dökülecek olan sadece kelimeler değildi onlarla birlikte gözümden dökülecek olan yaşlardan da korkuyordum.Zayıf görünmek istemiyordum hele de şu anda.Benim yerime Jack konuşmaya başladı.
-Peki sen nesin Davy?Lanetlenmiş bir büyücü(cadı türü olarak).Ben neyim , türünü devam ettirbilmek için kızları avlayan bir alçak ve bir kuş adam.Ve sen sadece ,bütün bunların ortasına düşmüş, geçmişten görüleri olan bu kızı mı suçluyorsun her şey için?!
Davy payına düşeni almış gibiydi.Gidiyordu ama hala söyleyecek bir şeyleri varmış gibiydi.İki -üç adım attıktan sonra geri döndü ve:
-Her şey için değil.Bunca şey arasında beni kendine aşık ettiği için suçluyorum onu.Ama hiçbir zaman sahip olamayacağım bir umut ve aşk verdiği için.
(Çalan şarkı:The Wailin' Jennys-Long time traveller)
Gözleri dolmuştu.Onu böyle samimi gördüğüm anlar çok azdı.Ve bunlardan en gerçeğinin bana aşkını Jack'in önüde ilan ederken olması hoşuma gitmişti.
***
 
-Dav ,dostum sana inanamıyorum.O hareketler de neydi öyle?İnanılmaz bir yeteneğin var.
-Evet, evet.dedi gülüyordu.Konuşmaya devam etti sonra:
-Keşke müzikal için de aynısını söyleyebilseydim.Ne de olsa seçilen gruplar arasında ben yokum ama sen varsın Jack.
-Ahh, bu konuşma gerçekten o konuya doğru gitmiyor değil mi?
-Hayırrr, rahat ol.
-Peki,şimdiki hamlen ne?
-Sana sormalı ,Dream sen olmadan benimle hiç görüşmeyecek, 'araya bir kontak gerek ' dedin ben de yaptım.Haa, unutmadan benim şu lanet işini açtığın iyi oldu.Sen de artık bu konuda harekete geçeceksin umarım.
-Tabi ki dostum.Uzun zamandır bunun üzerinde 'IImmm' şey çalışıyorum.
Kafasını salladı'gerçekten öyle mi' der gibiydi.
-Nasıl ?Mesela neler yapıyorsun sevgili dostum.
-Başka bir cadı buldum onunla bu laneti kırmayı amaçlıyorum.
-Hmm,kimmiş bu şanssız kız.
-Kız olduğunu da nereden çıkardın?
-Dostum senin için küçük bir iş olduğunu görüyorum ki bu da işin ucunda ölümcül cazibene düşecek zavallı bir kız var demektir.
-Beni çok iyi tanıyorsun , Dav gerçekten.
Tüm bunları bana neden gösteriyordu.Anlamıyordum.Gördüklerim yetmişti.Elimi elinden yavaşça çektim.Daha bitmedi gibi bir bakış attı ama benim için bu kadarı yeterliydi:
-Bu ne demek şimdi?
-Ne gördüysen o demek.
-Yani Dav, yine senin için bana oyun oynadı bunu mu demek istiyorsun.
-Bingo!
-Eee? Ne olmuş ? Onun işi bu değil miydi zaten?
-Alıştın artık anlıyor-
-Jack yeterli, bizim zaten Dav'le bir ilişkimiz kalmadı kimi kime kötülüyorsun ki.Ayrıca lanetten bahsetmen o kadar iyi oldu ki.Davy'nin sana olan sadakatinin kuvvetli bir zorunluluktan geldiğini anladım.O yüzden şimdi lütfen evimden git,saatte zaten çok geç oldu.
-Peki, ama o lafları sen gitme diye söyledi.Anlamıyorsun bana yem olmana izin veriyor.Hem de ne için kendi için.
Gerçekten iyice saçmalıyordu.Sinirden gülmeye başlamıştım.
-Peki sen ne için yapıyorsun bunu?Kimin için ,kendin için değil mi?!
Yanlış yerden saldırı yaptığının farkına varmıştı.Üstelik bu saldırıyla savunmasını da zayıflatmıştı.Kendini daha fazla küçük düşüremezdi.Ya da düşürebilirdi.
-Bak, Dream.
Üzerime yürümeye başlamıştı.Sinirlenmeye başlıyordu:
-Sana karşı nazik olmaya çalışıyorum ama beni zorluyorsun.Ne sanıyorsun ki ,burada yalnızız 50 metre ötedeki Davy sesini duysa bile buraya gelip seni kurtarmaz.
O üzerime gelmeye devam ederken ben de geri geri gidiyordum.Sağlam bir dayanak arıyordum arkamda.Şöminenin olduğu tarafı seçtim.Oradaki demirler işime yarayabilirdi.Bir şey olursa, herhangi bir şey.
-Ölümden korkuyorsun ya,seni burada öldürsem kimsenin ruhu duymaz.Davy yardım etmez ,karşı çıkamaz.Çünkü hiçbiriniz benim kadar güçlü değilsiniz.
Şömine demirini sıkıca kavramıştım ,tetikte bekliyordum.Ama konuşmasından amacının sadece korkutmak olduğunu anlayınca ben de konuşmaya başladım:
-Belki evet ,senn kadar güçlü değiliz.Değilim ,ama bu sana karşı koymadan öleceğim anlamına gelmez.
-Çok güzel peki neyle karşı koyacaksın.
Bu konuşmanın hiç böyle bir yol alacağını düşünmemiştim.Eve Davy'le ilgili bir şeyler konuşmak için geldiğinde hiç bu kadar sinirleneceğini ve hatta benim de sinirleneceğimi düşünmemiştim.İçimde şu ana kadar yaşadıklarımın biriktirdiği öfke vardı.Aslında uzun süreli bir öfkeydi bu.Tıpkı barda olduğu gibi ya da Jack'i Mrs.Lightman'a teslim etmeme neden olan öfke gibiydi.Ama korkmuyordum bu öfkenin getirdiklerinden.Zaten artık gerçekten en fazla ne olabilirdi ki.Şu an ölümle tehdit edilmiştim.Ve zamanla bu anların sıklaşacağından emindim.
Ve şu an tam önümde benden cevap bekleyen müstakbel katilim vardı.Bu başlamadan bitmeliydi.Ama kesinlikle ben bir katil değildim.Niyetim sadece ondan korkmadığımı ve benden korkması gerektiğini anlamasını sağlamak olacaktı.Şömine demirini iki elimle tutmayı bırakıp sağ elime aldım.Çarpraz bir vuruş olacaktı bu.O ,bunu anlamadan başlamalı ve bitmeliydi.Hissleri ve alıcılarının yüksek olması bir dezavantajdı belki ama hızla çarpan kalbimin ondan korktuğum için değil de onu yaralayacağım için olduğunu düşünmeyecekti. Arkası dönüktü ona seslenip bana dönmesi bekleyecektim:
-Jack.
-Ahh!
İşte olmuştu.Ellerim boştu.Şömine demiri Jack'in sağ omuzuna girmişti ve tuhaftı acı çekiyordu.
Ahh!Bu şömine demiri nelere kadirdi böyle.
36.BÖLÜM
Yere yığılmıştı.Kanlar akıyordu.Ama hala ayıktı.Bilinci yerindeydi.Yine de kalkıp bana saldıracak gücü kalmamıştı.Ahşap evin tabanındaki tahtaların arasına akıyordu kanı.Jack feci şekilde acı çekiyordu,kıvranıyordu,haykırıyordu.Bu bağırtıları ,Davy'nin duymaması imkansızdı.Biraz sonra çalacak olan kapı bunun göstergesiydi.Ama o kapı çalana dek ben ne yapmıştım, ne yapacaktım?
Aslına bakarsanız hiçbir şey.Hiçbir şey yapmayacaktım.
Sadece izliyordum onu.Acı çekerken izliyordum.O nasıl benim acı çekişimi izlediyse ben de onunkini izliyordum.Kayıtsızca.Ne paniktim ,ne korkmuş ne de üzülmüştüm.Sadece görmek istemiştim ,benden başkalarının nasıl acı çektiğini ,merak etmiştim.Ve şüphesiz bu kişinin Jack olması izleme zevkimi arttıyordu.
Yanına doğru çöktüm yavaşça.Elini, saplı olan şömine demirinin bulunduğu omzundan bir türlü çekemiyordu.
-Acın büyük olmalı.
-Canın çok yanıyor olmalı.Değil mi Jack?
Elimi aralıksız kanayan yarasına götürdüm.Sırf kanının sıcaklığını hissetmek için.Bunu yaparken ise benim soğukkanlılığım beklenmeyecek derecede tuhaf ve kimilerine göre ürkütücüydü.
Tamamiyle olmasa da kana bulanmış elimi yaradan çektim.Jack ise acıya daha fazla dayanamayarak bayılmıştı.Ve işte sonrasında tabi ki kapı...
Tekrar ayağa kalktım.Gayet sakin ve yavaş adımlarla kapıya gittim.Gelen şüphesiz Davy'di.Kapıyı açtım.Panikli ve meraklı bir halde:
-Neler oluyor bu bağırtılar da ne ? dedi.
İçeriyi işaret ettim.Hızla içeriye girdi.Yerde yatan Jack'i görmüş olmalıydı ki' Aman Allah'ım ne oldu burada ' diye bir çığlık da o attı.Görmüş olmalı diyorum çünkü Davy'le beraber içeriye girmiyorum.Kapının önündeki merdivenlere oturuyorum.Elimdeki kana bakıyorum.Bir pişmanlık ya da üzüntü belirtisi bekliyorum kendimde ama hiçbiri gerçekleşmiyor.
Arkamdan telaşla bağıran Dav'nin beni sarsmasıyla kendime gelirim sanıyorum ama bu da olmuyor :
-Ne yaptın sen Dream,bunu nasıl yaparsın?
-Dream ,cevap ver,Dream?
Başımla beraber vücudum da yavaşça yere seriliyor .
***
Kanepede uyanıyorum.Etrafı ,daha doğrusu gözümü açtığımda ilk gördüğüm şeyi tavanı, bulanık görüyorum.Çok fazla baygın kalmamış olacağım ki şömine demirinin hala Jack'in vücudunda olduğunu görüyorum.Ve tamamen kendime gelmemle beraber sağ omzumda tarifsiz bir acı hissediyorum.Ne olduğunu anlamam çok uzun sürmüyor ama nasıl olduğunu anlamıyorum:
-Davy ,ne oldu bana böyle?
-Ne mi oldu? Aslına bakarsan Jack'e olanın aynısı oldu.
-Ne!?!
-Evet,ikinizi birbirinize bağlayan bir büyü yaptım.Zaten hala hayatta kalmasının sebebi de bu.
-Neden yaptın bunu onun yerine hastaneye götürseydin ya da bir doktor getirsey-
-Dim.Çok geç olmuştu.Kan kaybından ölüyordu.Vücudunda ona yetecek kan kalmamıştı.Ben de senin kanını onunkiyle paylaştırdım.Aslına bakarsan sadece kanını değil ruhunu da paylaştırmış olabilirim çünkü sanırım omzunda feci bir ağrı hissediyorsun.dedi.
Elimle tuttuğum sağ omzumu göstererek.
-Peki demiri hala niye çıkarmadın?
-Ahh!O konuya gelince açıkçası cesaret edemedim.Ama doktor yolda ,kana ihtiyacımız olduğunu da söyledim.Gerekli ekipmanlarla geleceğine eminim.
-Nasıl bu kadar rahat oluyorsun ,anlamıyorum?
-Ben mi, sanırım şu durumun soğukkanlı sorumlusu sensin.Ve ayrıca sana söylemem gereken bir şey daha var.Eğer Jack ölürse sen de onunla beraber öleceksin.
-Çok güzel,çok güzel.(!)dedim ayağa kalkmaya çalışırken.
-Hayır, sen oturmalısın.Yeterince kan kaybettin zaten.
Elimle Jack'in başında oturmuş olan Davy'i ittim:
-Çekil şuradan!Ölmek istemiyorum ,hele de şu an hiç zamanı değil.
-Ne yapıyorsun?
Demiri çıkaracağımı söylersem bana engel olur diye düşündüğüm için ne yaptığımı anlamadan birden yere çöktüm,Jack'in omzuna yaklaştım.Şömine demirini saplamadan önce tuttuğumdan daha sıkı tuttum.Ve aniden demiri yukarı doğru hızlıca çektim.
İşte o sırada doktor geldi ve durumu sorgulamadan Jack'in diğer yanına oturdu.Ekipmanlarını çıkardı.Bense yavaşça kalktıp ve kanepeye oturdum.Şimdi tek yapacağım şey doktorun onun yarasını dikmesini ve Jack'in iyi olmasını beklemek olacaktı.
37.BÖLÜM
-Bir kaç gün dinlensin, gerekmedikçe ayağa kalkmasın.Ayrıca pansuman malzemelerini buraya bırakıyorum.Günde en az bir kere pansuman yapmalısınız.
-Peki doktor bey,teşekkürler.Ben sizi geçireyim.
Davy doktoru yolcu ediyordu.Jack ise kendine gelmişti ama yüzü hala solgundu ,benim de öyle.Kanepede uzanıyordu öylece bana bakıyordu.Hiç konuşmuyordu.Ben de konuşmuyordum.Birbirimize baktık belli bir süre.Davy gelip de beni konuşturmaya çalışana dek.
-Eveeett,anlat bakalım Dream Hanım,neler oldu burada?
Elimde hala Jack'in kanı duruyordu.Üzerime de biraz bulaşmıştı.Ama umursamadan sarı bluzuma elimde kalan kanı da sildim.
-Ne olsun ya,kapıştık işte.Değil mi adamım?dedim alaylı bir şekilde bu da olayın nedenini öğrenme merakını iyice arttırıyordu Davy'nin.
 -Hmm,neden acaba?
-Bana inanacağını pek sanmam ama beni öldürmekle tehdit etti.Acaba bu senin için önem taşıyor mu?
'Ben de gerçekten önemli bir şey oldu sanmıştım 'der gibi başını öne eğip bir 'AH' çekti:
-Gerçekten bunun için mi şömine demirini sapladın adama ?
-Evet.Daha neyi bekleyecektim ,pardon da beni öldürmesini mi!
-Dream ,Jack öyle bir şey yapmaz.Seni korkutmak için söylemiştir onu.
-Biliyorum, zaten ben de onu korkutmak için yaptım.Küçük bir uyarı.
Hafif tebessüm ediyordum.Bu Davy'i iyice rahatsız etmişti ama :
-Ne desem bir bahane bulacaksın değil mi,yaptığını mantıklı göstermek için.
-Aynen öyle.Tıpkı sizin gibi.Zaten artık iyice size benzediğimi söyleyebilirim.
-Doğru özellikle artık Jack ve sen neredeyse aynısınız. 
Gülüyordu.Bizi birbirimize mühürlenmesinden bahsediyordu.
-Doğru ya, benim aklıma yeni geldi o iş.Sen niye kendine mühürlemedin Jack'i?
-O zaman ben güçsüz kalırdım ve büyüyü tamamlayamazdım.
-Ahh! Tabi ya.
Şömine demirini bezle sildi.Yerine koydu.Tahtaları da içeride çoktan hazırlamış olduğu kovanın içine batırdı.Suyunu sıktı ve yerleri silmeye başladı.Bunu bir kaç kere tekrarladı.Ben de yeterince kan olmuş  bluzumu değiştirmek için yukarı çıktım.Döndüğümde Davy gitmişti.Salonun ortasına geldim.Bir süre ayakta bekledim.Bir şey söyleyecek mi diye.Sonunda o konuşmayanıca ben konuşmaya karar verdim:
-Aç mısın?Gerçi gün aydınlanmak üzere ama yine de erken yemek istersen.
-Ölmemi istediğini sanıyordum.Bunu aç bırakarak da sağlayabilirsin sanırım.derken yavaşça doğruldu.Omzu sargı bezleriyle sarılmış,tişörtünün sağ tarafı yırtılmış bir şekilde oturuyordu.
-Evet,aslına bakarsan hala istiyorum.Ama seni öldürürsem ben de seninle ölürüm.Şu bağ yüzünden.
-Davy onu biraz da beni öldüreme diye yapmış olmalı.
-Kesinlikle haklısın.O zaman sanırım ...bir şeyler yiyorsun.
-Peki madem öyleyse senin hep yediğin şeylerden getir ne de olsa artık ruhlarımız bir , seveceğimden eminim.
***
-Açıkçası demiri geçirdiğimde şu vampirler gibi içinden onu rahatlıkla çıkarıp, yaranın o an çabucak iyileşmesini beklemiştim.
-O işler öyle yürümüyor.Yani o kadar kolay değil.
Artık ikimizde kanepede karşılıklı oturmuş sandviçlerimizi yerken sanki bir kaç saat önce birbirmizi öldürmeye çalışan insanlar değildik.
-Evet yaralarımız insanlarınkine göre daha hızlı iyileşiyor ama saniyede değil.Bizim için daha çok önemli olan dokunuş.Yani büyülü olarak.
-O zaman Davy senin iyileşmene yardım eder.Dokunuşuyla.
-Zaten yeterince yardım etti.Bu onun beni iyi yapmış hali.Daha fazlası için yeterli güce sahip değil.
-Sahi, nereye gitti o?Kaçtı değil mi?
Gülüyordu.Güldüğü için yarası acımış olmalı ki gülüşünü yarıda kesti.
