KUŞ DÖKÜMÜ(KISIM 1)
1.BÖLÜM
Otobüste cam kenarına oturmuştum. Etrafımdaki ağaçlar hızla benden uzaklaşıyordu. Ya da ben onlardan .Gideceğim kasabada elbet buradakinden daha güzel ağaçlar olacaktı ama ben onlara aynı güzellikte bakamazdım artık.Ailemi kaybettikten sonra hiçbir şeye eskisi kadar güzel bakamazdım.Yorgundum. Hayat savaşında , kargaşasında adımı çoktan kaybedenler listesine eklemiştim.Acılarım,hayal kırıklıklarım ve sade hayatımı gittiğim yere götürüyordum.
***
Yeni bir hayat,yeni bir okul,yeni insanlar ve tabi ki yeni sorunlar...Otobüs yavaşlamaya başladı.Terminale yaklaşırken her şeyin nasıl da birdenbire olup bitiverdiği aklıma geliyordu. Neden buradayım ve nasıl ?Otobüsten indim,valizlerimi aldım yürümeye başladım.Ailem ölmeden önce buradaki bir evi bana bırakmış,diğer tüm mal mülk babamın borçlarını kapatmaya ancak yetmişti.Aslında yetmemiş ama bu ev benim üzerimde olduğundan borç için kullanılamamış avukatın söylediğine göre.Tamahkarlığı elimden bırakmıyor ,en azından bir evim var ,diye düşünürken terminalin önündeki taksiyi görüyorum.Taksicinin valizleri bagaja yerleştirmesini beklerken etrafa bakıyorum ve taksicinin 'Tamam gidebiliriz' demesiyle taksiye biniyorum.Elimde adres yazılı olan kağıdı taksiciye uzatıyorum.Kağıdı elimden alıyor.Gaza basıyor ve beni yeni evime götürmek için harekete geçiyor.
2.BÖLÜM
Ormanın içinden geçiyorum.Patika bir yol var.Onu takip ediyorum.Yolun sonunda beklediğimden daha farklı bir ev çıkıyor karşıma.Eski ,yıkık dökük ahşap bir ev beklerken bunlara nazaran daha sağlam ve yeni görünüyor .Evin dışını gördükten sonra yavaş adımlarımı hızlandırıyorum.Evin içini merak ediyorum çünkü.Etraf ormanlık alan olduğundan gözüme biraz ürkütücü gelse de çevrede bulunan birkaç ev beni rahatlatıyor.Bu yüzden korkmuyorum.
***
Evin içindeyim.Evin içi de dışı kadar sağlam görünüyor.Dış kapısı kısa bir antreye açılıyor.Salon çok sade döşenmiş sadece koltuklar ve antika bir orta sehpa bulunuyor.Salonun yanında mutfak var.Yukarıya doğru merdivenlerden çıkıyorum.Lavabo,banyo bunlar haricinde 2 oda daha var.Bu ikisinden biri benim olmasına rağmen diğer oda daha çok ilgimi çekiyor.Kapıya doğru yaklaşıyorum.Kapıyı açtığımda ise 'Bum' diye bir şey olmasını bekliyorum ama odada sadece bir masa ve yayları fırlamış eski bir yatak görüyorum.Salona gidiyorum.Klasik olarak yapılan şeyi,eşyaların üzerindeki örtüleri kaldırıyorum.Sonra tekrar yukarı banyoya çıkıyorum.Bez,paspas ya da o tür bir şeyler arıyorum.Bunların hiçbirini bulamasam da duvara dayanmış olarak duran uzun sopayı alıyorum ve aşağıya iniyorum.Eşyaların üzerinden kaldırdığım örtüleri yırtarak sopanın ucuna bağlıyorum ve 'Sanırım çok yorucu olacak.' dediğim temizliğe başlıyorum.
3.BÖLÜM
Okulda ilk günüm.Dönemin ortasında okula yeni gelen bir öğrenci ne kadar dikkat çekiyorsa ben de o kadar çekmiyorum.Dikkat çekecek kadar güzel,sakar veya zengin olmadığım mı yoksa benim gibi dönem ortasında yeni gelen sakar ve tatlı olan Sally daha ön plana çıktığı için mi dikkat çekmediğimi bilmiyorum.
Evet sakar ve tatlı... Birbirimize biyoloji sınıfını sorarak tanıştık.İkimiz de bilmediğimiz için başka birine sorarak sınıfa doğru yol alırken konuşuyorduk.Daha doğrusu Sally konuşuyordu.Sally:
-Biliyor musun, bulunduğumuz mevsimin özel bir adı var: Kuş dökümü .
Konuşmak istemiyorum ama bu saçma adın nereden geldiğini de sormadan edemiyorum.
-Neden adı kuş dökümü?
-Kuşlar bu mevsimde tüylerini çok dökerlermiş o yüzden kuş dökümü diyorlar.