-Bağı olabildiğince geç bozmaya çalışıyor değil mi?
-Dream,sen gerçekten çok akıllı bir kızsın.
-Hadi canım sen de bunu gerizekalılar bile anlar .
İkimizde gülüyorduk.Nasıl bu kadar dengesiz olduğumuzu anlamıyorduk.Aslında şu mühürlenme olayı bu duruma biraz açıklık getiriyordu.Biribirimizin ruhlarını paylaşıyorduk sonuçta.Birbirimizin ne hissettiğini daha iyi anlayabiliyorduk şimdi.
Bu yüzden de Jack'in iyileşmek için bir kaç gün bende kalmasına bir şey demeyecektim.
-Kalbinin atışı.
-Ne ?
-Kalbinin atışını duyabiliyorum biliyor musun?
-Gerçekten mi?
-Evet,çok hızlı atıyor.dedi.Elini kalbimin üzerine koyacağını anladığım için birden kanepeden kalktım,ayağa fırladım:
-Biliyor musun , ben de senin hareketlerini önceden görebiliyorum.
Acı bir tebessüm attı.Ben de ona görüşürüz der gibi el salladım ve odama doğru yol aldım.
38.BÖLÜM
-Senin doğum günün ne zaman?
-Nereden çıktı şimdi bu?
-Bilmem, sadece merak ettim.
-Sen nasıl bir adamsın ya , daha çok değil iki gün önce seni öldürmeye çalışan birinin doğum gününün ne zaman olduğunu  soruyorsun.Ayrıca-
İki elinin işaret parmaklarını başının iki yanına dayadı.Gözlerini kapattı.'Omm' şeklinde bir ses çıkardıktan sonra:
-Yakın bir zamanda değil mi?Çünkü bunu hissedebiliyorum.
Gülmeye başladı.Ben de gülmeye başladım.İkimiz de artık iyice ciddiyetsizleşmiştk bu konuda.
-Dündü desem inanır mısın?
-Şaka yapıyor olmalısın ,nasıl ?
-O kadar şeyden sonra bir de doğum günümü mü hatırlatacaktım size.
-Hayır ,ama bir -iki hafta erken söyleseydin bile ben unutmazdım.
-Jack buraya geldiğimden beri olaylar bitmiyor ve inan bana ben kendi doğum günümün derdinde değilim.
-Hiçbir şey normal değil,doğum günümü de kutlamayıveririm mi dedin?
-Aynen öyle.
Biz doğum günü hakkında konuşurken Davy içeriye girdi.Kapıyı çalmaya ihtiyacı yoktu çünkü nedense benim evimin anahtarı onda vardı.Bunu ne zaman ya da nasıl yaptığı hakkında bir fikrim yoktu ,açıkçası fikir üretmek için de uğraşmıyordum.Çünkü artık bu şehirde olan hiçbir şeye şaşırmıyordum.
-Hey, ne yapıyorsunuz , kimin doğum gününüymüş bakalım.
-İnanabiliyor  musun dostum?Şu an için hayatımızdaki en önemli kişinin doğum gününü atlamışız.
Davy, bu konuda pek heyecanlı olmadığımı biliyordu .O da öyleydi çünkü.Bu konuyu kafa dağıtma bahanesi olarak kullanacak tek kişi Jack'ti.Şimdi ikimiz mutfakta, oturmuş elindeki ekmeği büyük bir zevkle yiyen Jack'i izliyorduk ve aklından neler geçtiğini merak ediyorduk.
Öğlene doğru yine üçümüz salonda oturuyorduk.Ve yine hiç kimse konuşmuyordu.Sadece Jack şarkı gibi bir şeyler mırıldanıyordu.
-Kimse okula gitmeyi düşünmüyor galiba?
-Hayret Jack sen ,okulu hiç sorar mıydın? dedi Davy.
-Ya okula gitmek için sormuyorum ki.Okulu asmak için soruyorum.Kimsenin niyeti yoksa benim aklımda bir şeyler var.
-Sanırım herkes devamsızlık hakkını kullanacak bu gün.dedim.
Davy'e baktım.O da başını 'evet' şeklinde salladı.
-Zaten yaz mevsimi neredeyse geldi, mart ayındayız değil mi.Bugün ayın kaçı ?
-Onu falan heralde neden sordun ki?
Jack'in aklından geçenleri anlamıştım.
-Ooo,yok yok,hayır Jack.
-Neden yahu, sana da bir değişiklik olur işte.
-Neler dönüyor bir anlatsanız bana da.
Davy, gerçekten ne konuştuğumuzu anlamamıştı.Jack aklından geçenleri söylemeye başladı:
-Dream'e şöyle güzel bir doğum günü partisi yapalım diyorum.Ve ayrıca bugünü ayın dokuzu ilan ediyorum.
Davy de bu fikirden pek hoşlanmamıştı.'Ne gerek var' der gibi baktı.Bu işle ilgilenmek de istemiyor gibiydi.
-Jack ne yapacaksan beni bulaştırma.
-Davy dostum bana sen yardım etmezsen kim yardım eder ki.
-Hayır, olanlardan sonra ben bu işte yokum ne yaparsan yap.
-Hazır partiye gelmesini bilirsin zaten ancak sen.
Bu cümle Davy'i biraz sinirlendirmiş olacaktı ki ayağa kalktı.Üzerini düzeltti.Kapıya doğru yöneldi.
-Ben gidiyorum,akşama yaparsanız eğer partide görüşürüz.Dedi.
Kapıyı kapatma sesi duyulduktan sonra Jack de ayağa fırladı.Yapacağı organizasyon için çok heyecanlı görünüyordu.Ama ben hiç onun kadar heyecanlı ve dinç değildim.Kolkutuğa yayılmış bir vaziyetteydim.Elimden tutup çekiştirmeye başladı:
-Hadi, Dream.Sen bari yapma.
-Jack gerçekten hiç halim yok.Aslına bakarsan bir kaç gündür evdeyim ve biraz dışarı çıkıp temiz hava alıp yalnız kalmaya ihtiyacım var.
-Tamam, tamam.Öyle olsun sen de kaç.Ama akşam partiye gelirsin ,görürüm.
-Yok, bence sen de hiç uğraşma çünkü bu evi akşama geldiğimde aynı bulmak istiyorum.Tamam mı?
Biraz düşündü.Bu sefer de beni dışarı çıkarmak için itmeye başladı.
-Tabi,tabi.Hadi git sen.Kafanı dinle.Sonuçta kaç gündür benim gibi bir adamı çekiyorsun ,değil mi?
***
Ormanın sonundaki derenin yanındayım.Aslında pek dere sayılmaz.Küçük bir şelale  hemen altında aynı küçüklükte bir mağara ve devamı gibi uzanan bir akarsu.Burası o kadar huzurlu ki anlatamam.Şu son bir kaç günün yorgunluğunu tamamiyle alıp götürdü sanki benden.
Ama bedeni yorgunluğu.Ruhumunki hala aynı,hatta gittikçe artıyor.Şimdi o kadar şeyin üstüne bir de Sally'nin kaybolması eklenmişti.Jack'le olan olaylar yüzünden onu da unutmuştum.Hala bulunmadığını biliyordum en azından.Ailesine de gidip soramıyordum.Çünkü o gün beni tutukladıklarında bana nasıl baktıklarını gördüm.Kızları için endişelenmiş bir anne ve baba.
O gün Sally'nin evine Mrs.Lightman'ın numarasını almaya gittiğimde de keşke görseydim.Belki o zaman farklı olabilirdi.Ya da o gün beni sorguya çekerlerken Mrs.Lightman'ın ismini verseydim.Sally'i ve beni tehdit ettiğini söyleyebilseydim.
Ama o kadının ne kadar güçlü olduğunu düşündükçe iyi ki söylememişim diyorum.Ya benim onu şikayet ettiğimi duysaydı-ki duyardı-o zaman Sally'e daha çok zarar verebilirdi .Ya da bilmiyorum belki de verdi.Emin olduğum tek şey Sally'i onun kaçırmış olduğuydu.Ve bu konu hakkında er geç bir şeyler yapacaktım.Sanırım bu erken bir zamanda olacaktı.Mesela YARIN.
Karakola gidip soruşturma ne alemde diye bakacak ve bir şeyler bulmayı umacaktım.
Ama şimdi ısrarla arayan Jack'in telefonunu açıp beni eve çağırmasıyla evimin yolunu tutacaktım.Ve de tabi ki bana yapacağı partinin bulaşıklarını nasıl yıkayacağımı düşünerek eve geldim.
Her yer süslenmişti.Ev insanla dolmuştu.Bu kadar güzel giyinmiş gelmiş insanların karşısına paspal bir halde çıkarmıştı beni ama neyse ki duvarlara yapıştırılan yazılar kurtarıyordu onu ve tarih : 9 Mart'ı gösteriyordu bugün.Benim doğum günümü.
Çok geçmeden Jack beni partiye uygun giyinip gelmem için yukarı yolladı.Odama doğru giderken herkesi çağırmış diye düşünüyordum.Öğretmenleri bile...Ama Davy'i görememişti gözlerim.Her zamanki gibi onu arıyordum.
Dolabın kapağını açtığımdaysa düşüncelerim kayboluverdi.Hangi elbiseyi giyeceğime yoğunlaşmıştım.Aşağıdakileri de -aslında Jack'i- çok bekletmek istemiyordum.Giymeyi sevdiğim siyah elbiseme baktım.Bir de onun yanındaki turunculu sarılı elbiseme...
-Bugün ,bugün renkli giyineceğim ve gerçekten eğleneceğim.dedim kendi kendime.
Turunculu sarılı elbiseyi askıdan çıkardım ve giydim.Odanın kapısını açtım,merdivenlerin ortasında dikiliyordu Jack.Beni bekliyor gibiydi.Ya da başka bir şeyin gelmesini bekliyor bana gözcülük yapıyordu.
-Jack,bu kadarı bile yeter gerçekten ,daha ne sürpriz yapacaksın?
-Bu benim değil Davy'nin hediyesi.
Aşağıdan 'Geliyorlar,geliyorlar' diye bağırdı.Jack:
-Yanlış anlamazsan koluma gir ve gözlerini kapat,lütfen.
'Ne gerek var' gibisinden bir işaret yaptım.Fakat sonra bu kadar emek verdikleri için kırmak istemedim.Gözlerimi kapattım.Yavaşça merdivenlerden indik.Tahminimce salonun ortasına doğru gelmiştik.
-Artık açabilir miyim?
-Hayırr!!
Gözlerim hala kapalıydı.Ve şimdi müzik sesi geliyordu.Ama müzik setinden değil.
(ÇALAN ŞARKI:TU MERE AGAL BAGAL HAI)
Gözlerimi açmıştım artık.Karşımda rengarenk giyinimleriyle dans eden ve şarkı söyleyen bir grup vardı.Hintli bir grup.Daha doğrusu okuldan bir kaç hintli arkadaş ve onların dışardan arkadaşları.O kadar güzel dans ediyorlardı ki.Çok mutlu olmuştum.Onlar dans ederken ben de bu mutluluğun mimarına teşekkür etmek istemiştim.
-Teşekkür ederim ,Jack.
-Ne için ,parti için mi ?
-Her şey için, ama daha çok bu dans grubu için.Nereden bildin benim Hint dansını,müziklerimi falan sevdiğimi.
Biraz bozulmuş gibiydi.Başını hafifçe öne eğdi:
-Aslına bakarsan ben değil,Davy bildi.Bu onun fikriydi.
'Pot' kırmıştım.O arada ne söyleyeceğimi bilemedim.Yanından uzaklaşmak istedim.
-O zaman ben gideyim de ona teşekkür edeyim.dedim. Bu ilkinden daha büyük bir pot olmuştu.Ama yapacak bir şey yoktu artık.Karşı tarafımda duran Davy'e doğru yürüdüm.Yanında durdum, bir süre sonra:
-Bu işe karışmak istemediğini sanmıştım.
-Evet, karışmadım zaten ,sadece doğum günü partisine hediyesiz gelmek istemedim.
Şarkı bitmişti hiç ara vermeden diğerine geçtiler.(ÇALAN ŞARKI:Saree ke falı sa)
-Anlıyorum.Teşekkür ederim, yani hediye için.Çok mutlu oldum.
-Biliyorum.Yani beğeneceğini biliyordum.Müzikallerin provasında hep söylerdin.Bir kere tiyatro salonunda seni tek başına bu müziklerle dans ederken görmüştüm.Çok mutlu görünüyordun.Ben de bunun seni yine mutlu edeceğini düşündüm.
Davy ne yapıyordu böyle.Beni kendinden bir uzaklaştırıyor bir kendine çekiyordu.Şimdi ona dalıp gitmiştim.Ta ki dans grubundan biri benim elimden tutup dans etmek için aralarına çekene kadar.Ben de giderken Davy'nin elini tutmuş dans etmesi için sürüklemiştim onu.
Jack'in ,biz eğlenirken gizliden gizliye bizi izleyen bakışlarını fark etmiştim .Açıkçası pek de umursamamıştım.O da bunu fark etmiş olacak ki bakmayı bırakıp dansa katılmaya karar vermişti.Üstelik şarkıyı da o söylüyordu.Onun Hintçe şarkı söylediğini bilmezdim.Ve şarkının ne anlama geldiğini öğrendikten sonra daha çok şaşırmıştım:
Usul usul aşık olacaksın bana.Usul usul...(ÇALAN ŞARKI:Haule Haule- Rab ne banadi jodi)
39.BÖLÜM
Başım çok ağrıyordu.Elimi yüzümü yıkadım.Salonun ne halde olduğunu görmek için aşağıya indim.Girişe doğru geldim.Tuhaftı.Etraf pek de batmışa benzemiyordu.Salonun içine doğru yürümeye başladım.
Jack elinde bir süpürge ve çöp torbasıyla evi temizliyordu.Bir de artık rutin hale gelen şarkı mırıldanma işini gerçekleştiriyordu.Arkası dönüktü.Ona seslenecektim.Ama ben de ona bir iyilik yapmak istedim.Mutfağa doğru gidip şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayacaktım. Çaydanlığın altına suyu koydum,ocağı açtım.Çaydanlığı ocağa koydum.Buzdolabının kapağını açmaya giderken benim de bir şeyler mırıldandığımı fark ettim.Durdurmak için bir şey yapmadım ya da kendimi kıstlamadım.Mutluluğumu gizlemek istemedim bu sefer.
Dolaptan kahvaltılıkları çıkardım.Çıkardığım gürültüden ya da şarkıyı biraz daha yüksek sesle söylemeye başlamamdan olacak ki Jack mutfak eşiğinden yavaşça başını uzatıp baktı:
-Aman Allah'ım!Yanlış görmüyorum ,değil mi?Bu sensin .Mutlusun ve şarkı söylüyorsun.
-Evet, benim, mutluyum ve şarkı söylüyorum.
Şimdi eşikten içeri tamamen girmiş ,girişin yanındaki buzdolabına yaslanmıştı.Ben de fırının olduğu taraftaydım,tavayı çıkarmıştım:
-Yumurta ister misin?
-Eevet, olur.Omlet mi yapacaksın?Seni daha önce hiç omlet yaparken görmemiştim.Sanırım bugün bir sürü ilke şahit olacağım.
-Abartma ya sen de.
-Yok, yok abartmıyorum.Acaba bugün senin için önemli bir gün mü?
Benim keyifli olduğumu görünce o da keyiflenmişti.Ben de biraz gıcıklık yapmak için:
-Evet, aslına bakarsan bugün özgürlüğüme kavuşacağım da denebilir.O yüzden bu kadar mutluyum.
-Özgürlük?
-Bağlarımdan ,zincirlerimden falan işte.
-Ahh!Sanırım burada bana laf çarptın ama hiç keyfimi bozamazsın tatlım.
-Anlamadım!?
-O senin kurtulacağın bağın bozulması o kadar kolay değil.
Ben onun tadını kaçıracağımı tahmin ederken o benimkini kaçırmıştı.Ve dediklerini de anlamakta zorlanmıştım.Davy ,tamamen iyileşene kadar dememiş miydi? Jack ,yeterince iyileşmiş görünüyordu .
-Yeterince iyi görünüyorsun bence.Yani tamamen iyileştin.
-Haklısın, sayende sağlığıma kavuştum tekrar.
-Tamam ,gayet güzel işte.Artık şu bağı ortadan kaldırabiliriz.
-Aslına bakarsan tam olarak kaldıramıyoruz.Çün-
Elimdeki yumurtaları tezgaha bıraktığım gibi kapıya yöneldim.Dış kapıya.Bu işin aslını Jack'ten daha iyi bilen biriyle konuşacaktım.Davy'le.
-Dream,hey bekle!Nereye gidiyorsun?
-Davy'e ,eminim onun bana söyleyecek daha çok şeyi vardır.
-O da sana aynı şeyi söyleyecek.Bana güvenmiyor musun?
Davy'nin kapısının önüne gelmiştik.Kapıyı hızla vurdum:
-Sanırım güvenmiyorum.
Tam bir şey söyleyecekken Davy kapıyı açtı uykulu gözleriyle.
-Sabah sabah yine ne oldu?
Onu itip içeri girmeden önce direk konuya girmiştim:
-Jack, bağın kırılamayacağını söylüyor.Ama sen bana tamamen iyileşince bozacağını söylemiştin.