-Kuşlar tüy döküyorlarsa neden tüy dökümü demiyorlar ? dedim.Cevabını bilmediği bir soruyu aniden alınca afalladı.Sustu,bir şey demedi.
Biyoloji sınıfına girdik.Sıraya oturdum tabi Sally de benim yanıma .Diğer öğrenciler de birer birer gelip oturdular.Gözlüklü bir kız ,çekik gözlü ve zenci bir oğlan,ardından sonradan öğrendiğimize göre okulun en havalı 3 kızı ve son olarak da ...Ne yani gerçek miydi bu,böyle bir tesadüf olabilir miydi?
4.BÖLÜM
Evet bu gerçekti ve böyle bir tesadüf gerçekleşmişti. Orta okuldan beri tanıdığım hatta bir aralar hoşlandığım çocuk şimdi yıllar sonra benimle aynı lisedeydi.Ön sıralardan birinde oturan gözlüklü kızın yanına oturdu.Gözlüklü kız şaşkınla sevinç arasında bir bakışla çocuğa bakmaya yeltenirken kızıl saçlı okulun havalı kızı geldi ve gözlüklüyü oradan kaldırıp kendi oturdu.Şaşırmıştım.Jack hiçbir şey demedi ,gözlüklüyü savunmadı.Oysa benim tanıdığım daha doğrusu 5 sene sadece yüzüne bakarak ah çektiğim çocuk masumları korumuyor ya da savunmuyordu.
***
Bunları düşünürken hocanın geldiğinin farkına varamamıştım. Bulunduğumuz mevsim nedeniyle kuş dökümü ve anlamıyla ilgili bir sunum hazırlamamızı kuş türlerini seçmede serbest olduğumuzu fakat proje arkadaşlarımızı kendisinin seçmesinin zorunlu oluğunu söyledi ve ekledi:
-Proje arkadaşlarınızı listedeki sıraya göre seçeceğim.Adını söylediğim kişi listede kendinden bir sonrakiyle sunumunu hazırlayacak.Ve okumaya başladı.Kendi adım ,Sally'nin ya da Jack'in adı okunmadıkça bu pek ilgimi çekmiyordu.Ve...
-Sally Braun ve Susane Poe .
Öğretmenin ve sınıfın bakışlarından anladığımız kadarıyla şu Susane kızıl saçlı cadıydı.Zavallı Sally sanırım tüm ödevi o yapacak, diye içimden geçirirken kendimin akıbetinin ondan farksız olduğunu adım okununca anladım.
-Dream Edify ve Jack Hoummer .
Şansım ya da şanssızlığım hangisi olduğuna karar veremedim.
5.BÖLÜM
Sally ile başka ortak dersimizin olmaması durgunluğumu geri getirmişti. Bir diğer yandan Jack ile ödev yapma fikri de yaşama sevincimi yarıya indirmişti.Aslında sevinmem gerekiyor ama Jack ile Susane'ın birbirine bakışları sevinmemin yersiz ve sebepsiz olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu.
Susane'nla birbirlerine yakışmıyor değillerdi.Susane'ın kızıl saçları askılı ,dizinin üzerine gelen deri elbisesi ve Jack'in hafif esmer yüzü ,saçları giydiği salaş beyaz tişört kot pantolon ve spor deri ceketiyle ruh değil de beden ikizi gibi görünüyorlardı.
***
Dersler bittikten sonra eve gidiyor olmayı o kadar istememe rağmen Sally'le karşılaştık ve beni ödev için kütüphaneye sürükledi.Kütüphaneye geldiğimizde ben bilgisayara yöneldim Sally ise kitaplara yöneldi.Bana:
-Bence aradığımız şey buranın tarihi geçmişiyle ilgili olabilir.Sonuçta bu ismin nereden geldiğini araştırıyoruz.'dedi.
-Tamam benim için fark etmez ,sen kitaplara bak ben de netten araştırayım.
Tam bir saat internette gezinsem de kuş dökümü mevsimiyle ilgili bir şey bulamadım.Pes ederek yavaşça bilgisayar masasından doğruldum Sally'nin bana doğru geldiğini gördüm.
-Ben bir şeyler buldum.
-Ne gibi?
-Bu mevsimin adının nereden geldiğini anlatan bir tarihi kaynak.
-Pek biyolojiyle ilgili olduğunu sanmıyorum ama yine de oku bakalım neymiş ,merak ettim.diyorum.
-17. Ve18. Yy 'larda buralarda çok yaygın bir kuş türü varmış.Burada adı var ama biraz silinmiş anlaşılmıyor,neyse.Bu kuş türü her yıl bu mevsim geldiğinde tüylerini dökermiş.
-Ee.. Sana anlamsız dememiş miydim ?
-Bekle daha devamı var.Yıllar sonra kasabaya bir fabrika kurulmuş.Bil bakalım nereye?
-Kuşların beslendiği dere yatağına .
-Evet,doğru.Bu sudan içen kuşlar zehirlendiklerinden gök yüzünde uçarken yere düşmeye başlamışlar.