Daha sonra onu ittim ve içeriye girdim.Onlar da arkamdan geldi.Çok sinirliydim.Hemen bir açıklama yapması gerektiğini anlamıştı:
-Aslında her bağ gibi bu da oluşup kırılabilir.
-Ahh!Jack'in bana yalan söylediğini biliyordum.Hadi ,kır şu bağı hazır ikimiz de buradayız.Yap!
-Dream, bu o kadar kolay değil.
-Nasıl ya ,yaparken öyle dememiştin ama.
-Bak ,teknik olarak iki kişiyi birbirine bağlarken tek bir bağ kullanıyorsun.
-Yani?
-Yanisi şu,tek bir bağı yapmak için tek bir cadı yeterli.Ama şu an bağ ikiye ayrılmış durumda.Bir ucu sende diğer ucu Jack'te.Bu yüzden ortada iki bağ var.Ve bunu da kırabilmek için iki cadıya ihtiyaç var.
-Ee,öyleyse git ve bir tane daha bul.
-Bu şehirde öyle istediğin zaman cadı bulamazsın.
-Hay aksi, bak sen şu işe.Tüm anormaller beni bulur ama nedense cadı bulunmuyor.
-Cadıların burasıyla ilgili pek iyi bir geçmişi olduğu söylenemez.dedi.
'Neden ' sorusunu soracağımı anlayan Jack anlatmaya devam etti.
-Yüzyıllar öncesinde benim türümle çok büyük savaşlar yaşadıkları için buraya pek gelmezler.Aslına bakarsan hiç gelmezler.
-Vay be! Bir de şehrin adı 'Canna' olacak.İnsanlar tarafından sevilen.
-Normal insanlar hala seviyor bu şehri merak etme sen.
-Aslına bakarsan Davy ,merak ettiğim şey türünü malub etmiş türden biriyle nasıl bu kadar yakın olabiliyorsun?
Şimdi anlamıştım 'nasıl' bu kadar yakın ve Davy'nin Jack'e bu kadar sadık olmasını.Lanet buydu.Düşmanının yardımcısı olarak ve onun her isteğini koşulsuz yerine getirerek.
***
Bugün yapmam gerken şeylerin listesi giderek artıyordu.Karakola gidip Sally ile ilgili yeni bir şeyler olup olmadığını öğrenmeliydim.
Onun kaçırılmasıyla hiçbir ilgim olmadığı halde kendimi suçlu hissediyordum.Bunu hissetmeme sebep olan şey Sally'nin ailesiydi.Ve tabi ki Mrs.Lightman'ı ona musallat etmiş olmamdı.Polislerin onunla ilgili bir şey bulup bulmadığını merak ediyordum.Ama bulmuş olsalar bile bunu söylemeyeceklerini düşünüyorum çünkü o kadının elinin ne kadar uzun olduğunu biliyorum.'Kendisiyle ilgili en ufak bir pürüz çıkmasına izin vermez.'diye düşünürken Sally ile ilgili davanın dosyalarını özensizce masanın üzerine atan ,gözleri uykudan kan çanağına dönmüş polis memuru:
-Bakın  bayan, başımda yeterince sorun var zaten.Bir de sizinle uğraşamam.Ayrıca bu davayla ilgili her şey bu dosyanın içinde ve iddia ettiğiniz gibi Mrs.Lightman diye birinin adı da geçmiyor.
-Emin misiniz?
-Bakın sabahtan beri kaç dosya ile uğraştığımdan haberiniz var mı ? Tabi ki yok.Uykusuzluktan ölüyorum ve daha bir kahve bile içemedim.
-Tamam, siz gidin kahvenizi için ben burada beklerim.
Adam onu rahat bırakmayacağımı anlayınca beni başından savmak için :
-Pekala .Ben kahvemi içene kadar şu dosyaya bakın ve emin olun.Ama geldiğimde sizi burada görmeyeceğim.Anlaştık mı?
-Anlaştık.
Adam hızlı adımlarla uzaklaştı.Ben de hemen dosyayı elime alıp incelemeye başladım.Gerçekten de dosyada onunla ilgili bir şey yok gibi görünüyordu.Bir isim...
Yoktu.Son sayfaya geldiğimdeyse artık hayal kırıklığıyla bakıyordum sayfaya:Ta ki o sembolü görene kadar.Siyah bir çemberin içinde büyük harflerle yazılmış L,G ve bu harflerin üzerinde M harfi.Bu sembolü daha önce görmesem ne olduğunu anlamazdım ama daha önce bunu gördüm.Bir broş şeklinde ,üstelik oldukça tanıdık birinin üzerinde:
Mrs.Lightman'ın.
Benimle ilk  buluşmaya geldiği zaman sağ yakasında bu broş vardı.Zaten suçlunun kim olduğunu bu broşu bulmadan önce de biliyordum.Sadece onu nerede bulacağımı bilmiyordum.Polislerin bunu bulduğu yer ise terk edilmiş eski fabrika binasının yakınındaydı.Jack'i götürdüğümüz yerdi orası.Tahmin ettiğim gibi polisler delil bulmuşlardı ama üstünü örtmüşlerdi.Sally'i kurtarmak için onlara ihtiyacım yoktu zaten.Jack'i kurtardığım gibi onu da kurtarabilirdim.
En azından ben öyle düşünmüştüm.
40.BÖLÜM
-Bunun çok iyi fikir olduğunu sanmıyorum.
-Başka çaremiz var mı sence?Polislerin hangi tarafta olduğu belli değil mi?
-Orası öyle ama zaten dosyaya bakmana bile nasıl izin verdiklerini hala anlamış değilim.
Yine benim evimin salonunda oturmuş tartışıyorduk.Burası bizim toplantı salonumuz haline gelmişti.
-Memur çok uykusuzdu ve işini de çok önemseyen birine benzemiyordu.Dosyada önemsenecek kadar önemli ve ciddi bir delil olduğunu da bilmiyordu bence.
-Öyle olsa bile orayı gidemezsin Dream .Lightman'ın orada yalnız olacağını hiç sanmam.
-Yalnız gideceğimi kim söyledi ,Jack.
Davy'nin suratı düşmüş , küçük bir çocuğun elinden çekiştirip istemediği bir yere sürüklenirken ki ifadesi vardı yüzünde.Orta sehpaya uzanmış olan ayaklarını yavaşça çekti.Sağ eliyle yüzünü gizlemeye çalıştı.
- Sen de geliyorsun Davy.Kaçışın yok. dedim.
-Aslına bakarsanız benim şu bağ işini çözmem lazım çocuklar.Bunun içinde bir cadı bulmam lazım ,değil mi?Ah ,ah benim işim de çok zor.Gerçekten sizinle gelmeyi çok isterdim ama ...
Derken kapıdan çıkıvermişti.
-Gerçekten de tam kötü gün dostuymuşsun Dav- diye bağırdım arkasından.Onun gidişini arkasında Jack'le ikimiz biribirimize baktık.Onun da benimle gelmek istemediği ve hatta beni de göndermek istemediği belliydi.Ama benim inadımı da biliyordu.Oflayarak ayağa kalktı:
-Tamam ,madem öyle başka şans bırakmıyorsun,o zaman bu işi benim yolumla yapacağız.Ve kendimizi bile bile ölüme götürmeyeceğiz.Anlaştık mı?
-Aklında ne var?
-Lightman'ın bize tuzak kurup kurmadığını anlamak.Ve Sally'i nerede tuttuğuna dair bir ipucu bulmak.
-Sally'i nerede tuttukları belli değil mi?Seni götürdüğümüz yerle aynı.Yani benim aklıma bir tek orası geliyor.
-Dream , karamsar olmak istemem ama daha Sally'nin yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz.
-Biz de öğrenmiş oluruz işte.
-Acele etmeni anlıyorum ama şu an bu ikimiz için çok tehlikeli.Birimize bir şey olursa diğerine de olacak.İkimiz de ölürsek Sally'i kim kurtaracak?
Jack'in söyledikleri oldukça ikna ediciydi.Üstelik sakin kafayla düşündükten sonra polis memurun o bilgileri o kadar kolay vermesi gerçekten şüpheliydi.
-Ne öneriyorsun o zaman ?
-Davy'i bekleyelim bırak da cadıyı bulup gelsin.Sandığın kadar uzun sürmeyecek merak etme.
-Ama bulunmasının çok zor olacağını söylemiştiniz.
-Evet ama o aramızdaki bağın bozulmaması için söylenen bir yalandı.
-Her zaman yaptığınız gibi yani.
-Evet, yani aslında hayır.Yani Canna'da çok cadı yok bu gerçek.Ama bizim Davy'le daha önceden tanıdığımız ortak bir dostumuz var.
-Güzel bir önce kurtulabiliriz şu bağdan.
***
Salonda sessiz ama telaşlı bir bekleyiş vardı Davy'i.İkimiz de bir an önce gelmesini umuyorduk.Ama bizim beklediğimiz kadar çabuk gelmeyeceği kesindi.Hava çoktan kararmıştı.Zaman işliyordu ama hala Davy'den bir haber yoktu.Sabahın üçüne doğru kapıya şiddetle vuruyordu birisi.Salonda ayrı koltuklarda uyuklamıştık Jack'le.Kapının sesiyle yerimizden hoplayarak uyanmıştık.Bu uyanış şeklini daha önceden de yaşamıştım.Sally ölen kızların haberini göstermeye geldiğinde.Kapıya vuruş tarzından onun olmasını umuyordum.Ama tabi ki o değildi.Davy'di.Kapıyı açtığımızda karşılaştığımız  yüz ifadesi kötü bir şeyler olduğunu yeterince anlatıyordu.
Jack 'Ne oldu?' diye soramadan Davy içeriye daldı.Televizyonun kumandasını aramaya başladı.Bulduğundaysa televizyonu açar açmaz bize haberleri gösterdi.
Ben olayla ne alakası olduğunu anlamadığım için sordum:
-Ne oldu şimdi, bu ölen kızlarda neyin nesi yine?
Jack ondan şüphelendiğimi düşünmüş olmalıydı ki:
-Bilmiyorum, gerçekten benimle bir alakası yok bu sefer.
Davy olayı açığa kavuşturmak istiyordu bir an önce.Televizyonu kapattı.
-Tabi ki de seninle alakası yok.Ne zamandır ava çıkmıyorsun ki.Zaten kızların ölüm şekli çok farklı.
-Nasıl yani?
-Yanii.Şöyle omurgalarında hiçbir kırılma mevcut değil.Ayrıca direk boyunlarından ısırılmışlar.
-Ne yani şimdi de vampirler mi bastı Canna'yı? Ayrıca bunun bizimle alakası ne hala anlamıyorum.
-Sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun Dav.
-Sanırım ,dostum.
-Ne olduğunu biri bana da anlatacak mı acaba?
-Bak, bizce bu bir vampir değil.Davy kurbanın kanı tamamen çekilmiş mi?
-Hayır, zaten olayın karmaşık tarafı da bu ya vampir olsaydı kupkuru bir cesetle karşılaşırdık.Ama bunda sanki sadece öldürmek için ısırılmış.
-Yani?
Artık açıklamalardan sıklımaya başlamıştım.Bir an önce sonuca gelinmesini istiyordum.
-Bu bir vampir değil.
-Evet,kesinlikle değil.
-Peki bu şey ne öyleyse?
-Tam olarak genetiğiyle oynanmış ve mutasyona uğramış bir insan olabilir.Yüksek ihtimal öyle.
-Böyle bir şey kim yapar ve neden?
-Aslına bakarsan son zamanlarda tanıdığım çok ünlü bir genetikçe var,Dream'cim.
Davy'le ikimiz bir ağızdan:
-Lightman!!
-Aynen öyle, neden yaptığına gelince basit ,istediği gibi yönetebileceği bir canavar için.
Ama Davy'nin aklında başka bir şey vardı:
-Ya da intikam için.
41.BÖLÜM
Geçen sene bu zamanlar ne kadar da farklıydı.Lise ikinci sınıfı sevgili babamın beni ısrarla kaydettirdiği o özel okulda okuyacaktım.Ve sevgili annem her sabah beni okula gönderirken gözümün önüne düşen saçlarımı kenara ayırıp yapıştırarak ,yanağıma kocaman bir öpücük konduracaktı.
Eğer yaşalasalardı işte böyle bir rutinin içinde bulacaktım kendimi.Şu aralar çok özlediğim bir rutin.
Ve geçen sene bugün, ailemi kaybettiğim gündü.Ölüm yıldönümü...
Onların mezarını ziyaret etmek için bugün Mannheim'a gidecektim.Orada bir kaç  gün kalmak için küçük valizimi hazırlıyordum.Üvey halamın beni gördüğüne çok da mutlu olmayacağını ve onun evinde kalacağımı öğrenince de çıldıracağını düşününce bu valizin küçük olmasının önemi artıyordu.
Aslında onun geleceğimi öğrenmesinden çok gideceğimi öğrenenlerin tepkisinden ve yapacağı şeylerden korkuyordum.Hele de şu aralar ortalıkta şu intikam almak için gelmiş canavar varken beni yalnız başıma ,uzak ve savunamayacakları bir yere göndermelerine hiç ihtimal vermiyordum.Ama yine de valizimi hazırlamaya devam ediyordum.Belki de bu konuda beni anlarlar ve hak verirler ya da en kötü ihtimalle saygı duyup susarlar diye düşünüyordum.Ta bi bu değerli ve saygıdeğer sebebin altında, benim tüm bu olanlardan kaçma isteğimin  olduğunu anlamalarıyla beraber; benimle gelmek ve kendilerini unutturmamak için ellerinden geleni yapmaları da kuvvetli ihtimallerden biriydi.
Ben de tüm bunlar olmasın diye onların açıklama yapamayacağı,yanında durulması oldukça zor ve başlarına hayatları boyunca almak istemeyecekleri bir bela olan halamı kalkan yapacaktım kendime.Halama dayanmak eskisinden daha kolay olacaktı ama ...
Peki ya üzerinde siyah oymayla isimlerin yazılı olduğu mezar taşına bakmak...
Onun karşısında durabilecek miydim? Emin değilim.Babamın ismini okuduğumda üzülecektim, evet kesinlikle üzülecektim.Buruk bir tebessümün yaraladığı çocukluğuma dönecektim.
Ya annem...Onun mezarına bakmaya cesaret bile edemeyecektim.Gözümün önündeki hayali o kadar canlı gelecekti ki öldüğüne inanamadığım için ;mezar taşına bakmaya cesaret bile edemeyecektim.Bana sarıldığında o karamel rengi uzun saçlarının kokusunu çekemeyecektim içime. Koyu kestane rengi gözlerindeki sevgi bulutlarını göremeyecektim.
Çoğu zaman bana buğulu gözlerle baktığını , kocaman olduğumda bile saçımı oynayarak bana ninni söyleyeyişini, ağladığı zaman yağmur yağacağını sandığım zamanları....
Beni her kucakladığında, kalbinin atışını her duyduğumda kendi kalbimin attışını hissettiğimi. En kötüsü de o yaşarken ,'O ölürse ne olur ?'diye düşündüğüm zamanların acısını hiç bir zaman unutmayacaktım.
***
-Hayır,hayır!Hiç bir yere gidemezsin.
-İzin istemiyorum ki.Haber veriyorum sadece.
-Ahh! Bu da ,bu zamanların yeni modası oldu artık.dedi Davy benim cümlemi aynen tekrar ederek alay ediyordu kendince.'İzin istemiyorum,haber veriyorum.'
-Hayır ,gerçekten bu sizinle paylaşmak zorunda olduğum bir konu değil.Ve hatta sizinle tartışamaya değmeyecek kadar önemli bir konu ve beni anlayacağınızı düşünmüştüm açıkçası.
Yüzümdeki hayal kırıklığı ifadesi yeterli gelmiş ve bundan etkilenmiş olacak ki Jack, oraya gitmemem için gerekli sebepleri sıralıyordu:
-Daha dün öldürülen kızların haberini aldık,Dream.Biraz ciddiye alsan ne olur sanki?
Sesinde sitem ve sanki biraz da korku var gibiydi.Kaybetme korkusu.Konuşmanın uzamasını istemiyordu.Benim onları ikna edeceğimden değil de ,konuştukça bir şeylerin açığa çıkacağından korkuyor gibiydi.Devam etmekten bu yüzden çekinmiş olacak ki konuşmaya Davy devam etti:
-Şu anda gerçekten bu en son ihtiyacımız olan şey,senin korunmasız olman.Senin korunmasız olman Jack'i de korunmasız kılar ve biliryorsun ki ben Jack'e bir lanetle bağlıyım.Ne sizin bağınızı ne de benim lanetimi çözecek bir cadı bulmaya malesef ki şu canavar bozuntusu yüzünden vaktim olmadı.O yüzden şimdi senin buradan uzaklaşıp o canavara yem olman en son isteyeceğimiz şey.
İşte bu gerçekten ikna edici bir konuşmaydı.Ama ben her zamanki gibi itiraz etme konusunda ısrarcılığımı koruyordum:
-Beni seçeceğini nereden biliyoruz ki, belki bunun bizimle hiçbir alakası yok.
-Haklısın, bilemeyiz.Zaten bu yüzden hiçbir yere gitmiyorsun ya.Seni seçip seçmeyeceğiini bilmiyoruz.
-Söylediğin sebepler çok ikna edici de olsa ailemin ölüm yıldönümünü kaçırmam için hala yeterli değil.