-Gökten kuş dökülüyormuş yani öyle mi,adı da...
-Bu yüzden kuş dökümü.
Ne saçma bir hikaye demiyor değilim ama benim araştırmamdan bir sonuç çıkmamasından Sally'e bir şey diyemiyorum.
6.BÖLÜM
Ödevin verilmesinin üzerinden 3 gün geçmesine rağmen Jack'le hiç konuşmadık.Hatta karşılaşmadık bile.Ama bu 3 gün içinde Sally sayesinde ödevim için kuş dökümü hakkında epey bilgi sahibi oldum.Büyük büyük annesi de o dönemleri görmüş ve Sally'e anlattığına göre mevsimin belli zamanında yollarda ,caddelerde tüyler olurmuş.Bu tüylere alerjisi olanlar da fiziksel hastalık belirtileri yanında çok sinirli olurlarmış işte falan filan daha bir sürü şey...
***
Artık okula otobüsle gidiyorum.Daha iyi oluyor ormanda yürürken tedirgin olmaktan biraz olsa da koruyor beni.Durağa geliyorum yaklaşık 1 -2 dk bekledikten sonra otobüsüm geliyor.Biniyorum,arka taraflara doğru ilerlerken otobüsün ani fren yapmasıyla ikilide oturan çocuğun üzerine düşüyorum.Yaşadığım ufak kazanın şokunu 3-4 saniyede atlatıp çocuğun üzerinden kalkıyor ,utanarak özür diliyorum.Çocuk :
-Önemli değil .diyor .Ben ise elimde 4. Günü olan biyoloji ödevimle ilgili kağıtları topluyorum.Sonra şaşırıyorum çünkü çocuk da benimle beraber ödevimi topluyor ve:
-Bay Thomson her sene bu mevsim aynı ödevi verir ve asla bıkmaz .Bu arada ben Davy,Davy Hobbs .
-Dream .diyorum.Soyadımı söylemek için fazla yabancı geliyor,devamını getirmiyor susuyorum ve arkadaki boş koltuklardan birine oturuyorum.
Sanırım bugün Jack'le konuşmam gerekiyor.Sally bile o cadıyla konuştu ödev hakkında.Şımarık görüntüsünden beklenmeyen bir tavırla da olsa ''Sen ödevin yarısını yap yarısını ben tamamlarım ama yanımda fazla görünme''demiş.
Otobüs yavaşlıyor ,otobüsün camından onu görüyorum.Acaba ne tepki verecek? Diye düşünürken:
-İnmeyi düşünmüyorsun galiba. Diyor Davy.Kendimi toparlayıp iniyorum.Uzakta karşımda duruyor.Yine aynı kot pantolon deri ceket .Ama ceketinde bir şeyler dikkatimi çekiyor.Jack'in yüzüne bakıyorum çok sinirli görünüyor ama ödev için onunla konuşmam gerek diyor ve kendime cesaret veriyorum.
Jack'e doğru yürüyorum .Üzerinden sinirle bir şeyler silkelediğini görüyorum yaklaştıkça bunların kuş tüyü olduğunu fark ediyor ve içimden:
-Zavallı Jack tüye alerjisi olmalı.
7.BÖLÜM
-Beni tersledi.Daha doğrusu yüzüme bile bakmadı.Sanki ben onun için gidiyorum yanına kendim ve ödevim için gidiyorum ya.Kendini ne sanıyor, bay Thomson'a söyleyeceğim grupları değiştirsin.Senle ben yapalım şu ödevi .
Sally bu kadar çok hızlı konuşmama şaşırıyor:
-Sakin ol .Sen demedin mi tüylere alerjisi varmış çocuğun,sinirliymiş.
-Banane ya sinirliyse. Diyorum ama Sally devam etmemi engelliyor.Arkanda dermişçesine bir işaret çekiyor ,arkama dönüyorum ve rahatlıyorum.Arkamdakinin Davy değil de Jack olmasının ne kadar utanç verici olduğunu düşünüyorum.
Sally'nin kolumu dürtmesinden 'Kim bu,nereden tanıyorsun bu yakışıklıyı?' sorusunu anlayarak otobüste tanıştık diyorum.Davy bunu çarpıştık şeklinde düzeltse de 'Senin arkadaşın üzerime düştü.'bakışını kaçırmıyorum.Ardından:
-Ödev konusunda yardımcı olabilirim . Üçüncü sınıf olmanın faydaları alt sınıflardaki güzel kızlara ödevlerinde yardımcı olabilmektir.deyince patavatsız Sally:
-Aslında benim ödevimle ilgili bir sıkıntım yok ama Dream'in yardıma ihtiyacı olabilir.
Sinirleniyorum Sally bunun farkına varıyor:
-Derse geç kaldım .diyerek kaçıyor.Ben de Davy'nin güzel kızlar lafından rahatsız olduğumu belli etmek için Sally gibi yapıyorum:
-Ödev arkadaşımı bulmam gerekiyor ,daha hiçbir şey yapmadık ve sadece 2 günümüz var.Diyerek Davy'den kaçıyorum.
***
3. ders biyoloji.Sally sınıfta yok.En ön sıraya tek başıma oturuyorum.Ödevle ilgili birkaç doküman çıkardıktan sonra :
-Neler yapmışsın bakalım .diye bir ses duyuyorum.O ses yanıma oturuyor ve sonunda Jack'in ödevi hatırladığına seviniyorum:
-Genel olarak adının nereden geldiği,tarihçesi,kuşları zehirleyen maddenin kimyasal yapısıyla ilgili dokümanlar var .diyorum ama yüzüne bakmıyorum.
-Görsel içerik yönünden çok zayıf.demesine tepkiyle:
-Bu ödev ortak,senin de bir şeyler yapman gerekmez mi?Onları da sen tamamla.Diyorum.
8.BÖLÜM
Evdeyim. Eve gelmek okulun şu günlerinde bana huzur veriyor. Huzurumu düşünüyorum,umudumu,mutluluğumu...Sonra bunları düşünmekten rahatsız olduğumu fark ediyor ve ödevi düşünüyorum.Okulu ,Sally,Susane,Jack...Ve Davy'i düşünüyorum.Davy?
Neden onu düşündüğümü bilmeden düşünmemek için ödevime yoğunlaşıyorum tekrar. Acaba? Acaba Jack ödevle ilgili bir şey için mi beni okula erkenden çağırdı.
Evin kokusuna henüz alışamadığım için kendimi dışarı atıyorum.Küçük bir çiçek bahçesi görüyorum.Bunu neden daha önce fark etmedim?diye cevabını çok iyi bildiğim bu soruyu soruyorum kendime.
Bahçedeki solmuş çiçekleri toplarken:
-Çok solgun görünüyorlar,bence yerine yenilerini ekmelisin.
Şaşırıyorum.Ama buraya geldiğimden beri şaşırmaya o kadar alıştım ki şaşkınlığımı belli etmiyor:
-Davy senin burada ne işin var?
-Burada oturuyorum.diyerek yaklaşık 30-40 metre uzakta olan evi gösteriyor.
-Senin için fazla eski değil mi? Diyorum ,gülümsüyor.
-Ya senin için ? Fazla sıkıcı olmalı.Öyle olduğunu düşündüğüm için buradayım,diyor.Bu samimiyeti nereden bulduğunu düşünmeden edemezken bu kadar yakın davranması yalnızlığımı gideriyor,hoşuma gidiyor.
***
Çiçek bahçesi çok bakımlı.Eve giriyor,bana 1-2 tane çiçek getiriyor saksıda.
-Bunlar benim sana ev hediyem olsun.
-Teşekkür ederim.diyorum ağzımdan onlar senin sana bağlanmışlardır alamam gibi laflarla kendimi ona iyi göstermeye çalışmadan saksıları elinden alıyorum.Yürümeye başlıyoruz.
-Bulabildin mi?
-Neyi?
-Ödev arkadaşını .
-Haa evet.Yani aslında hayır.Dersim olduğu için sınıfa gitmiştim o da sınıftaymış.
-Hallolmasına sevindim.Senin için önemli görünüyor.
-Tam halloldu diyemeyiz beyefendi 4-5 gündür ödevle ilgilenmediği gibi bu gün ödeve şöyle bir göz gezdirdi ve beğenmedi.
-Erkekler böyledir.diyor ve gülüyor.Gülmenin ona çok yakıştığını fark ediyor ben de gülüyorum.
10.BÖLÜM
Sabahın erken saatleri...Otobüsteyim.Şu saçma ödevin akıbeti artık belli olacak.Diye düşünerek yine yolları seyrediyorum.Otobüsün camında dışarıyı seyrederken birden camda bir yansıma görüyorum. Kendimi.Saçlarım diğer zamanlara göre fazla özenli taranmış,yüzüme krem sürmüş ve geldiğimden beri ilk defa elbise giymiştim.Üstelik elbisem turunculu yeşilli çiçekleri olan rengarenk cıvıl cıvıl bir yaz elbisesiydi.Aman Allah'ım ne utanç verici.Resmen süslenmiştim onun için.
Herkes bana bakıyor gibiydi.Hızlı adımlarla yürüyor bir yandan da gözlerim Jack'i arıyordu.Bir an önce bitse bu çile diyordum içimden.Ve galiba çok da uzun sürmeyecek .Çünkü Jack'i gördüm,yine deri ceket kot pantolon ama bir fark vardı.Biraz sinirliydi sanki,üzerindeki kuş tüylerini silkeliyor bir yandan da kendi kendine söyleniyordu.
Doğru zaman olup olmadığı hakkında kararsız kalmıştım.Sinirliyken yanına gitmeyi gözüme kestiremiyordum.Diğer taraftan da ödevin bir an önce bitmesini istiyordum.Bu yüzden yaklaşık 10 saniyelik bir beklemeden sonra yanına gittim.