-Dream!Durumun farkında değilsin, burada hayatlarımızdan söz ediyoruz.Sadece seninkinden değil.
-O zaman siz de benimle gelin, neden uzatıyorsunuz konuyu?
-Canna'dan çıkmanın çok tehlikeli olacağını düşünüyoruz çünkü.
-Daha canavarın kim olduğunu bile bilmiyoruz.
Duraksadım.İkisinin de yüzünde, bir şeyler sakladıklarını anlayacak kadar tecrübe yaşamıştım.Yoksa canavarın kim olduğunu biliyorlar mıydı?
-Bilmiyoruz değil mi?
Verecekleri cevap konusunda hem fikir olup olmayacaklarını anlamak için biraz bekleyip birbirlerine bakındıktan sonra yine Davy söze atıldı:
-Aslına bakar-
Jack, sözünü yarıda kesti.İki elini de siyah kot pantolonun arka cebine koyarak devam etti:
-Şüphelerimiz var.
Bunun şüpheden daha ileri bir şey olduğundan emindim ama yine üstelemedim.
-Neymiş o şüpheler bakalım? diye sorabildim sadece.
Jack'in çok açıklama yapmak isteyen bir hali yoktu.O yüzden her zamanki gibi Davy beni aydınlatmaya çalışıyordu:
-Kızları öldürenin vampir olmadığından eminiz.Yani en azından bu konuda Jack'le hem fikiriz.Ayrıca Canna'da bulunan doğa üstü varlıkları da göz önüne alırsak.
-Çok fazla yok, dediğinizi hatırlıyorum.
Beni onaylarcasına başını salladı:
-Aynen öyle,bu ... bu biraz farklı ve böyle bir türle daha önce hiç karşılaşmadık.
-Yani, bunu zaten biliyoruz.Lightman olabilir demiştik.
-Vee.. onun elinde çok fazla seçenek yok.
Bu konuşulanlardan hala kim olduğunu anlamadığım için kendimi salak gibi hissettim.Ama sonra.. bir anda anladım.Sally'den bahsediyordu.Genetiğini değiştirmek için muhteşem bir adaydı.Ve eğer onun kendine çalışmasını sağladıysa Lightman için daha da iyi bir haberdi.Konuşmanın devamında ne söyleyeceklerini tahmin etmek çok zor değildi.
42.BÖLÜM
-Canavarın Sally olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?!Sally birini öldürecek tipte bir insan değil.
Davy her zamanki alaycı ifadesini takınmış, hazırda bir cevabı olduğunu hissettirmiş ve benden azar yiyeceğini bildiği halde:
-Dediklerinin bir kısmına katılıyorum, tatlım.'İnsan değil.' dediğin kısma.Çünkü artık o bir yaratık veya canavar,nasıl hitap etmek isterseniz.
'Lütfen bunun başka bir açıklaması olsun.' der gibi Jack'e baktım.Ama onun bakışlarından aldığım cevap da en az Davy'nin sözleri kadar kesindi.Sally'nin ,Lightman'ın dönüştürdüğü canavar olduğuna çoktan inanmışlardı.Aslında onların bu inanmışlığı beni de etkilemişti.Hatta bu sorunu ortadan kaldırmak için harekete geçme fikri , ailemin mezarına gitmekten daha iyi bir eylem olacaktı benim için.
   Fakat bu kadar çabuk onlara inanıp , planlarına uyacağım düşüncesini ve ardından da bana istedikleri şeyi yaptırabilme etkisini ortaya çıkarmak istemiyordum.Bu yüzden de onlara'Sizinle arkadaşımı avlamaya geleceğim için ailemin mezarına gitmeyeceğim.' diye bir şey demeyecektim. 
-Peki...Bu durumda..
Bir ara duraksayıp doğru cümleyi söyleyip söylemeyeceğimden emin olmak istedim ve devam ettim:
-Bu durumda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Davy, kollarını bilmiş bir tavırla bağlamış haldeyken başını anlamamış gibi hareket ettirdi.Ve sonradan söylediği cümleye bakılırsa gerçekten anlamamıştı.Eliyle Jack'i ve kendisini işaret ederek:
-'Biz' derken?Yani... aslında 'Siz' derken,pardon?!
-Ben burada olmayacağım için, bu sizin çözebileceğiniz bir sorun haline geliyor,çocuklar.
Jack de ikinci kurduğum cümleyi anlamamış bir ifadeyle başını salladı  ve :
-'Burada olmayacağım.' derken?
Bunların bu gün nesi vardı?Yeterince açık konuşmuyor muydum?!'Siz ,evet .Çünkü ben ölü anne-babamın mezarını ziyaret edeceğim.Bunu anlamanın nesi zor.' Aklımdan geçen cümle tam olarak bu olmasına rağmen ağzımdan çıkan cümle daha yumuşak ve açıklama yapma zorunluluğu hisseden birinin cümlesi gibiydi:
-Bir canavardan bahsediyorsunuz.Benden ne bekliyorsunuz ki.Ben sadece'basit' bir insanım.Davy sen bir 'Cadı'sın ve Jack sen de bir 'Kuş Adam'sın.Onu durdurmayı planlıyorsunuz -ki başka seçeneğiniz yok-durudurun o zaman.Benim size hiçbir yararım olmaz.Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz.
Jack zaten onların bu işi halledeceğini söylediğim kısma tepki göstermemişti.O, buradan ayrılma fikrini hala düşündüğüm için rahatsızdı:
-Bunu daha önce konuştuğumuzu sanıyordum,Dream.
-Evet ,konuştuk.Ve ben gideceğimi söyledim.Neden gitmek istediğimi de.Yeterince kuvvetli sebepler sundum size.
-Biliyorum ,ama biz de sana neden gidemeyeceğini söyledik.
Nasıl devam edeceği belliydi onun yerine ben söyledim:
-Canavar yüzünden, ama bunun artık bir değeri kalmadı Çünkücanavarın Sally olduğunu öğrendik.
Davy onlara inandığımı anlamış ve 'sonunda anladın' bakışı atmıştı bana.O bakış ,bazı şeyleri gerçekten sonunda anladığımı gösteriyordu.
***
-Evet, duymak istediğiniz buysa size inanıyorum.Ve aslına bakarsanız şu an her şey yerine oturdu.Televizyondaki kızlar, canavarın ortaya çıkış şekli.
Altın bulmuş gibi heyecanlanmıştım bunu söylerken ve Davy'e döndüm konuşmamın onunla ilgili kısımına geldiğim için:
-Hatırlasa Dav, ölen kızları öğrenip sana hesap sormaya geldiğimde yanımda Sally vardı.Ona sizi anlatmıştım, biraz da yaptıklarınızı.O da şimdi aynı yolla bize ulaşmaya çalışıyor.Daha doğrusu bizi tehdid ediyor ,korkutmak için ya da ortaya çıkmamızı bekliyor; onu bulmamız için.
-Haklı olabilirsin, ki öyleysen Sally hala Lightman'ın etkisinde.Yani Lightman'ın onu dönüştürdükten sonra öylece ortalığa salıvereceğini düşünmüyorum.
İşte Davy bana istediğim kozu vermişti.
-Tam da senin söylediğinden ötürü tehlikede değilim.
Jack beni ikna edemeyeceğinden biraz endişeli ve sinirli bir halde:
-Dream, hala nede-
Ve yine sözünü tamamlamasına izin vermemiştim.Bu ,onları daha çok kızdırıyordu belki ama bir şeyi anlamaları gerekiyordu'Lightman benim peşimde değildi.'
-Lightman beni değil, seni istiyor Jack.Tehlike mi diyorsun(!)?Tehlikede olan sensin.
Veee..işte 1-0.Şimdi şapa oturmuşlardı.Söyleyecek bir şey ya da saldıracak bir yer kalmamıştı.En azından ben öyle düşünmüştüm.
Davy, Jack'e tedirgin bir bakış attı.Ama bu bakış kendi için endişelenmiş olan birinin bakışı değildi sanki.Sonra bana döndü , acı haber geliyordu işte:
-O zaman bu, senin için daha kötü bir durum,Dream'ciğim.Çünkü Jack'le aranızdaki bağı hala çözemedik.Ve ondan uzaklaşman onu güçsüz kılar, böylece Lightman istediğini alır Jack'i öldürür ve sen de...
43.BÖLÜM
'Ve sen de gitmişken aile mezarlığında kendi yerine kıvrılıverirsin.'Cümlenin sonu böyle bitecekti.
1-1.Bu sefer ben saldırdığım yerden yemiştim tokadı.Ta ki; benim çok da hoşlanmayacağımama tek kurtuluşumun bu olduğunu düşündüğüm bir fikir gelene kadar:
-Madem öyle, Jack de benimle gelsin.
Bu teklife ikisi de çok şaşırmış görünüyordu.Ama Jack'in şaşkınlığının yanında hafif bir hoşnutluk vardı.İşte bu hoşnutluk benim hoşlanmayacağım şeydi.Ama yine dediğim gibi tek çaremdi.Ailemin mezarını ziyaret etmek tabi ki çok önemliydi.Ama benim amacım bir daha Canna'ya dönmemekti.Ve önemli olan da buradan bir an önce ayrılmaktı.Jack'ten bir şekilde kurtulurdum.Hatta belki yeterince sevimsiz olan halamı görüp o kaçardı ,geri dönerdi Canna'ya.Bilmiyorum.Bunu o zaman düşünürüz.
-Jack de benimle gelsin.Hem ayrılmamış oluruz ki bu da onun gücünün azalmasını engeller.Hem de Sally'den uzaklaşmış oluruz bu da bize zarar verme riskini azaltır.Ne diyorsunuz?
Jack, direk olumsuz bir cevap vermedi.Zaten bu fikir onun çok hoşuna gitmişti.Ama Davy ekşimiş bir yüz ifadesiyle:
-Peki buradaki işler ne olacak?!Yani öldürülen kızlar,Sally size ulaşamadığını düşününce daha çok kız öldürmez mi?Ve ayrıca sizin bağınızı çözmek için aradığım cadı..
Davy'nin bahaneler üretmeye başlaması Jack'i rahatsız etmiş ve bu cadı işinden de bir sonuç alamamanın verdiği sinirle:
-Evet,Davy.Ne olmuş cadıya,bizim bilmediğimiz bir şey mi var?Yoksa cadıyı mı buldun(!)?
-Hayır.Ama-
Jack daha fazla üstü kapalı konuşmak istememişti:
-Aması ne!Bizim birlikte gitmemizden duyduğun bir rahatsızlık mı var?
Davy yutkundu.Henüz cevap vermemişken 'Acaba beni kıskandığı için mi' diye düşündüm.Tabi  anlık birşeydi bu .Ardından Davy'nin verdiği cevapla ne kadar bencil olduğunu bir kez daha hatırladım.
-Hayır, dostum .Bunun sizine bir alakası yok.Ölecek olan kızları da mı hiç düşünmüyorsunuz ya.Hadi onları da geçtim.Sizi bulamayınca beni kullanarak size ulaşmaya çalışır ve bana zara verirse ne olacak?!
Ve işte Davy!Ne beklenir ki başka.Jack'ten, bu söylediklerine cevap vermesini bekliyordu.Bu sefer de Jack onun her zamanki alaycı ifadesini takındı ve gülerek:
-Sen başının çaresine bakarsın, dostum.Her zaman öyle yapmadın mı.Şimdi de öyle yap ve hayatta kal.Biz küçük bir geziye çıkacağız, bavulları hazırla Dream!.
***
Gözlerine büyük görünmesin diye tek valiz hazırlanmıştım.Zaten çok da fazla eşyam olduğu söylenemezdi ama yine de birden fazlası korkutabilirdi.Kalıcı olarak kalmak istediğimin belirtisini fazlaca hissettirebilirdi.
İçi fazlasıyla dolu ,gri ,tekerlekli valizimi iki elimle tutmuş çekiştirirken tam da dış merdivenlerin oraya geldiğimde; valizin sapına  esmerimsi kaslı bir kol uzandı.Bu Jack'ti.
Valizi yavaşça ona bırakırken bana 'Ben hallederim.'der gibi gülümsedi.Merdivenlerden tamamen aşağı indikten sonra duraksadım, etrafa bakındım.Meraklı bakışlarımın nedenini hemen anlayan Jack:
-Araba biraz sonra anayolda olacak, Davy onu bakıma götürmüştü de.Malum uzun yola çıkıyoruz,Corondell demiştin ,değil mi?
Ellerimi hafif dar jean pantolumun ön ceplerine sokmaya çalışırken ,bir yandan da Jack'te gözlerimi kaçırarak 'Evet' dedim.Fazla konuşmak istemiyordum.Ona fazla bakmak da istemiyordum çünkü bu yolculuk için her zaman davrandığından daha özenli daha kibar davranıyordu ve bu da beni oldukça rahatsız ediyordu.Ona karşı suçluluk hissettiriyordu.Sanki kötü olan benmişim gibi.
Konuşmama isteğimi 'susarak' yeterince açık belirtmiş olmam onu pek rahatsız hissettirmemişti çünkü o kadar uzun süre sessiz kalamadan Davy gelmişti.Ama Jack'in dediği gibi arabayı anayola park etmemiş , gelebildiği kadar yakına gelmişti patika yolun kenarındaki çimenleri ezerek.
Yeterince kızgın olduğunu gösterebilmek için sert bir şekilde durdu ve aynı sertlikte kapıyı hızlıca kapattı:
-Araba hazır.
Anlaşılan o da çok konuşmak istemiyordu.Jack valizi alıp arabaya doğru giderken Davy de benim yanıma doğru geliyordu.Söyleyecek bir şeyleri olmalıydı.Vardı da:
-Görüyor musun?....Yanına hiçbir şey almıyor .
-Yaani?
-Orada fazla kalmayacağınızı düşünüyor.
-Ne olmuş peki?
-Seni biraz tanıyorsam ,Dream buraya dönmek isteyeceğini pek sanmıyorum en azından bu kadar erken.
Tam bir cevap vermek üzereyken konuşmaya devam etti:
-Ayrıca , valizinin fazlasıyla dolu olmasından kaynaklanan şişmiş görüntüsü benim dediklerimi doğruluyor.
Ne cevap vereceğimi bilemedim.Bunu fark ettiğine şaşırıp onu yalanmalı mıydım yoksa sırf bu konuyu konuşabilelim diye arabanın bagajında oyalanan Jack' e mi ?
-O da biliyor değil mi?
Arabanın orada duran Jack' e baktı.
-Büyük ihtimalle.Ama sana bir şey söyleyeyim mi... dedi o bilmiş yüz ifadesi vardı yüzünde ve kulağıma yaklaşarak, fısıldadı:
-Orada çok kalmayacaksınız, bunu hissedebiliyorum.
44.BÖLÜM
Yolu neredeyse yarılamıştık.Gün bitiyordu, güneş dağların arkasına kaçıyordu.Biz de büyük ihtimalle güneşi dağların arkasından kendi gösterdiği zamanlarda Corondell'e varmış olurduk.Hala Joanna'ya geleceğimi bir gün önceden söylemiştim.Ama yine de o hiçbir zaman benim gelişlerime hazırlıklı olamazdı.
Yol boyunca dışarıyı izlediğim için boynum tutulmuştu.Şiddetli ağrıya rağmen diğer tarafa dönmek istemiyordum.Çünkü herhangi bir belirti ya da bakış Jack'in konuşmasına neden olabilirdi ve benim ihtiyacım olan en son şey konuşmaktı.Fakat sonsuza kadar sus kalınmayacağını anladığım için müzik açmak için teybe yöneldim.Açmayı beceremediğimden ve cızırtıların fazlasıyla rahatsız etmesinden olacak ki Jack olaya el attı:
-Ben hallederim.
Bunu bugün ikinci kere söylüyordu.
Düğmeyi biraz çevirdikten sonra anlamlı sesler duyulmaya başlamıştı.İçim biraz olsun rahatladı bu sesleri duyunca.Radyo çalıştığına göre müzik dinlenebilirdi ve müzik dinlerken konuşmamız gerekmiyordu.İki yanı gür ağaçlarla çevrili yola odaklanmak yeterli olacaktı.
Çalan Şarkı:One Republic-I Lived 
Ah!Şansa bak ki çalan şarkı hayatın her anını dolu dolu, aşkla ve acıyla yaşayabilmemnin güzelliğini anlatıyordu.Ki ben aynı düşünce içinde değildim,Jack de bunu fazlasıyla biliyordu ve canı sıkılmış bir vaziyette camını açtı.Ve bir 'Of' çekip kolunun yarısını camdan dışarı sarkıttı.
Sakinliğini kaybediyor gibiydi.Büyük ihtimalle onun hayal ettiği gibi bir çift olamadığımız için.Tam bir kızgınlık belirtisi göstermese de dişlerini sıktığı için çene kemiği ve boyun damarları belirginleşmişti.Bir - iki dakika kadar bir süre bu devam etti ve bu süre boyunca ben de onu izledim.
İzlendiğini hissedince bana dönüp baktı ve başını  hızlıca yola çevirdi.Emin olmak istiyordu ona baktığımdan.Ve emin olduktan sonra yüzümdeki ifadeyi anlamak için tekrar bana baktı.Neden korkmuş ve şaşırmış olduğumu anlamak için ,bana bakıyordu.Bu süreyi biraz uzatmış ve dikkati dağılmış olmalıydı ki ön cama şiddetli ve hızlı bir şekilde çarpan şeyin etkisiyle ani bir fren yaptı.
Çarpmanın ilk paniğini atlattıktan sonra sıra ikinciye gelmişti.Ön camda oldukça büyük hacimli ve kütleli ,siyah bir şey vardı.Ve tabi ki fazlaca ....KAN.
Emniyet kemerini çıkarmaya çalışırken Jack'in sol tarafında da aynı lekelerin olduğunu gördüm.Camı açık olduğu için kanlar ona da sıçramıştı.Yüzündeki lekeleri gördüğümde biraz duraksadım bunun farkına varan Jack bana bakıyordu.Şoka girdiğimi sanmıştı.Seslenmesine gerek kalmadan:
-Kan... Yüzünde kan var.
Elini yüzüne götürdü ,sıçramış bir şekilde dağılmış olan lekeleri eliyle temizleyip tişörtüne sürdü.
-Tamam,tamam.Sakin ol.Sen iyi misin?
-Ben iyiyim ama aynı şeyi  onun için söyleyemeyeceğim. dedim ön camı işaret ederek.
Bir anlığına ön camda olanları unutmuş gibi kendine geldi.Hemen kapıyı açıp aşağı indi.Ve ön camdaki şeyi neredeyse kucaklayarak ,kaldırarak aşağıya-yola- indirdi.
Ben de ardından arabadan indim.Dizlerinin üzerine koymuştu başını,siyah saçları vardı ve uzunluğuna bakılırsa bir kızdı bu.Elleri de bedenden çıkan kanla boyanmışçasına yerde yatan kızın başında duruyordu.
Büyük ihtimalle bunu , yerdekinin cansız bedenin hükmedemediği başını sabit tutmak için yapıyordu.Kızın saçları yüzünü ve boynunu örtüyordu.Çok fazla kan vardı.Cevaptan ne kadar  emin olsam da Jack'e sordum:
-Yaşıyor mu?
***
O da aslında cevabını çoktan anladığı ama emin olmak istediği bu soruyu;boyunu örten saçları kenara ayırarak ve ardından olumsuz bir şekilde başını sallayarak cevapladı:
-Hayır.Yaşamıyor.
Nabzını kontrol etmek için dokunduğu yerin hemen yanındaki tırmık izini göstererek:
-Zaten bununla yaşaması pek de mümkün görünmüyor.dedi.
-Pençe izi mi o?
-Aynen öyle.Ve boynu kırılmış.
-Bana biraz tanıdık geldi, hatta oldukça.Ölüm şekli...
'Ölüm şekli diğer kızlarla aynı, Jack' cümleyi tamamlamama gerek yoktu o zaten anlamıştı.Ben de katilin ismini söyleyerek devam ettim:
-Bunu yapan Sally, bizi takip ediyor. Paniklemiştim, Jack beni sakinleştirmeye çalışsa da kendi de aynı şeyden şüpheleniyordu.
-Lightman'ın dönüştürdüğü tek kişinin o ,olup olmadığını bilmiyoruz.Kesin Sally olduğuna dair bir kanıt var mı?
Ellerini kızın başından çekmişti bu yüzden bir türlü sabit durmayan başı şimdi de diğer tarafa düşmüştü.
Ama iyi ki de düşmüştü.Değilse boynunun diğer tarafındaki yarayı göremeyecektim.Kızın boynuna yaklaşarak diğer yarayı gösterdim Jack'e:
-Bu senin için yeterli bir işaret mi, acaba?!
Tam şah damarının üzerinde , diğer pençeden daha fazla acı verdiğini tahmin ettiğim yara 'S' harfi şeklindeydi.
Sally'nin 'S'i.
Jack ,diğer yarayı gördükten sonra oldukça ikna olmuş bir vaziyette Davy'e haber vermek için tekefonunu arıyor bir yandan da 'Bu kız bizimle oynuyor, bu kız bizimle oynuyor.' diye söyleniyordu.
Telefonu almış tam da hararetki hararetli konuyu anlatmak üzere hazırlanırken benim telefonum çaldı.Tuhaftı .Arayan Joanna Hala'ydı.
Şaşkınlığımı fark eden Jack kendi konuşmasını daha ileri bir tarihe atarak telefonu kapattı:
-Kim o?
-Joanna Hala.
-Açsana.
Zaten yapacağım bir işlem olmasına rağmen Jack'ten gelen onayla 'evet' tuşuna bastım.
-Alo, Joanna Hala . Ne oldu?
Bir kaç saniye boğuk boğuk sesler duyuldu ama ardından gelen çığlıklar yeterince netti.Joanna Hala bağırıyordu:
'Dream,Dream.Yardım edin.Yar-'
Ve telefon kapandı.Dıt,dıt,dıt,dıt...
45.BÖLÜM
Telefon kapandıktan sonraki yüz ifadem yeterince kötü ve açıklayıcı olmalıydı ki Jack:
-Sally mi?
Fazlaca tedirgin ve şok olmuş halimle konuşamamış , sadece başımı 'Evet.' şeklinde sallayabilmiştim.O da elindeki telefonla Davy'i tekrar aramış ve yapabileceği bir şey olup olmadığını sormuştu.Anlamadığım şey neden ona sorduğu, sonuçta Davy Canna'daydı ve biz Corondell'deki halamı kurtarması için yapabileceği bir şey var mı diye soruyorduk.
Anlam veremediğim konuşma bittikten sonra Jack:
-Yer bulma büyüsü için soruyorum.Lightman için.
Hayret sonunda Jack dediğime mi geliyordu?Konuşmanın devamı vardı.
-Artık onu durdurmanın vakti geldi.İş onda bitiyor.Eğer Sally bize ulaşmak isteseydi zaten ulaşabileceğini gösterdi.Şu an bize ulaşmak istemiyorlar , en azından bana.
Aynı fikirde değildim.Jack bu kaçırma ya da rehine işlerinden hiç anlamıyordu.Belki Sally halamı alıp Jack'le takas etmek isteyecekti.Ne belli?Hem ben olsam elime geçen her fırsatı sadece korkutmak için değil ele geçirmek için kullanırdım.'Neyse ne?' dedim içimden ve diğer düşüncelerimle beraber bunu da içimde tuttum.Şu an Jack'le üstünlük tartışmasına girmek gereksiz olurdu çünkü.
Ben bu düşünceler içerisinde oyalanırken Jack hızlı davranılması gereken bir durumda olduğumuzun farkında olan tek kişi gibi görünüyordu.Arabanın önüne fırlatılan cesedi kollarından tutarak yol kenarındaki ormanlık alana sürüklemiş üzerini alelade bir şekilde yapraklarla örtüvermişti.Sonra bir ara arabaya girdi kısa süre sonra çıktı elinde yolculuk için aldığımız su şişesi vardı.Bana döndü:
-İçecek misin?
-Hayır. dememle şişenin kapağını açıp kanlı ön cama dökmesi bir oldu.
Sonra tekrar arabaya binip silecekleri çalıştırdı.Yolu görebileceği kadar temiz olduğunu düşündüğü zaman silecekleri durdurdu.Açık olan kapının üzerinden başını uzatıp:
-Geliyor musun?diye sordu.Alaycı bir soru değildi.Gerçekten gidip gitmemekte tereddüt ettiğimi düşünüyordu.Tabi ki gidecektim.Jack'e göre hala sağ olan halamı görmem gerekiyordu.Öldüyse de ... gömmem.
***
Merdivenlerin başına geldiğimizde kapının aralık olduğunu gördük ,daha doğrusu ben önden gittiğim için önce ben gördüm.Yine de Jack yanıma gelmeden kapıyı açmaya cesaret edemedim.Yanıma geldiğinde kapıyı açmam için onaylamasını bekledim.Başıyla verdiği 'Evet.' cevabından sonra kapıyı yavaşça itekledim.İçeriden hiç ses gelmiyordu bu da bizim karşılaşacağımız ihtimalleri artıyordu.Salonun hemen önüne açılan kapıyı içeriyi görebilecek kadar açmıştım.İçerideki manzara hiç de iç açıçı değildi.Etraf dağılmış , yastıklar parçalanmış, pamukları etrafa saçılmıştı.Daha fazla oyalanmanın bana bir faydası olmayacağını anladığım için içeri girdim.Önce gözlerim Sally'i aradı.Onun evde olmadığını anladığım da ise halamı.Salondan da kapısız bir geçiş sağlanmış olan mutfakta arkası dönük bir kadın gördüm. İhtimal, haline alsam da halam olduğunu düşündüğüm kadına seslenince emin oldum:
-Joanna Hala?
Seslenişle kadın bize doğru döndü.Elinde beyaz bir havlu vardı ve elini boynunda tutuyordu.Sanki bir şeyi engellemek için, elini çekip kendine ne olduğunu göstermek istediğinde neyi engellemek istediğini anlamıştık:Kanamayı.
'Ne oldu?' sorusuna gerek kalmamıştı.Her şey yeterince açıktı.Sally gelmiş ,halamı tehdit etmiş ve tabi ki bununla bizi korkutmayı başarmıştı.Üzerine bir de halamın suçlayıcı bakışları eklenmişti ,işte şimdi tam olmuştu.Haksız demiyorum, sonuna kadar haklı ama en azından kalan tek akrabam olarak biraz daha duyarlı olmasını beklerdim.
-Sen iyi misin hala?
-İyi mi bir de soruyor musun, senin yüzünden başıma gelenlerden sonra nasıl iyi olabilirim ki?!
-Biliyo..
Sözümü eliyle yaptığı bir hareketle kesti.'Yeter!'Fakat ben cümlemi bitirmekte kararlıydım.
-Biliyorum.Seni böyle bir şeye bulaştırmak istemezdim ama oldu bir kere.Ayrıca sen benim hayatta kalan tek akrabamsın,halamsın seni korumak için her şeyi yaparım.dedikten sonra biraz sessizlik oldu.Ama o sessizlik içinde halamın yüz ifadesi baya bir söz söylemişti.Bakışlarıyla yerden yere vurmuştu.Bir de Jack'i işaret edip 'Kim bu?' der gibi bir bakış attı ki o bakışla Jack bile kendine çekidüzen vermişti.
'Ihhm' diyerek boğazını temizledi.Konuşma yapmak için hazırlık yapıyor gibiydi.Ama halam onun da konuşmasına izin vermeden :
-Müsade ederseniz , yeğenimle özel olarak konuşmak istiyorum.
Jack hemen onaylamaya ve dışarıda beklemeye hazırdı.Onu hiç bu kadar pısırık görmemiştim.Dışarı çıkmak için bir-iki adım attı.O birkaç saniye içerisinde acaba onu durdurup 'Ne konuşacaksan onun yanında konuş,hala ' desem mi diye düşündüm.Ama yapmadım.Halamı ne kadar sinir etmek istiyor da olsam Jack'i aile konuşmalarına dahil edecek kadar yakın bulmuyordum.
Jack'in yeterinece uzaklaştığından emin olan halam:
-Defol git buradan!!
-Anlıyorum, korktun hak da veriyorum ama..
-Hiçbir şey anlamıyorsun.Neden geldin ki zaten?
-Ailemin ölüm yıldönümü için.
-Ne ailesi be!
-Annem ve babam , hatırlarsan benim bir annem ve babam var.Hatta babam senin kardeşin.(!)Ve ben onları ziyarete geldim.
-Anne ,babanı  demek....Ziyarete geldin öyle mi?.Anne -babanı demek...
Neden sürekli 'anne-babanı demek' diyordu.Ve yüzündeki küçümseyici ifade konuşana kadar çok çok...
-Üvey anne- babanı demek.diyerek yaptığı bir hatayı düzeltmiş gibi bir gülümseme vardı yüzünde.
Halamın ne söylediğini anlayamadan sırtımda tarifsiz bir acı hissetmiştim.Omurgamda çok büyük bir yanma.Sanki kemiklerim eriyor da içinden alevler çıkıyordu.
-Ne diyorsun sen,hala?diyebildim sadece titrek bir sesle.
Bana cevap vermese de kendi kendine söyleniyordu.'Ahh, benim aptal kardeşim ona söylemiştim, ona söylemiştim.'Sonra bana dönerek:
-Ona söylemiştim, seni kapının önünde bulduğumuz gece ona seni almamasını söylemiştim.Ama annen olacak kadın -yani üvey annen- seni ilk gördüğü an sana çok bağlanmıştı.Seni vermek istemiyordu.Ve Micheal da... kalmana izin verdi.Seni evlat edindiler.
Konuşması değişiyordu, bana olan nefretinden çok anıları hatırlamanın acısı vardı.Sesi titriyordu.Gözleri dolmuştu ama ağlamamakta kararlıydı.
-Onlara söyledim, kaç kere.Senin onların sonu olacağı..
Cümleye devam etmedi.Söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibi ağzını eliyle kapattı.
-Onların sonu mu!Sen ne diyorsun hala!?
Konuşmadığı için kollarından tutup sarstım, artık sinirli olan ve hesap soran bendim.O da çok geçmeden -ki zaten çok da söylemek isteyen bir şekilde:
-Anne, baban senin yüzünden öldü.Sen ve onların...Bunu sen de çok iyi biliyorsun,kazanın nedenini.
46.BÖLÜM
Sen ve onlar...derken başıyla kapının dışını işaret etmişti.Jack'i.Ama 'onlar' demişti.Jack ve diğerleri...Diğerleri kimdi?Bilmiyorum.Ne kadar cevaplayamayacaklarını bilsem de sevgili anne- babama- ah!pardon üvey anne, babama-soruyorum bu soruları.Soğuk mermer mezar taşlarına dokunuyorum.Belki bu soğuk içimdeki yangını söndürür diye, aslında daha çok sırtımdaki yanmayı.Nereden geldiğini ve neden olduğunu bilemediğim bu acıyı giderir diye belki de .
Benden bir -iki metre geride olan Jack'e doğru döndüm.Tabi ki de aklımdan ona hesap sormak geçiyordu.Ama bunu Canna'ya gittiğim zaman yapacaktım.Diğerlerinin kim olduğunu öğrenecektim.Bu işin içide Davy'inin olduğuna eminim-her işte olduğu gibi- ama eğer başkaları da varsa bunu öğrenmeliydim buradaki bir kaç işi hallettikten sonra.
Bunlardan biri sosyal hizmetlere gidip evlatlık belgelerimi bulmak.Gerçek ailem hakkında ipucu yakalayabilir miyim diye.İkincisi ise konu aileden açılmışken çocukluk arkadaşımın ailesiyle de görüşmek istememdi.Jack bu zamana kadar ailesinden hiç bahsetmemişti.Ben de sormamıştım ,çünkü merak etmemiştim.Hala  yaşayıp yaşamadıklarını, yaşıyorlarsa neden görüşmediklerini merak etmiştim.
Ama dediğim gibi öncelikli iş sosyal hizmetlerdi.Jack'i oraya götürmek için özel bir çaba harcamama gerek yoktu.Yaşadığım travma(!) beni yeterince acınası gösteriyordu.Bu da gerçekleşmesi mümkün isteklerime karşı çıkmayacağı anlamına geliyordu.
Corondell de Canna'dan çok farklı değildi.Küçük bir şehirdi, geneli birbirini tanırdı.Sosyal hizmetlerdeki Bayan Lauren da ailemi tanırdı.Her şeyi öğrendiğimi ona anlatmak biraz zaman aldı.Evrakları göstermemesi için babam onu iyi tembihlemişti.Ama en sonunda Joanna halamı arayıp olanları bir de onun ağzından dinleyince-tabi bu olanlar kısmı sadece bana üvey olduğumu söylemesi çünkü halam ne kadar benden nefret etse de böyle bir şeyi kimseye anlatmaz-evrakları göstermeye ikna oldu.Ben bu konuşmaları yaparken Jack binanın dışında bekliyordu.Bayan Lauren'ın odasının penceresinden onu görmek mümkündü.
Ve şu an gittiğimiz odanın penceresinden de aynı manzarayı görecektim çünkü arşiv Bayan Lauren'ın odasının bir üst katıydı.Büyük bir kitaplık dolusu dosyalar vardı.İçlerinden birinin benim dosyam olduğunu söylemesi ve onu önüme koyması için Bayan Lauren'ı bekliyordum.
Çok şey bekliyormuşum...Burası yıllardır düzenlenmemiş olduğu için Bayan Lauren bana 'İyi şanslar!' dileyim kapıyı kapatıp gitti.Dosyaların üzerinde isim yazanları eledim.Sonuçta benim aradığım saklanmış bir dosyaydı.İsimsizleri masanın üzerine koydum.Masa pencerenin önündeydi ve Jack'in hala aşağıda beklediği rahat bir şekilde görünüyordu.
Korktuğum kadar fazla dosya çıkmadı.Sadece dokuz tane.
Elemesi kolay olacaktı.
***
Bir,iki,üç... Hala bir şey çıkmadı.Dördüncü dosya.'Bakalım bu hangi saklı ailenin çocuğuymuş?' diye dosyanın kapağını istemsiz ve özensiz bir şekilde açtım.Evlatlığın verildiği ailenin isimlerinin yazdığı kısımda tanıdık bir şey göremedim.'Sonuç yok ,yine.' yüz ifademi takınıp dosyayı uflayarak kapatıyordum ki...Sayfanın sonlarında,evlatlık veren ,kısmında bir isim dikkatimi çekti.Daha doğrusu bir soyisim....Lightman.