-Ödev hakkında yapmamız gereken şeyler olduğunu söylemiştin. Dedim.
***
-Hiçbir şey ...Hiçbir şey söylemeden; yüzüme sanki 'Yine mi sen ?'dermişçesine kafa salladı ve gitti.Sally:
-İnanılmaz, nasıl bu kadar sorumsuz ve vurdumduymaz olabilir.
-Ayrıca çok kibirli.
-Evet haklısın Dream çok kibirli.Derken Sally ağzını sağa sola hareket ettirip,böylesi olmaz canım şeklinde cıklıyordu.Amacı beni güldürmekti sanırım başarmıştı da.Ama hala apaçık sorunum olan bir ödev vardı.Ta ki...
-Davy.
-Ne?
-Davy ,hatırlasana sana ödev konusunda yardım edebilirim demişti.
Gülümsüyorum.Ödev konusunu okulda değil evde halletmeyi düşünüyorum bu isabetli bir karar oluyor. çünkü Davy'i okulda hiç görmedim bugün.Elimde tuttuğum ödevime bakıyorum ve bir kez daha tebessüm ediyorum.
11.BÖLÜM
Kızıl saçlı cadı.Yani Susanne çok tuhaf biri.Neden mi?Şu an önümden yürüyor Jack'le sevgili olmasına rağmen çocuğun biriyle yolda flört ediyor.Otobüs durağına kadar arkasından yürüyorum ama sonra ayrılmam gerekiyor peşinden.Ayrılmıyorum,takibe devam ediyorum.Ana caddeden karşıya geçiyor eski bir sokağa girerken yanındaki çocuğun ayrıldığını fark ediyorum.Susanne yürümeye devam ediyor.Sokağın iyice iç taraflarına giriyor.Korkmaya başlıyorum.Bir an duraksıyor arkasına bakacağının farkına varıp hemen binanın arkasına saklanıveriyorum.Dönüp tekrar yürümeye devam ediyor ben de devam ediyorum.Sonuna eski ,bar gibi bir yere giriyor.Merakım başıma bela olacak ama dayanamıyorum ben de giriyorum.Merdivenler var ,içerisi çok karanlık olduğundan susanne'ı kaybediyorum.Merdivenlerden çıkıyorum.Tekin bir yer olmadığı bes belli olan bu yerde saklanarak ilerliyorum.Bir ışık sızıntısı görüyorum açık olan odanın kapısının aralığında geliyor.Yavaşça odaya doğru yaklaşıyorum.Aralıktan içeri doğru bakıyorum.Donakalıyorum gördüklerim karşısında .Ne olduğunu anlamadan yukardan geldiğini sandığım bir çığlık duyuyorum.Duyduğum çığlıkla tekrar merdivenlere yöneliyorum.Aşağıya değil sesin geldiği yere doğru gidiyorum.Çıktığım kattaki odalara bakmamam gerektiğini anlatıyor 2. Çığlık, daha yukardan geliyor :Çatıdan.
Bir kadınla erkek boğuşuyor.Kadın:
-Paramı ver,paramı .Diye bağırıyor.Adamsa kadın bağırdıkça saçından tutup vuruyor.Kadın son vuruşta yere seriliyor.Adam birden telaşa kapılıyor kadının öldüğünü düşünüp.Kadın gözlerini açıp:
-Seni şikayet edeceğim,polise vereceğim.deyince kadının boğazına sarılıyor.Kadının ayakları çırpınıyor.Ben etrafa bakınıyorum gören var mı diye ama ....O sırada başka bir şey görüyorum.Yaklaşık 3-5 dk arasında kadının çırpınışları bitiyor.
12.BÖLÜM
Demir sopa elimden yavaşça kayıyor.Adam yerde yatan kadının üzerine düşüyor.Kadın adamı üzerinden yan tarafına ittiriyor. 3. Şokumu o anda geçiriyorum.Birincisi bir geneleve gelmem,2.cisi çatısında bir adama demir sopa gibi bir şeyle kadını kurtarmak için vurmam ve 3.cüsü de kurtardığım kadının Susanne olması.Bu şok durumda yine çok kalamıyorum çünkü Susanne beni sarsıyor ve:
-Heyy,Heyy beni bu aşağılık heriften kurtardığın için sağol,sen olmasan beni öldürürdü belki .diyor.Birine sesleniyor.Gelen adam :
-Bir tane daha mı ?Ahh bu kaçıncı ? Susanne:
-Fazla konuşuyorsun Sam .Bıraksaydım da beni öldürse miydi?Bu kız sayesinde kurtuldum.Diye eliyle beni işaret ederken adam:
-Sahi sen kimsin?diyor.
Ben Susanne'ın okuldan ... demeye kalmadan Susanne kolumu kavrayıp sıkıyor:
-Hayatımı kurtarmış olabilirsin ama bunu okul..