Maria Lightman.Gözlerim sayfanın biraz daha aşağısına kaydığındaysa çocuğun ismini görmüştüm.Sonunda bir şeyler bulmuştum, ama o ismi gördüğümdeki şaşkınlık ;bilgi edinmenin mutluluğunu gölgelemişti.Bu nasıl olabilirdi? Hiç inandırıcı gelmiyordu.
Diğer dosyaları da karıştırıp ihtiyacım olan bilgiyi buldum.Gerçekten Bayan Lauren'nın bana dosyayı 'ŞAK' diye vermemesi iyi oldu.Değilse diğer dosyayı nasıl görecektim.Dördüncü dosyadaki bir kaç evrağı katlayıp kendi dosyamın arasına koydum.Diğer dosyaları da alelade raflara yerleştirip aşağı indim.
-Bayan Lauren bu dosyayı alabilir miyim? dedim.Dosyayı uzaktan gösterdim, elimde sallayarak.
-Dream ,ıhmm, bunun pek mümkün olacağını sanmıyorum,tatlım.
'Tatlım.!' Bu hitabet bana birini hatırlatıyor ama neyse.
-Bence yeterince mümkün.Zaten böyle bir dosya olmadığını düşünürsek ortadan kaybolmasının bir anlam ifade edeceğini düşünmüyorum.
'Yakaladın beni' der gibi bir ifade vardı yüzünde.Zaten bildiklerim yeterince açık ve fazla olduğu için çok uğraşmak istemiyor gibi:
-Ahh, tamam al.Onunla ne yapacağını bilmiyorum ama hatırlatmak isterim ki seni evlatlık alan aile öldü ve seni terk eden ailenin ismi de yazmıyor.Bunu sen de görmüşsündür.Ama yine alacağım dersen , al ve git artık.
Ne! Gerçek ailemin ismi yazmıyor mu?Ve ben de bunu görmüş müyümdür?Hayır ,görmedim. Ahh!Tabi ki de dördüncü dosyaya o kadar odaklanmıştım ki üvey ailemin ismini görünce dosyayı hemen alıverdim.
Lauren'dan dosyayı alabilmenin tek yolunun daha  fazla soru sormamaktan geçtiğini anladım ve ailemin beni nasıl bıraktığına ya da üvey ailemin beni nasıl bulduğuna dair soruları sormadan dışarı çıktım.Orada da 'Aradığın şeyi buldun mu?' diyerek sitemli bir bakış atan Jack'i çekmek zorundaydım.Sorusuna daha doğrusu bakışına cevap vermedim.Sadece dosyayı gösterdim.'Artık Canna'ya dönebiliriz.'dedim.Beklemediği bir tepkiydi.Bu kadar çabuk döneceğimizi beklemiyor gibiydi.Belki de katlanılmazlığının beni biraz daha Corondell'de tutacağını düşünüyordu.Zavallı Jack! Ama buna katlanabilirdim.Şu anki durumda BENİM katlanamayacağım bir şey  de yok gibiydi.Ahh, zavallı Jack.İçimde bunu tekrar etmeden duramıyordum.Katlanılması zor durumda olan oydu.Onu hiç sevmeyen birinin peşinde koşması, Davy'nin-her an ona ihanete hazır olması,genetikçi bir kadın tarafından ölümle tehdit edilmesi,yaşabilmek için önce öldüren olma zorunluluğu ve işte asıl katlanılası zor şey ,ahh! zavallı Jack.Yaşaması için öldürmesi gereken kadının; onu dünyaya getiren kadın olması.Annesi olması....
Çalan şarkı:Civil Twlight- Courage of the fall
47.BÖLÜM
Eve dönüşte, daha iyi haberler olmasını diliyordum.Çünkü Corondell'de yeterince kötü haber almıştım.'Almıştık değil, almıştım.'diyorum çünkü Jack'in hala hiçbir şeyden haberi yoktu.Yani Lightman'ın onun annesi olduğundan.
Aslında bir ara yolda ona söylemeyi düşündüm ,ama yapmadım.Canını ne kadar çok acıtacağını bildiğim  bu haberi öyle alelade bir yol ortasında vermek istemiyordum.Ve alelade bir zamanda...
Araba yavaşlarken elimde tuttuğum dosyayı daha sıkı kavramıştım.Arabadan inerken-geldiğimizi duymuş olmalı ki-Davy'nin bize doğru koşuşunu gördüm.Yüzünü çok net göremesem de mutlu bir ifadesi vardı sanki.Bizi karşılamaya geliyordu.Belki de tahmini doğru çıktığı için mutluydu.'Orada çok kamayacaksınız,hissedebiliyorum.'
Haklıydı çok kalmamıştık.Jack bagajdan valizleri çıkarıyordu.Onun bu işi üstlendiğini görünce ben de eve doğru yürümeyi tercih ettim.Zaten büyük mutluluk içinde gelen Davy'nin ne diyeceğini de merak ediyordum.Patika yolun ortasında nihayet karşı karşıya geldik.Durdu.Beş on metre arkada,arabanın yanında valizlerle uğraşan Jack'e baktı.Umursamaz bir şekilde dudak büktü:
-O kadar kası var.Bir işe yarasın ,değil mi?dedi ve sonra koluma girip beni eve doğru çekiştirmeye başladı.
Bir şey olmuştu, ya Sally'le ilgili ya da...Bir şey olmuştu kesin.Onun bu tavırları beni e meraklandırmıştı ve adımlarımı hızlandırmıştı.Ben ona ne olduğunu sorsam da söylemeyecekti ama benim bir şeyleri merak ettiğim gibi o da benim elimdeki dosyaları merak etmişti ve sormadan edememişti.Ben de 'Sonra.' diyerek başımı salladım.
Merdivenlerden çıkıp kapının önüne geldiğimizde içeri girmek için Jack'i bekleyip beklememekte karasızdım.Geriye dönüp baktığımda onun daha patika yolun başında olduğunu görünce sabredemeyeceğimi bildiğim için içeri girdim.Davy'den de biri itiraz gelmedi.
Antreden salona geçişi sağlayan kapının eşiğine geldiğimde salonumun ortasındaki kanepede oturan kızıgördüm.Hemen arkamda duran Davy'e dönüp ' Bu kız kim ?' diye bir bakış attım.O ise hiçbir şey söylemeden beni içeri doğru ittirdi.Kızın dikkatini çekecek kadar içeride olmalıydım ki beni görünce oturduğu yerden kalktı.
Yüzünde tebessüm içeren bir ifade vardı ama hafif küçümseyici gibiydi.Bu kızı pek sevmemiştim.Güzel sayılmazdı.Hatta siyah kalın kemik çerçeveli gözlükleriyle komik bile görünüyordu.Ama saçları fena değildi ,uzundu koyu bal sarısı rengindeydi.Kıvırcık değildi saçları ama düz de sayılmazdı.Sesini ise bana selam verdiğinde duydum.İnceydi ve bana göre çok da hoş bir ton sayılmazdı:
-Merhaba,Dream.Ben Elisa.
***
 'Elisa.'Hıhı.Çok memnun oldum'demedim tabi ki.Zaten benim bir şey dememe gerek kalmadan paldır küldür içeri valizlerle giren Jack dikkatleri üzerine toplamıştı.Valizlerden küçük olanı düştüğünde büyük olanı da tutmak için çok çabalamadı diğer tarafa fırlatıverdi.Sonra hepimizin ona baktığını görünce üstünü başını toparladı.Öhö öhhö.Boğazını temizleyip'Göründüklerinden daha ağırlar.'dedi.Konuşurken salonun tam ortasında duran Elisa'yı fark etti.Elisa'yı tanıdığını bilmiyordum.En azından salonun ortasında birbirlerine yüzyıllık dostlar kadar sıkı bir şekilde sarılacak kadar yakın tanıdığını bilmiyordum.
Aaa tabi doğru ya.Bu kız Jack'in aşıklarından biri olmalıydı.Değilse nereden cesaret alıp da büyüyle ve kalbiyle bağlı olduğu kızın önünde bu kadar rahat sarılabilecekti.Mümkün değildi.
Evet gerçekten inanılmazdı ve saçmaydı çünkü Jack'i kıskanıyordum.Yoksa gerçekten Jack'e karşı bir şeyler mi hissetmeye başlamıştım ki 'yo yook, bağ yüzünden olmalı' dedim  kendi kendime ve bu saçma düşünceler silinecekti o Bety kılıklı kız sayesinde.Bağ bozulacaktı ve artık herkes rahat bir nefes alacaktı.
Sevgili Elisa ve çok sevgili arkadaşları salonumda keyifle otururken bir yandan da bitki çaylarını yudumluyorlardı.Ben ise salonun onlardan en uzak olan kısmında duruyor bir şeylerle oyalanıyormuş gibi ,muhabbetlerine ve gülüşlerine kulak asmıyormuş gibi yapıyordum.Şöminenin o taraflarda dolanırken üst rafta yeni bir kitap gördüm.Oldukça kalın ,kahverengi renkte ve hafif tozluydu.Bu kitabın benim olmadığı kesindi.Zaten üzerinde değişik harfler vardı benim anlamadığım.İçini açıp bakmak istedim ama anlamayacağım için karıştırmanın yersiz olacağını düşünmüştüm ki  , kitabın ayıracının olduğu yeri fark ettim.Ayıracın olduğu yerden bir iki sayfa sonrasını çevirdim.Sayfadaki şekiller ve yazılar ilgimi çekmişti.Elisa'ya sormadan edemedim.
-Bu ne büyüsü?
Elisa fincanı sehpahanın üzerine bıraktı.Gözlüğü olmasına rağmen bulunduğu mesafeden iyi görmüştü.Hemen cevabı yapıştırdı.
-Mühür büyüsü, bağ büyüsünün bir çeşidi.
-Öyle mi, bizimki bu mu peki?
'Ahhahhaha' diye bir kahkaha patlattı.Sonra da alaycı bir tavırla:
-Hayır tatlım,sizinkinin onunla hiçbir alakası yok.Mühür büyüsü en az bir doğaüstü varlık olmak üzere iki kişinin evlenmesi için yapılan bir 'evlilik büyüsü'.
-Sonuçta o da bağ büyüsü değil mi, çok da bir farkı olmasa gerek.
-Aslına bakarsan çok farkı var.Bu bir çeşit davetiye.Evlenecek olanları birbirine mühürlediğin zaman o kişi ya da kişilerin türü bağdan haberdar olur.Ve türlerinin üyelerini bulurlar.Ya düğüne destek olurlar ya da...
-Ya da,ne?
Sorunun cevabını çok söylemek istemiyor gibiydi ama yine üstü kapalı anlattı.
-Ya da engel olurlar.Eğer bu evlilikler düşman iki tür arasında yapılırsa ,yapılmaya kalkılırsa işte o zaman ... çok büyük savaşlar olur.Oldu da .Ama şükür ki Jack ile seninki sadece bir paylaşım büyüsü.
-Zaten biz de daha fazlasını istemiyorduk.dedim.Dedim ama o an Jack'in yüzünde kendi adına konuş der gibi bir ifade vardı.
Elisa'nın beni yerme çalışmalarının yersiz olduğunu göstermek için böyle bir cümle attım ortaya.O da beni ikinci bir darbeyle vurmak için hemen atıldı:
-Hazır şu bağ konusu açılmışken.. ne dersiniz artık bitirelim mi şu işi?dedi.
Jack de Davy de şaşırmış görünüyordu.Bense elimdeki kitabı Elisa'nın yüzüne doğru yaklaştırıp hızlıca kapattım.Kitabın kapanmasıyla çıkan toz Elisa'yı fazlaca rahatsız etmişti.Aamaç da buydu zaten.Neyse öksürüğünün arasında kitabı eline tutuşturdum ve 'Hadi başlayalım artık.'dedim.Yalandan bir gülümsemeyle.
48.BÖLÜM
İkimiz de karşılıklı dizlerimizin üstüne ,yere oturduk.Bir tarafımıza Elisa diğer tarafımıza Davy geçti.Ellerimizi düz bir şekilde açıp birbirimizinkine doğru uzatmamızı istediler.Benimkini Jack'in elinin üstüne koydular.Avuç içlerimiz birbirne bakacak şekilde.
Başlamadan önce Elisa Davy'e prova için bir işaret yaptı.Elisa büyüyü ezbere biliyordu ama prova sırasında Davy'nin tam bilmediğ ortaya çıktı.Elisa söylüyor Davy tekrar etmeye çalışıyordu fakat başaramadıkça Elisa çıldırıyordu.Biz ise kurbanlık koyun gibi ellerimiz birbiri üzerinde öylece onlara bakıyorduk.Onlar bu provaları yaparken ben de fırsatı kaçırmamak için Jack'in geçmişinden istediğim hatırlara ulaşabilmeyi denedim ama çok heyecanlı olacak ki kafasında benden başka bir şey yoktu.O ve benim geçmişimden başka hiçbir şey göremiyordum en azından şimdilik.
Elisa salonda turlar atmaya başladı.Bir yandan Davy'i azarlıyor bir yandan da yüksek sesle büyüyü tekrar ediyordu.
'Yuvelletiaac(K) değil yuvelletica(k).Yu -vell-le-ti-ca.'diye heceliyordu.Son bir kere Davy'e tekrar ettirdikten ve o da başardıktan sonra  ikisi tekrar yanımıza geldi.Elisa büyüyü yapmak için sabırsızlanıyordu biliyorum.Ama bu bağ bozulmadan önce Jack'ten öğrenmem gereken şeyler vardı.Ve tam büyüye  başladıkları sırada büyüyü yarıda kesip:
-Bekleyin.dedim.Bekleyin.Ona sormam gereken bazo şeyler var.
Aramızdaki bağdan dolayı hatıralarına daha kolay ulaşacağımı biliyordum.Sorun şu ki hangisine ulaşacaktım?Neyi görmek isteyecektim?Gerçekleri mi,yoksa benim gözümde hep iyi kalmasını istediğim Jack'i mi?
Elisa hafiften sitemli'Ne soracaksan sor artık.'
'Tamam' şeklinde başımı salladım.Ellerim hala ellerinin üzerindeydi samimi görünmesi için ellerini sıktım.Ve ilk önce şaşırtmaca sorumu sordum.'Benden gerçekten vaz mı geçiyorsun?'
'Yani benim o kız olmadığımdan emin misin artık?'
Şaşırmıştı.Kesinlikle ve kesinlikler şaşırmıştı.
-Ha ..hayır senin o olmadığından emin değilim ama olduğundan da emin değilim.
-Nasıl?
-Bu basit bir olay değil.O olduğunu anlamanın yolları var.Birincisi kendini bana ait hissetmen ve bana ...bize inanman gerekiyordu.Bu bile sen de yoktu ki ikinciyi arayayım.
-İkincisi neydi?
-Birinci şartlar gerçekleştikten sonra kalbin ve aklından doğup gelen bir işaret oluşacaktı derinde.dedi.Sağ kolumun iç tarafını çevirip bileğimden dirsek hizasına kadar olan yeri göstererek:
-İşte tam burada dövme benzeri bir işaret olacaktı.Ama görüyorsun ki o da yok.O yüzden ...
Elimi tekrar eski haline getirip tekrar elini tuttum.İşte asıl soru geliyordu.
-Corondell'e gitmememi istemenin gerçek nedeni ne ?Başka bir şey olduğunu biliyorum.
Gözlerini kaçırıyordu.Gerçeği söylemeyeceği belliydi.Ama bu benim gerçeği öğrenmem için bir engel değildi.Neyi sorduysam onu kafasından kovmaya çalışacak ve bu durumda nöronlar o olaya daha çok sinyal gönderek ve eskiyi düşünecekti.Yaptıklarını hatırlayacaktı.Ve ben de görecektim.
Vee.. işte başlıyorduk topu topuna on saniye sürecekti ama gördüklerim... gördüklerim bana yetecekti.
***
Arabadakiler anne ve babamdı.Yani üvey anne-babam.Ağaçlardan ,yoldan ve tabelalardan anladığım kadarıyla Corondell'in çıkışıydı.Arabanın içi çok net değildi.Kuş bakışı bir görüntü vardı.Kuş bakışı..
Ve sonra görüntü arabaya doğru inişe geçti.Hızlandı.Nefes nefeseydi.Ayak pençeleriyle kırmayı düşünüyordu  ön camı ama camı kırana kadar anne-babamın o korku dolu ifadesi.
Çok acı vericiydi.Zaten camı kırdaktan sonra olanlara daha fazla bakamadım.Elimi hızla çektim.
Ne olduğunu anlamamışlardı.Hızla nefes elıp veriyordum.Yüzüm büyük ihtimalle kızarmıştı.Sinirliydim,üzgündüm,çaresizdim.Ve tüm bunların üzerine ağlıyordum.Hüngür şakır değil sessiz sedasız yaşlar süzülüvermişti gözümden.Hemen elimin tersiyle göz yaşımı sildim.Hiçbir şey söylemelerine izin vermeden 'Hadi,hadi bitirelim şunu.Daha fazla katlanamayacağım.'dedim.
Bir anda değişen tepkime hepsi şaşırmıştı.Az önce Jack'e bağı kırmanın doğru bir karar olup olmadığını soran ben, şimdi bağı bir an önce kırmak istiyordum.
Bu kararımın üzerine büyüyüsöylemeye başladılar,ikisi birden 'Yuvalletac siagım on si erether.Yuvalletac siagım on si erether.'Bağ yavaş yavaş çözülüyordu.
Şu an buna bile sevinemiyordum çünkü kafam alışılmadık ve anlaşılmadık bir biçimde karışıktı.Duygularım da öyle.Zaten şu bağ yüzünden Jack ile ruhlarımız birbirinin içinden akıyor gibiydi.Onun hissettiklerini daha net hissettiğime göre .. o da benim onu çok rahatsız eden bu ani değişimin nedenini fark edecekti.Ve ailemi öldürdüğünü öğrendiğimi,bundan uzun zamandır şüphe ettiğimi ve hatta buraya 'Canna'ya' bile ailemi onların öldürdüğünden emin olmak için geldiğimi büyük ihtimalle hissedecekti.
Büyü sona eriyor olacaktı ki hem Elisa ve Davy'nin ses tonu azalmaya başlamış hem de Jackile ruhlarımız birbirnden yeterince uzaklaşmış görünüyordu.Ama bu karıncalanma olağan bir şey miydi?Sağ kolumda oluşan karıncalanma.Gittikçe yanma hissine dönüşüyordu.Bitti.
Ve büyü bittiinde ikimiz de anlamış ve ellerimizi birbirinin üzerinden aniden çekmiştik.
Herkes konsantre olmak için gözlerini kapatmış olacaktı ki yavaş yavaş açıyorları gözlerini.Tam emin olmak için Elisa'ya döndüm:
-Bitti mi?
'Evet' diye başını salladı ve sert bir şekilde bana bakıyordu.'Bittiyse ne bu afra tafra' diye düşünmeden edemedim.Ama çok geçmeden Davy'nin belermiş gözleriyle baktığı ve hafif çığlık atarak işaret ettiği yeri görünce hak verdim.Ve aynı belermiş gözlerle şimdi sağ kolmua bakıyordum.Bakıyorduk.Hepimiz.Davy kekeleyerek araya girene kadar:
-Ddd...döö..dövme!!
Ah!Söylemesen bilmeyecektik,yani.Sağol.
Şok edici ve zamansız gelen dövmeye en kısa bakış Jack'ten gelmişti.Çünkü bir süre sonra dövme yerine yüzüme bakıyordu.Ben de bir an şaşkınlıkla kaldırıverdim kafamı ve sonra onun umutla parlayan gözlerini gördüm.
'Hayır,hayır ,bayım.Böyle bir şey yok.Bunun nasıl olduğuna dair de bir fikrim yok.Bana öyle bakmayı kes.Öğrendiklerimden sonra sence(!) Ahhhahah!Yo,yo!' gibi düşünceleri direk yüzüne söylemeyi düşünerek vakit geçirdiğim sırada Elisa çoktan yanımızdan uzaklaşmış ,mutfağa gitmişti.Büyük ihtimalle şu sinirlere iyi gelen bitki çayını yapmakla meşguldü.Bir tane de bana yapsa iyi olurdu şu durumda gerçekten.
Davy de yanımızda bir süre durduktan sonra yüzünde hala şaşkınlık ifadesi ve 'Nasıl ya ?' diye diye Elisa'nın yanına gitti.O da gittikten sonra benim oturmam için bir sebep  kalmadığını düşündüğüm için hızla ayağa kalkıyordum ki tam o sırada Jack dövmeli kolumu tutup:
-Bundan sonra da inkar edemezsin artık değil mi?! dedi.
O an o kadar sinirlendim ki.Bu ne cürret!Utanmadan hala ...Söylediklerine aldırış etmeden ve cevap vermeden kolumu hızla çekerek ayağa kalktım.Yüzüme bir tiksinme ifadesi takındım ve normalde olmayacak kadar yüzüne baktım.Rahatsız olduğu belliydi.Ama benim kadar değil.Benim ne kadar rahatsız olduğumu anlatmanın bir yolu daha vardı.Oldukça açık bir yoldu ve gerçekleri yüzüne tükürmek için harika bir fırsat.
49.BÖLÜM
Sesler içeri kadar gidiyor muydu?Bilmiyorum.Büyük ihtimalle beni izliyorlar.Önce ne yaptığımı anlamaya sonra da beni durdurmaya çalışacaklardır belki.Ama başarıp başaramayacakları meçhul.Henüz daha pek büyük olmasa da açtığım çukur ,bir kaç kürekten sonra çıkan ses bana müzik gibi gelmeye başladı.Daha çok işim vardı.Birinciye yeni başlamıştım.İki tane daha kazmam gerekiyordu.Acele etmiyordum.Vakit boldu.Zaten biraz da onların görmesi için yavaş yavaş kazıyordum.
Tahmin ettiğim gibi de oluyordu.Bir fidan için çukur kazmadığımı anladıkları zamandan beri izliyorlardı.Sürekli değil ama sık aralıklarla.Bir ara Davy sanıyorum-çünkü tam bakmıyorum o tarafa- camın önüne kadar geldi.Çukur beni içine alacak kadar derin ve geniş olduğu zaman ,beni görmede zorluk çekmiş olacak ki iyice bir baktı, uzun süre orada kaldıktan sonra içeri tekrar girdi.Çok geçmeden onun yerine Jack aldı.Ama tamamen camda değil salonun ortasında duruyordu çünkü ben ikinci çukur için diğerinden çıkmıştım, beni salonun ortasından da rahat görebilirdi. 
Üçüncü çukura geldiğimdeyse artık kimse beni izlemediğinden emindim.Sonuçta bu çukurların ne olduğunu anlayacak kadar izlemişlerdi.
Mezar.
Çalan Şarkı: Haider - So Jao
Üçüncü de bittiğinde şovumu yapmak için diğerlerine de ihtiyacım olacaktı.Onları dışarı çıkarmalıydım.Elimdeki küreği bırakmadan arka bahçeden ön tarafa doğru dolaştım.İçeri girdim.Salonda sadece Jack ve Davy vardı.İkisi de koltuğun üzerine yayılmışlardı.Ve derin bir uykudaydılar.Ama ben şovumu sergilemede kararlıydım.Yanlarına gittim küreğin ucuyla sert bir şekilde ayağını dürttüm.Hiç bir şey olmamıştı.Bir kıpırdama bile.Mahsus yapacaklarını düşündüğüm için Jack'in sırtına kürekle vurdum.Yavaşça.Hala bir şey yoktu.Ne olduğunu anlamak için Elisa'yı bulmayı umuyordum.Geri geri giderken sehpaya çarptım ve porselen çay bardaklarının şıngırdama sesini duydum.'Elisa'nın bitki çayı.' demem ve ismini anmamla salona geldi mendebur.Elinde çay bardağıyla.Yüzünde iğrenç gülümsemesiyle.Ben de elimde küreğimle onun yapacağı hamleyi bekliyordum.Küreği iyice kavramıştım.Buna karşılık çok rahat bir ifadeyle elindeki bardağı şömine üstündeki rafa koydu,alaycı bir gülümsmeyle yüzüme bakmadan:
-O küreğin sana bir faydası olmaz.
-Öyle mi dersin?!
-Kesinlikle.Benim sihirim var.Parmağımın ucundaki şıklatmaya dudağımdaki fısıltıya bakar seni yere sermem.
-Hadi deneyelim öyleyse.dedim.
Ben daha ona doğru koşup küreği kaldırana kadar eliyle bir şeyler yaptı ve söyledi diliyle.Sonra kendimi yerde buldum.Sersem bir halde.Ve en son hatırladığım şey Elisa'nın sözleriydi:'Endişelenme tatlım, kazdığın mezarlar boşa gitmeyecek.'
***
Çalan şarkı:Haider-Roohdar Theme Song
Gözlerim yavaş yavaş açılıyordu.Serbest olan bir tek gözlerim vardı.Ahşap tavana ve duvarlara bakarken anladığım kadarıyla evimde değildim.Daha doğrusu bildiğim bir yerde değildim.Önümde bağlı bir şekilde duran ellerim ve ayaklarım vardı.
Nerede olduğumu bilmiyordum ama ne olduğunu anlamıştım.
Yerde bağlı haldeydim ,ayaklarımı çözmeye çalışıyordum amaçsızca ,çırpınıyordum.
Ve o haliyle görmeye hiç alışık olmadığım bir şekilde ;siyah, yüksek ,kalın topuklu ayakkabılarını önce gördüğüm  ve ardından da bana doğru eğilip'Merhaba Dream' diyen Sally'i,o sarı sarı gözlerini, ve şüphesiz sivri dişlerini gördüm.Ona ne olmuştu böyle,korkunçtu.
Tabi ki de bu gerçek bir soru değildi ona ne olduğunu biliyordum.Ama hiç görmediğim için inanamamıştım.
Ve tabi ki de bu kadar korktuğum canavara 'Jack nerede,Davy nerede?' diye soramazdım.'Peki ya Elisa ...?O pislik nerde?Ya da boşver ,öldürüverseydin onu !' diyemezdim.
Tüm bunları düşünürken odanın bana yakın olan tarafına eski tahta bir sandalye çeken Sally beni sorgulayacakmış gibi sandalyeye oturmuş , bir şeyler söylememi bekliyordu ya da bir şeyler anlatmayı..Belki işkence etmeyi bile düşü...
'düşünüyor.' diyemeden nasıl bir hızla gelip de ağzıma patlatıvermişti yumruğu.Ve sonra söylenmeye başlamıştı.Nihayet ,'Sana karışma demiştim.Sana söyledim.Niye burnunu sokarsın ki.' diyerek arkasını dönüp odada turlamaya başladı.Ben de çenemin yerinde olup olmadığını kontrol etmek için oynatmaya çalışıyordum.Güzel ... ağzım dağılmamıştı.
Ama Sally tekrar bana doğru geliyordu.Yere serdiği benim yanıma geliyordu.Yine eğilip suratıma baktı.Kafasını psikopatlar gibi bir sağa bir sola çevirip duruyordu ve sürekli aynı şeyleri tekrarlıyordu.'Sana karışma dedim.Dedim ,değil mi?' Gözlerini belertti'Yoksa demedim mi?!Ahhh!Çok yazık!'dedikten sonra karnıma çok şiddetli bir tekme ... tekme mi (!) inanın bundan daha şiddetli bir şeydi ve zaten bayılmama yetti.
Ayılan kadar yediğim dayakların-ki büyük ihtimalle yedim-acısını hissetmedim.Ve sanırım buiş Elisa'nın dediği yere gidiyordu.'Kazdığın mezarlar boşa gitmeyecek.'
Doğru diyordu en azından biri kesin dolacaktı.
'Benimki.'
********
Jack de elleri ve ayakları bağlı bir şekilde ve büyük ihtimalle yüksek dozda sakinleştirici almış bir haldeydi.Gözleri  açılıp kapanıyordu. Ama açıldığı saniyelerden birinde gördüğü ilk yüz şüphesiz Lightman'ın yüzü olacaktı.
Onu etkisiz hlae getirmek -yanındaki izbandur gibi adamlardan dolayı olsa gerek- hiç de zor değildi.Ya peki Davy neredeydi ?Onun gözünü ilk açtığında göreceği yüz şüphesiz ....
*********
'Elisa ...Elisa' diye sayıklıyordu.Karşında bulanık bir görüntü vardı ama yine de o kocaman siyah kemik gözlükleri fark etmemek imkansızdı.Bir kez daha seslendi'Elisa ..sen misin?' cevap çok geçmeden geldi  'Evet ,zavallı Davy benim.''
''Neler oluyor ,neredeyim ben?''Biraz duraksadı boğazındaki kuruluğu hissetti.Susamıştı.sanki gücü çekilmiş gibiydi.
''Hişşşt, kendini yorma !' dedi ona acıyan gözlerle bakarken .Sonra felsefi bir şekilde  devam etti 'Olmamman gereken bir yer olduğu için, sen şu an olman gereken yerdesin.'
'Ne diyordu bu kız' diye düşündü Davy Anlamadığını yeterince belli etmiş olacaktı ki Elisa 'Onlar... ' biraz duraksadı.Alaycı bir gülümsemeyle ' Onlar iş üstündeyken senin ortalıkta dolanmaman gerekiyor.'
*********
Gözlerim yavaş yavaş açılıyordu.Tekrar.Yine o sandalyede oturan ve benim uyanmamı bekleyen Sally'i gördüm.
Alaycı bir gülüş ve tiksinti vardı yüzünde.
'Ne güzel yine başlıyoruz!'die geçirdim içimden.O bana doğru gelirken ben de yavaş yavaş doğrulmaya çalıştım.Yeni bir yumrukla- ya da adı her neyse,o şiddetli darbeyle-yıkılabilmem için doğrulmam gerekiyordu.Yumruğu bekliyordum. ......Yumruğu bekliyordum....Sessizlik...Hala.
Yumruk yoktu ,konuşmuyordu.Yanıma çöktü.Heralde en az üç bin kez tekrarladığı cümleyi söyledi.Ama bu sefer kızgın bir şekilde değil, pişman ve üzgün bir şekilde ''Sana karışmamanı söylemiştim.'' Şimdi tamamen yanıma çökmüş ,duvara yaslanmış oturuyordu.Sanki bütün dayağı o yemiş gibi üzgün ve ağlamaklı olmuştu.''Ne kadar acı çektiğimi bilemezsin.Bana neler...'yutkundu.''Neler yaptıklarını bilemezsin .Nasıl deneyler...'' devamını getirmedi.Anlatılmayacak kadar kötü olduklarını anladığım için birbirine sıkıca bağlı olan ellerimi ona doğru uzattım sağ elimin avucunu açtım.
Önce ona uzattığım ellere baktı sonra şaşkınlıkla dönüp bana baktı.
Elimi uzatmama mı şaşırmıştı yoksa ..elimi uzattığımda bileğimden hafifçe sıyrılan bluzdan görünen dövmeye mi?Sanırım dövmeye şaşırmıştı.Çünkü yine alaycı gülümsemesiyle ,kendi kendine söylenişi bunu gösteriyordu.
''Sonunda ...Haa!Demek sonunda.''Sonra da elimi bileğimden kavrayıp havaya savurdu.''Sen de her hikayenin esas kızı gibi esas oğlana aşık oldun , öyle mi?'
'Öyle değil ..'diye anlatacaktım ama beni dinlemesi çok zordu.Anlaması .. hele hele anlamsı imkansızdı.
Elimi tekrar uzattım .Tabi onun benim 'özel gücümden (!)' haberi yoktu.
'Acını ..anlayabilirim.En azından gözümle görebilirim.'
Anlamayan gözlerle bana baktıktan sonra elini verdi.Sımsıkı tuttu.İşte o andan itibaren onun gözleri benim gözlerimdi.Yaşadıklarıysa ...tarif edilemez bir şiddet ,acı,iğneler,serumlar,deneyler...Bu tam bir işkenceydi.
Gördüklerime daha fazla dayanamayarak elimi çektiğimde ona olanları gördüğümü anlamıştı.Ama yüzünde bir farklılık vardı.Bundan daha başka bir şey ...sanki o da bir şeyler görmüş gibiydi.
'Bu sadece bana özel sanıyordum.' diye hayırlanırken içimden  Sally 'Dövme.. ama madem öyle değil.'Şaşırmıştı.Anlam veremiyordu.
'Nasıl oldu, yani,aileni onun öldürdüğünü öğrendiğin zaman,nasıl?'
'Ben de bilmiyorum.Ama bana inan Sally ....bu işlere hiç ama hiç bulaşmak istemedim.sadece ailemin katilini bulmak için geldim buraya.
'Sen ailenin katilinin burada olduğunu nasıl öğrendin ki?
'Ailemin ölümünden kısa bir süre sonra bana isimsiz bir mektup geldi.Ailemin katilinin Canna'da olduğu ve ailemin öcünü almak için ...falan işte Canna'ya gitmemi söylüyordu.'
Kısa süren bir sessizlikten sonra 'Ama şimdi konumuz bu değil .' dediğimde suratı hemen ciddi bir hal aldı.'Haklısın.' ayağa kalkarken 'Ölmesi gereken insanlar var.'dedi.Büyük bir ciddiyetle.Sonra da ayağımdakileri çözüm beni ayağa kaldırdı ve kulübeden dışarı sürüklemeye başladı.
********
'Götürün.'dedi Lightman ince topuklularıyla dışarı çıkarken Jack hala sakinleştiricinin etkisinde olduğundan güçsüzdü.Bilinci açıktı ama güçsüzdü işte.
İki izbandut onun kollarına girerek onu sürüklemeye başladı bulunduğu yerden dışarı doğru.
********
'Ne yaptın bana böyle.'dedi Davy sinirle.Ne elleri ne de ayakları bağlıydı.Elisa ondan daha güçlü olduğunu düşündüğü için onu bağlamamıştı.Çok işe yarar bir hata yapmıştı ama farkında değildi.Ve kendine olan özgüveniyle konuşmaya başladı.
'Sabret , birazdan her şeyi öğrenecek ve göreceksin.'
Bu konuşmanın tam ortasında yeterince geniş olan kulübenin kapısı açıldı.
Açılan kapıda Jack ve onu sürükleyenler göründü.İki izbandut ve Lightman geldi, adamlar Jack'i bir köşeye attıktan sonra dışarı çıktılar.
Biraz vakit geçtikten sonra aynı kulübeye Sally ve ben geldik.Sally beni bir kolumdan tutup içeri savurdu.ama bu hareketine önceden hazırlıklı olduğum için düşmedim sadece sendeledim.
Etrafıma baktığımda herkesin burada olduğunu gördüm.Kapıya yakın köşede yatan ve anlamsız gözlerle bakan Jack ve pis pis sırıtan Lightman, yani Maria ,yani Jack'in annesi.