-Kimseye söylemeyeceğimden emin ol .diyorum.Kavradığı kolumu hızla çekiyorum.Düşen çantamı ve bir iki kağıt parçasını topluyorum.Önce hızlı adımlarla çıkıyorum oradan sonra otobüs durağına doğru koşmaya başlıyorum.Evde olmayı her seferinden çok istiyorum bu sefer.
13.BÖLÜM
Bir türlü kendime gelemiyorum.Yaşadıklarımın etkisinden bir hafta geçmesine rağmen kurtulamıyorum.Bu yüzden bir haftadır ne evden dışarı çıkıyorum ne de eve gelen Davy ve Sally'i içeri alıyorum.
Benimle beraber orada olmasına rağmen Susanne'ın ne kadar rahat olduğunu düşünüyorum.Haksızlık etmiyorum çünkü adamın 'Bu kaçıncı?'deyişi ne kadar doğru düşündüğümün kanıtı oluyor.
Offf.Yine kapı çalıyor.Davy bu kez hem daha endişeli hem de daha kararlı görünüyor.Bunu fark edecek kadar camda kaldığımdan beni görüyor,bu sefer daha şiddetle vuruyor kapıya.kapıyı açmama gibi bir şansım olmadığını bilmem aynı şekilde okula gitmek zorunda olduğumu bilmem anlamına geliyor.3. ihtimalse olan biten her şeyi anlatıp Susanne'ın elinden olan ölümüm demek oluyor.kapıyı açar açmaz Davy'i birden beni kollarıyla kavramış halde görüyorum.
-Sen nerelerdeydin? kaç gündür okula gelmediğin gibi kapıyı açmıyorsun.Basitçe:
-Hastaydım. Derken kollarını yavaşça benden uzaklaştırıyorum.Ne oldu,nasıl oldu demeden 'hadi gidiyoruz' dedi .Tahmin ettiğim ve itirazımın kabul olmayacağını bildiğim için sesimi çıkarmadan odama hazırlanmaya çıkıyorum.
***
Buraya geldiğimden beri ev haricinde bana huzur veren bir yer daha buluyorum.Daha doğrusu Davy sayesinde buluyorum.hani filmlerde olur ya deniz kenarı,eski bir bank ve iki sevgili...
Sadece son kelime içinde olduğumuz ambiyansa uymuyor:Sevgili.Davy'le unuttuğum endişem yine onunla hatırladığım başka bir endişemi hatırlatıyor.Bu çocuk,bu çocuğa aşık mıydım?Aşık mı oluyordum endişesini hatırlatıyordu.
Diğer yandan içime çektiğim deniz havası bütün gün orada oturmak istediğimi haykırıyordu.Ama sefam o kadar da uzun sürmedi çünkü Davy bu kadarının bana yettiğini düşünmüş ki:
-Artık okula gitme vakti.
14.BÖLÜM
Üniversiteye girebilmeniz için parlak bir lise kariyeriniz olması gerekiyor.Bu kariyer de okulda hocalarınızın size vereceği ya da sizin kazanacağınız burs şansıyla derece kazanıyor.Bu burs meselesini açmamın sebebi yakın tarihte okulun bir müzikal düzenliyor olması.Konservatuar okumak isteyen öğrenciler için müthiş bir burs fırsatı.Önemli sanat okullarından jüriler geliyor,kurulan gruplar arasından en başarılı grup ya da kişinin bursu artıyor.
Davy bunları anlatırken 1 hafta sonra okula geldiğim ilk gün biyoloji ödevinin teslim tarihinin 4 gün geçmiş olmasıyla sıçrıyorum.Davy'e hiçbir şey demeden koşmaya başlıyorum okulun içine doğru.
Biyolojiciyi arıyorum.Bir yandan da bahanemi .Ödevi evde unuttum 1 haftadır hastaydım,evdeydim desem evde olduğum 1 hafta da ödevi fark ederdim diyorum.Hocayı görüyorum ama bir an ödeve ne olduğunu 'dan' diye anlıyorum.1 haftadır ödevi fark etmememin sebebi ödevin 1 haftadır ben de olmaması zaten.Çatı,çatıda düşürdüm.Kağıtları telaşla topladım ama içinde ödevim yoktu.
Koridorun ortasında daha fazla dikilmenin ve sebep aramanın manası yok direk ödevi kaybettim ve zamanında teslim edemedim demek için derin bir nefes alıyorum.
-Hocam,ödev... arada biraz ıı lıyorum.sonra:
-Ödev için sizden özür dilerim.diyebiliyorum sadece.
-Evet,haklısın senden daha iyi bir ödev beklerdim ama sanırım Jack seni kötü etkilemiş.diyor.
Şaşkınlık umurumda olmuyor çünkü sevincim daha ağır basıyor.
-Ödevi Jack teslim etti sen birkaç gün yoktun sanırım derslerde göremedim seni.deyip ödevi çantasından çıkarıp bana uzatıyor.