Hemen hemen kulübenin ortasından elleri bağlı duran ben ve beni temkinli bakışlarla izleyen Sally .Jack'in tam çarpraz köşesinde aşırı güçsüz görünen Davy ve çirkin Bety-Elisa- vardı.Herkes buradaydı.
3 iyiye karşı 3 kötü.İşte şimdi savaş başlasındı....
Çalan Şarkı:The New Puritans -We Want War
50.BÖLÜM
FİNAL BÖLÜM
Lightman baş kötü olarak konuşmaya başladı.Kimse yerinden kıpırdamıyordu.
'Bu gün burada yaşananların sorumlusunun kim olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz.'
Ahahah.Şaka mı yapıyorsun?!Tabi ki biliyoruz.Sensin ,cadı kadın.
Ama o birden 'Dream.' diye bana dönüverdi.
Tövbe Yarabbim!!Bu iş de bana patladı iyi mi!
Şaşırmış gözlerle ona bakarken o da 'Evet ,Dream sensin.Eğer Jack'i bana getirdiğin gün bu iş bitecekti.En azından fazladan üç kişinin canı yanmamış olacaktı.Sen,Sally ve Davy..' Davy'i eliyle işaret ediyordu umursamaz bir şekilde.Ve ardından Davy için 'Çok da büyük bir kayıp değil.'dedi. Kulübenin içinde dolaşmaya başladı.İşte bu da Lightman'nın yaptığı güzel bir hataydı.Sözleri Davy'i kızdırmıştı ve ölüm korkusu sarmıştı Davy'i.Ve korku ve öfke....Bu ikisi her şeyi yaptırabilecek güçtedir.
En zayıf olduğunuz zamanda bile.İnanın bana.
Lightman yerde oturup başını yere eğmiş Davy'nin yanından geçecekken Elisa'yla 'Yer aç,çekil.'der gibi bir hareket yaptı.Davy'e bir şey söylemek için onun önünde duracaktı heralde.Neyse.
Lightman Davy'e yaklaşırken çekilmesini söylediği Elisa  kulübenin ortasına -yani bana doğru -geliyordu.Sally de Jack'i kontrol için onun yanına gitmişti.
'Bunun gözlerinin kapalı mı olması gerekiyor?'diye sordu Sally ,Lightman'a.
'Onun gözlerinin çoktan kapanması gerekiyordu.'dedi Maria umursamayarak.Bir anne çocuğunu nasıl umursmaz ki?Ama ...bilmiyorsa umursamaz .
İşte tam da Maria'ya Jack'i, bizi serbest bırakması için iyi bir sebep verecekken Davy Maria'nın ayağından hızlı bir şekilde asıldı.
Bu hareketi gören Elisa bir şeyler yapmaya yelteniyordu ki ...Bağlı olan ellerimi onun boynundan geçirip asılmaya başladım.O sırada yerde yatan Maria'ya tek yardım Sally'den gelebilirdi.Tabiii Jack birden gözlerini açıp , nefes alış verişini kontrol ederken kendine bu kadar yakın olan Sally'nin boynunu kırıvermeseydi.
Elisa'nın boğazına bastırırken olanları görüyordum.Ama baskıyı hiç azaltmadım.Çünkü cadı herhengi bir boşlukta ,ufak bir büyüyle işimizi bitirebilirdi.
Davy ayakta, Jack ayakta.Zor duruyorlar.Hafiften sallanıyorlar hatta.Ama kapıyı açıp bizi gören korumalar için aynı şeyi söyleyemeyecektim.Çünkü onlar dipçik gibiydiler.Ama onlar bize gelene kadar Davy sol elini havaya kaldırdı hiç suratlarına bakmadan eliyle bir çevirme hareketi yaptı.Sanki bir şeyler kırar gibiydi.Adamların boynu kırıldığında büyü yaptığını anlamıştım.
Şimdi kaldı.. 3 iyi, 2 kötü .Lightman hala yerdeydi.Davy ve Jack ona doğru yavaş yavaş yürüyordu.Lightman sürünerek geri geri gidiyordu.Bense hala Elisa'nın boğazına baskı yapıyordum.Bir ara fazla baskı yapmış olmalıyım ki öksürmesiyle kendime geldim ve baskıyı azalttım.Bu sefer de baskıyı fazla azaltmış olacaktım ki Elisa boşluğu bulduğu anda bana kafa attı. Elimden kaçtı ve bir büyüyle ortadan kayboldu.Ne hoş.
Aldığım kafa darbesiyle burnum kanamış ve yere düşmüştüm.Kolumla burnumdaki kanı sildim.
Hala yerdeydim.Davy ve Jack de hala Maria'nın derdindeydiler.Jack ,Davy'e 'Onu bana bırak ,kendi ellerimle öldürmek istiyorum onu.'dedi.
Davy ona yol verir gibi eliyle bir işaret yaptı 'Zevkle' dedi.Jack Lightman'ı öldürecekti.Annesini öldürecekti.Ama ondan önce Lightman'ın  kolay kolay ölmeye niyeti yoktu.Nerde sakladığını bilmediğimiz küçük bir çakıyı çıkarttı ve yerde hızla sürünerek beni esir aldı.Çakıyı boğazıma dayadı.'Yaklaşmayın.yaklaşmayın.' İşte o an,yine anlardan biri.Duygularının hat safhada olduğu zaman onun hatıralarını görebiliyordum.Şimdi Davy ve Jack'le ne konuştuklarından daha çok Maria'nın geçmişiyle ilgileniyordum.
Anılar tersine doğru akıyordu.Kocasını öldürüşü,çocuğunu kaybedişi,kocasının çocuğunu nasıl kaçırdığı,çocuğunu kucağına alışı,Jack'i kucağına alışı.Sonra kocasına aşık oluşu,aşık olmadan önceki dövme ...dövme mi?Sonra dönüşüm geçirdiği zamanlar,o kocasından başka bir tür ,geniş siyah kanatları yok Benedictus gibi,Benedictus ...Jack'in babası.Maria'nın kanatları kızıl alevden,yanıp yanıp kül olabilen ateşten kanatlar..Sonra Benedictus'un türüyle kendi türünün savaşaları...Öyle iyice geçmişe sarıyor.
Sonra ani bir şekilde şimdeye dönüyorum.Çünkü artık Lightman'a dokunmuyorum.
Yine Davy bir kaç büyü hilesi yapmış olacak ki -sanırım Elisa'nın bana yaptığı türden- başını tutarak bağırıyor.Çakısı yere düşüyor.Davy büyüyü Lightman Jack'in eline geçince durduruyor.
Jack ,Maria'yı esir almış şekilde büyük ihtimalle boynunu kırma suretiyle  annesini öldürecek. Annesini...
'İşte sonun geldi,aldığın nefes israfına bir son verebiliriz,Mrs.Lightman.' derken ellerini annesinin  boynuna doğru götürüyordu.Çok büyük zevk alıyordu şu an.Bense şaşkın,korkmuş,tedirgin...
İzliyordum ama bir yandan 'Annesi,annesi... o senin annen!'' diye bağırıyordum.
Ama tabi ki içimden , bir kaç saniye sonraysa 'artık değil.' diyecektim yine içimden.Çünkü büyük bir zevkle boynunu kırdığı annesinin cansız bedeni yavaşça yere düştü.
Elisa kaçmıştı,Sally ölmüştü,korumaları saymıyorum bile..O değil de Lightman ölmüştü,Lightman..
Üçümüz yaşıyorduk , sözde üç iyi yaşıyordu.Kulübenin önünde yarı kırık merdivene çökmüştük , üçümüz de.
Ben ortayım.Onlar iki yanımda..Hiç kimsenin konuşacak hali yok gibiydi ama benim söyleyeceklerim daha yeni başlıyordu.Onlara bakmadan güneşin doğuşuna odaklanmış bir şekilde konuşmaya başladım.
'Bugün kendimle ilgili yeni bir şey öğrendim.'İkisinin de birden bana doğru baktığını fark ettim ama ben hala onlara bakmadan yerdeki toprakla oynamaya başladım ve devam ettim.'Anıları ..sadece görmüyorum, artık benim anılarımı da başkaları görebiliyor.'
'Bir çeşit ayna içinde ayna.' dedi Davy.O da toprakla oynuyordu.
Evet, der gibi başımı salladım.'Nasıl öğrendin bunu?' diye gerisini getirdi.
'Sally'leyken.Onun  çektiği acıyı anlamak için elini tuttuğumda , ben onun anılarını gördüm o da benimkileri.'
Jack hiç konuşmuyordu.Ne gördüğünü, ne söyleyeceğimi çok iyi biliyordu çünkü.
'Ne gördün ki, ne hakkında?'Davy hala soruyordu.Zaten benim istediğim de buydu o sorsun ki ben de her şeyi anlatabileyim.
'Ailemin nasıl öldüğünü gördüm.' deyince toprakla oynamayı bıraktı.Dikkatini tamamen bana vermişti.Jack hala sessizdi.
'O da benim gibi ailemi Jack'in öldürdüğünü öğrenince dövmenin naıl oluştuğunu anlamadı.'diye sakin bir şekilde anlattım.Davy iyice şaşırmış görünüyordu.Ama ben onun da bu işten haberi olduğuna eminim.(Burada 9.BÖLÜM'E bakınız.)
'Olamaz.' dedi çaresizce.'Olamaz.' dedi ve tekrar önüne döndü.Benim soğukkanlılığım karşısında ayrı bir şaşkınlık içerisindeydiler.
Yavaşça ayağa kalktım.Üstüm başım full toz olmasına rağmen kalkınca sadece pantolonumu çırptım.Biraz ilerledim, biraz daha..sonra onlara doğru döndüm.
'Şaşırmayın.N'olur(!)Ben iyiyim.Gerçekten iyiyim.' yüzümde alaycı bir gülüş elimde ufak bir çalı parçası.
Jack hala suskun.
'Aslında az önce... az önce daha iyi olmamı sağlayan birine teşekkür etmeliyim.'Dedim Jack'i işaret ederek.O da o andan dönüp bana bakmaya başladı.'Söylediklerim nihayet dikkatini çekti.Güzel... o zaman devam edeyim.'
Çok iğneleyici bir tavırla 'Az önce ailemi öldüren adamdan intikamımı aldığın için teşekkür ederim.'
Anlamamışlardı.Jack yine şaşırdı.Ayağa kalktı.Bana doğru yürüdü çok yaklaşmadı.Sadece dalga geçip geçmediğimi anlamak istiyordu.Ve anlamıştı ki dalga geçmiyordum.
'Az önce öz anneni öldürerek benim intikamımı kendinden almış oldun, çok sağol.'
Donup kalmıştı.Şimdi Davy de ayaktaydı.Şaka yapmadığımı ikisi de biliyordu.Sadece anlayamıyorlardı.Anlatamayacak kadar yorgun olduğum ve bu acıyı Jack'in bizzat görmesini istediğim için elimi uzattım.Direk tuttu.Ve annesinin anılarını görmeye başladı.
(Jack'in haline üzülecekler için ÇALAN ŞARKI:FUTURE WORLD MUSİC-WORLD OF DREAMS)
Kendi türü... yani AVİS TRİBUSlar
Annesinin türü .. yani MEMNOİDler 
İki türün savaşı.Anne ve babasının aşkı.Babasının onu annesinden çalışı.Annesinin çaresiz kalışı, memnoidlerin onu geri kabul etmemesiyle genetik şirketlerine bulaşması ,sonra oğlunu aldığı için Jack'in babasını öldürmesi..
Gerçekten bu anılarda en sevdiğim kısım buydu.Neyse..Maria'nın oğlunu arayışı,onu bulmak için avis tribusları avlayıp oğlunun yerini öğrenmeye çalışması ama zamanla umudunun yok olmasıyla avladığı avis tirbusları öldürmeye başlaması... tek şırıngayla.
Jack hızla elini çektiğinde benden korkmuş gibi bir kaç adım geri gitti.Gözleri dolmuştu.Hala inanamıyordu.Onu ilk defa bu kadar çaresiz, bu kadar üzgün ,yıkılmış ve yenilmiş görüyordum.Bu ..bu beni hiç acıtmadı. Yere öylece çökerken ona hala aşağılayıcı gözlerle bakıyordum.Acısı onu temizlemiş değildi.Beni de öyle.Ama ben gaddar değildim.Sadece ailemin intikamını aldım.
Artık buradaki işim bitti.Artık Jack'le işim bitti.Çünkü Jack bitti.Ben bitirdim onu, bu amaçsız oyunu..
Elimdeki çalıyı yere attım yavaşça.Arkamı döndüm.Güneşin doğuşuna doğru yürümeye başladım.Yine biraz ilerledikten sonra aynı sakinlik ve sertlikte sadece başımı onlara çevirerek' Benden size son bir iyilik.Bu cesetleri benim arka bahçedeki mezarlara gömebilirsiniz hem Jack de kendi annesinin mezarını kazmak zorunda kalmaz.' dedim. 
Hüzünle yere eğdiği başını öfkeyle kaldırdı.Gözlerindeki iki şeyi çok net görebiliyordum:
Biri öfke ... diğeriyse HÜZÜN..
ÇALAN ŞARKI:Two Steps from Hell- After the Fall.....
Düşüşten sonra....
Dökümden sonra....
KUŞ DÖKÜMÜ'DEN SONRA
SON
9.BÖLÜM(SAKLI BÖLÜM)
Corondell..... Yaklaşık bir yıl öce...
Cenazeden sonra eve  gelmiştik.Halam  benimle hiç konuşmuyordu.Zaten beni pek sevdiği de söylenemezdi.Ondan teselli beklemek çok saçma olurdu.
İstemsizce salondaki koltuklardan birine oturduk.Evin içinde kocaman bir sessizlik hakimdi.Yarım saat.. bir saat.. bir saat otuz yedi dakika sonra kapı çaldı.
Halam hiç umursamadan oturmaya devam ediyordu.Ona baktım hareketsizliği devam ettiği için kapıya bakmayacağını anladığım zaman  ağır hareketlerle kalktım ve kapıyı açtım.Kimse yoktu.Kapı açılırken yere düşen zarf dışında.
Beyaz orta büyüklükte bir zarftı.Zarfı aldım arkasını çevirdiğimde EDİFY yazısını gördüm.Zarf bize gelmişti.Kapıyı kapattım.Salona geçince elimdeki mektubu sallayarak 'Bu bize gelmiş.' dedim.Gözlerini umursmazca belertip kızgınlıkla bana baktı.'Koy şuraya,şimdi sırası mı !?' dedi.
Bense onun kadar meraksız değildim.Ayrıca da acımı unutmak için bir şeylerle uğraşmam gerekiyordu.Yanına oturdum.Zarfı açtım.Yazanları önce içimden okuyordum ,halam kızmasın diye.Ama o satıra gelince...
'.....sizi nereden tanıdığımı sormayın,kaybınız için çok üzgünüm.Sizi bu acıya sürükleyen insanı tanıyorum.Ama ona insa denemez çünkü o bir canavar.Ailenizi öldüren insan Canna'da yaşıyor.Bu kanlı katliamın sahibi Canna'da.İntikamınızı almak istiyorsanız Canna'ya gelmelisiniz(gelmelisiniz üstü çizilmiş)  devamı 'gitmelisiniz.   D.H.' yazıyordu.
Halam çok şaşırmıştı.Sinirli oluşunun da etkisiyle hemen odasına gidip bir bavul çıkardı.Nereye gidiyordu ki, Canna'ya mı?Hem D.H. kimdi?Hey hey! Neden şimdi boş bavullarla benim odama gidiyordu?Ve dolabımdaki eşyaları neden bavula koymaya başladı?
Elindeki bavulu alelade kapatıp salonun zeminine sert bir şekilde fırlattı.
-Beni evden mi kovuyorsun hala?
-Hayır seni Canna'ya gönderiyorum.
-Ne!Bu saçma mektuba inanıyor musun?
-Bu saçma mektuptan daha fazla sebebim var.Sadece sen bilmiyorsun.Ama madem böyle bir mektup geldi sana her şeyi anlatacağım.Birincisi maddi olarak çökmüş durumdayız.Babanın borçları yüzünden elimizdeki her şey gitti.Sadece...sadece  bir ev kaldı.O da senin üzerine olduğu için.İkincisi o ev Canna'da ve benim buradaki işleri halletmem lazım.O yüzden sen Canna'ya gidiyorsun. dedi.
Ve telefona sarıldı.Evin içinde dolanarak telefonla konuşmaya başladı.
'Evet,evet zaten tatildeyiz,okullar açılmadan kaydını aldırabileceğimi düşünüyorum.'dedi.Konuşmanın tamamını duyamadım.Telefonu kapatıp yanıma geldiğinde bana dönüp 'Ve üçüncüsü Canna'daki okuldan burs alacaksın.Artık orada yaşayacaksın.Yiyecek bir servetimiz yok ,artık.Herkes kendinden sorumlu,üzgünüm ama bu kadar sorunun yanında bir de senin boğazını düşünemem.'dedi.
.....Günümüz.....Canna 
'D.H.'  D.H.' Salonda yalnız başıma oturmuş elimdeki mektubu öylesine sallıyordum.'D.H.'
O zaman bunu anlamamıştım.Ama şimdi onu tanıyorum.Davy Hobbs.D.H. ailemin katilini bilen kişi.İntikamımın anahtarı:Davy Hobbs..