-Evet efendim biraz rahatsızdım.O yüzden gelemedim.
-Geçmiş olsun.(Çantasını topluyor.)
-Teşekkür ederim,iyi günler.
-İyi günler...
***
Buna inanamıyorum.Ödevin içine bakmadan Jack yeni bir ödev hazırlamış ve beni de kurtarmış diye düşünürken ödevin benim hazırladığım ödev olduğunu görmek beni hayrette bırakıyor.Ve mantıklı bir açıklama için kafamda senaryolar kuruyorum.
Jack Susanne'ın orada çalıştığını biliyordu.O akşam Susanne'ı aradı ulaşamayınca da oraya geldi ama bana görünmedi.Ben gittikten sonra ödevi gördü,aldı ve hocaya teslim etti.Bu baya mantıksız kurduğum senaryolardandı.Ama şu daha inanılır geldi.her şey bittikten sonra Susanne kağıtları yerde gördü.Bana olan can borcunu ve ağzımı kapalı tutma ihtimalini düşünce ödevi Jack'e verdi o da hocaya getirdi.Tabii hocaya getirmeden öncede ödev üzerindeki eksiklikleri tamamladı.Ne de olsa bu onun da ödevi .Ödevin iyi olması onun da işine gelirdi.
Ödevimin elimde olması,hocanın ödevi beğenmiş olması,Davy'in bana ilgi duyuyor olması üç muhteşem şeyle beraber okulun bahçesinde yürüyordum.Arkamdan biri seslendi.Onun davy olma ihtimali bile beni heyecanlandırıyordu ki saniyeler sonra siyahlar içinde birisiydi: Jack.
-Tebrikler.Harika bir iş çıkarmışsın,hoca ödevin iyi olduğunu söyledi .
-Bu iyi bir şey ama tebrik edilecek kadar önemli kılan nedir?
-Şaka yapıyor olmalısın ,bu okul tarihine geçecek kadar önemli .Derken yüzündeki yalancı ifade sadece sohbeti devam ettirmek için konuştuğunu anlatıyordu.Ben de hem ödevi nasıl bulduğunu merak ettiğim hem de konuşmanın sonunun nereye varacağını öğrenmek için:
-Ödevi sana Susanne getirmiş olmalı.
-Susanne mı onunla ne alakası olduğunu anlayamadım.
-Bunları o ,motelin çatısında bulmadın mı?Yani en azından ödevi sana onun getirmiş olduğunu düşünmüştüm.
-Evet bunlar çatıdaydı ama hala Susanne'la ne alakası olduğunu anlayamıyorum. Dedi.Bu konuşmanın gereksiz yere uzadığını gördükçe stresim artıyor ve ağzımdan daha çok şey kaçıracağım korkusuyla:
-Neyse önemi yok,ödev teslim edilmiş,herkes memnun,sorun yok derken onu geçiştirmeye çalıştığım o kadar belli oluyordu ki yanından ayrılmak için ıı'lamaya başlamıştım.
-Dream ,diye bağırdı Sally.Çok şükür diye geçirdim içimden.
-Efendim ?
-Eve mi gidiyorsun?
-IIImmm evet ,sen?
-Ben de.Otobüse beraber yürüyelim mi?
-Tabi,dedim.Jack'e kafa sallamayla 'Hoşça kal' denen bir bakış attım ve uzaklaştım.
Otobüs durağına geldiğimizde Sally:
-Hoşça kal,yarın görüşürüz.
-Nasıl yani sen gelmiyor musun?
-Hayır.Çaresizliğini o kadar belli ediyormuşsun ki bunu anlayan birileri seni kurtarmamı söyledi,derken başıyla arkama bakmamı işaret etti.Davy'i .
Koyu buğday rengi yüzündeki sırıtış(sırıtış diyorum çünkü artık bu hoşuma gitmemeye başlıyor.) bembeyaz dişlerini açığa çıkarıyordu.Tabi bir de fark edilmemesi imkansız olan gamzesini .
15.BÖLÜM
Anlam veremediğim olaylar zinciri içerisindeyim.Susanne,Jack,Davy,Sally...Birleştirdiğimde ki birleştiremiyorum bile bir anlam ifade etmiyor.
Susanne ortalıkta görünmüyor ve Jack'in onun nerede olduğundan haberi yok.Davy ise ki sanırım beni takip ediyor ve yardımıma çok kısa bir süredir tanıdığı Sally'i imdadıma gönderiyor.
***
Üzerine bastığım kuru yaprakların hışırtıları zihnimi dağıtıyor.Sonbaharın gelişini bir kez daha hatırlatıyor.Patika yolun sonuna geliyorum.Merdivenlerin başında anahtarımı ararken Davy'le konuşmam gerektiğini düşünürken arada Davy'nin evine bakıyorum.Bu sefer gözüm evinin penceresinde takılı kalıyor.
Binbir uğraşla aradığım ve bulduğum anahtarı önemsemeden çantanın içine atıyorum.Ve Davy'nin evine doğru yürüyorum.Merdivenleri yavaşça çıkıyorum.Kapının önünde duraksıyorum.Kapının aralık olduğunu görsem de içeri girmeye cesaret edemiyorum çünkü içerden hararetli bir tartışma sesi duyuyorum.
2 kişinin tartışma sesi,2 erkek...
Birinin kim olduğunu biliyorum ama diğer sesin kime ait olduğunu anlayamadığım için tartışmaya kulak kesiliyorum.Konuşmaları anlamaya çalışıyorum ama net duyamadığım için aralık olan kapıdan içeri giriyorum.Salona açılan antrede duruyorum ve onları izlemeye başlıyorum.
16.BÖLÜM
-Bu işi neden yaptığını asla unutma!
-Neden bahsediyorsun sen? Her zaman yaptığımız tarzda yapıyorum.Seni rahatsız eden ne?
-...
-Jack,saçmaladığını farkında mısın acaba?Ben kızları kendime yaklaştırırım,aşık ederim ve sonra onları sen alırsın dostum,bu bizim işimiz, ne değişti?Seni anlayamıyorum.
-Eevet! Haklısın,ben de bilmiyorum beni rahatsız eden şeyi.Belki, belki artık sıkıldım aramaktan yoruldum ve artık sinirlerim yıpranmaya başladı. Diyor başını iki elinin arasına almış salonun ortasında hızlı hızlı turluyor.Davy ise hem onunla alay edermiş hem de sakinleştirmeye çalışırmış gibi:
-Senin sinirlerin hep yıpranmış halde zaten.Bu yüzden kızlar sana yaklaşamıyor.Ben bu yüzden varım.Tatlı dilim ve güzel yüzümle kızları sana getiririm.Ve onların doğru kız olup olmadığına sen karar verirsin.
-Doğru,senin onlara dokunma hakkın yok.Belki de bu yüzden kızgınımdır sana .Dream'e yaklaşma tarzın diğerlerinden daha farklı geldiği için. Derken Jack Davy'nin üzerine yürümeye başladı.Bu iş iyice tuhaflaşıyordu.
Ortada kandırılan ve tuzağa düşürülen kızlar vardı.Yeni kurbansa çoktan belirlenmişti bile:BEN
Jack fazlaca kızmış görünüyordu.Davy'nin üzerine yürümesi ,onu aşağılayıcı bakışlarla süzmesi, Davy'i kale almaması Davy'i de sinirlendiriyordu ve ortam giderek hararetleniyordu.Davy de Jack'in bu davranışına kayıtsız kalmadı.Ve eliyle onu itti.Birbirleriyle itişmeye başladılar.Gücü bariz bir farkla Davy'den fazla olan Jack Davy'i öyle bir itti ki şöminenin yanına uçtu resmen.Jack biraz daha sinirle nefes aldı,Davy'nin ayağa kalkmasını bekler gibi bir hali vardı.Ama bu beklentisi boşa çıkmış görünüyordu.
***
Bu şiddetli tartışmaya daha fazla dayanamadım ve salona girdim.Jack'in şaşkın bakışlarını önemsemeden yerde yatan Davy'e doğru yöneldim.Yere eğildim.Gördüğüm manzara karşısında onu kaldırmak için ona seslenmedim bile çünkü kalkması pek mümkün değildi.Zira şömine yanındaki şöminenin demiri benim de karnıma saplanmış olsa ben de kalkamazdım.Jack de Davy'nin kalkmasının neden bu kadar uzun sürüdüğünü merak ederek yaklaştı.Elime bulaşan kanı gördü ve Davy'nin karnındaki demiri.
-Onu hemen hastaneye götürmemiz lazım Jack.Çabuk ol,yardım et ,ambulansı ara .Bez gibi bir şey de getir yaraya bastırmalıyız. Dememe rağmen hiçbir hareketlilik göremiyordum.
Donup kalmıştı ve bizim çok vaktimiz yoktu.
-Jackkk! Çabuk ol ! diye bağırdım.
Biraz duraksadı.bir şeyler geveledi.En sonunda söylemek istediği şeyi soğukkanlılıkla söyleyiverdi.
-Ambulans çağıramayız .Kazanın nasıl olduğunun soracaklar ve muhtemelen beni sorgulayacaklar.
-Jack saçmalama adı üstünde kaza.dedim .
-Olmaz. Zaten ambulans gelene kadar dayanabileceğini sanmıyorum .dedi.
-Ne yani onu öylece bırakalım mı,saçmalama .diyerek kanlı ellerimle cep telefonumu aramaya başladım.Jack hemen beni durdurdu ve:
-Onu hastaneye götürmeyeceğimi söylemedim .Ambulans çağırmayacağımı söyledim.
-Yani??
-Karayoluyla gitmeyeceğiz.
-???
-Havayoluyla gideceğiz daha hızlı ve güvenilir.Hem onun için hem de benim.